Türkiye 2023 seçimlerine giderken siyasetin dili de sertleşmeye başlıyor. Bu sert dil hem iktidar kanadından hem de muhalefet kanadından ısrarla kullanılmaya devam ediyor. Günün sonunda oy alabilmek için karşınızdakini ikna etmeniz gerektiğini düşünürsek siyasetçiler gerçekten bunun yolunun hakaretten, nefret söylemlerinden mi geçtiğini düşünüyor? Siyasiler kitlelerine nezaket ile yaklaşırken birbirleri arasında neden bu sert dili geliştiriyorlar? Bu söylemleri neden hem iktidar kanadı hem de muhalefet kanadı kullanıyor?
2023 seçimleri hiç kuşkusuz muhalefet ve iktidar için ayrı ayrı önemlere sahip. Muhalefet kanadı yerel seçimlerde aldıkları zaferi genel seçimlerin müjdeleyicisi olarak görüyor ve gelecek seçimlerde ilk defa Ak Parti iktidarını yenmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra Ak Parti, 2002’den bu yana kesintisiz bir şekilde devam eden iktidarını korumayı hedefliyor. Muhalefet kanadı ayrıca altı parti bir araya gelerek son yerel seçimlerden bu yana güçlerini arttırdıkları için böyle bir ittifakın seçimi kazanamama ihtimali altındaki stres ile kampanyalarını yürütüyorlar. İlk olarak bu sebep muhalefet kanadını daha özelde ise bu organizasyonu yürüten Kılıçdaroğlu’nun söylemlerini sertleştiriyor.
İktidar kanadının söylemlerinin sertleşmesindeki en önemli sebep, ekonomik kriz ile azalan oy oranlarıdır. Koronavirüs ve Ukrayna-Rusya Savaşı ile dünyada bozulan tedarik zinciri ile sarsılan ekonomilerden Türkiye’nin ekonomisi de etkileniyor. Seçimler, belirleyen en önemli etkenlerin başında ekonominin geldiğini düşündüğümüz zaman Ak Parti’de eskiye nazaran söylem üretme kapasitesi daralıyor. Yeni söylem üretmede zorlanma durumu da Ak Parti’nin söylemlerini sertleştiriyor. Ak Parti gündem belirleme konusunda eskiye nazaran daha zayıf kalıyor.
Muhalefet kanadının söylemlerinin bu kadar sertleşmesi oldukça şaşırtıcıdır. Çünkü muhalefet uzun zaman sonra ilk defa iktidar olmaya yaklaşmış durumda. İktidara talip bir partinin ya da ittifakın söylemlerinin daha farklı olması beklenir. Özellikle Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çıkışı ile beklenen de daha farklı bir söylemdi. Ama helalleşme çıkışının hesaplaşmaya dönüşmesi ile Kılıçdaroğlu dilini sertleştirmeye başlamıştır. İktidar kanadı söylem üretme kapasitesinin azalması ile bu dile başvururken Kılıçdaroğlu, söylem oluşturma yolunu sert dilde bulmuştur. Kılıçdaroğlu’nun bu söylemleri ise iktidar bloğunu daha da kenetliyor. Özellikle iktidar tabanındaki dağılmayı engelliyor. Bununla birlikte Kılıçdaroğlu’nun gündem oluşturma ve söylem üretmesi de başarısızlığa uğruyor. Günün sonunda bu politika mevcut ana muhalefetin alternatif olmasının önünü tıkıyor.
Sonuç olarak siyasetin dili bir tarafın azalan oyları, bir tarafın ise iktidar olmaya yakın oluşundan dolayı sertleşiyor. Bir diğer etken ise seçimlerin yaklaşıyor olmasından kaynaklanıyor. Seçimler her iki kanadı da stres altına alıyor. Bu dili kullanan siyasiler hiç şüphesiz yıpranıyor. Her iki kanat da kullandığı dilden dolayı potansiyel oy alabileceği kitlelerin tepkisini çekiyor.