Dün gece milyonlarca eve, Hatay’da pide çalan çocukları hastanelik edene kadar döven esnafın görüntüsü düştü.
Görüntünün kötülüğünü anlatmaya çalışmayacağım.
Çünkü buradaki insanlık dışılığı, içinde zerrece merhamet olan zaten görür ve ürperir; görmeyene ise benim hiçbir sözüm kâr etmez.
Daha can sıkıcı olan, ekrana yansıyan bu kötülüğün münferit olmaması. Mültecilerle ilgili öylesine iğrenç, ırkçı, ayrımcı ve zalimce bir tutum var ki, insanı korkutuyor.
Çünkü o tutumu üreten nefreti görüyorsunuz, duvarın dibine sıkıştırılan çocuğun ellerine kırasıya indirilen sopa darbelerinde. Daha önce İzmir’de ekmek çalan Suriyeli çocukları esnafın kıyasıya dövmesindeki sorun da bu belki.
Öncelikle şunu tespit edelim: Önyargı, bir insana yapılan saldırı ve yaralamanın mazereti veya hafifleticisi olamaz. O esnaf bunun hesabını yargıya tamamen vermeli.
Barbarlığın psikolojisi ve ideolojisi
Ama bunu üreten ayrımcı önyargıyla da mücadele edilmeli. O barbarlığın soyut hali teşhis, teşhir ve mahkum edilmeli.
Dünyanın her yerinde görülen eski bir hastalıktan söz ediyorum. Sığınmacıları, mültecileri, göçmen işçileri, etnik, dini, siyasi ve cinsel azınlıkları şeytanlaştıran ırkçı, ayrımcı bir benlik ve zihniyetten, onun ürünü olan propagandadan.
Öyle bir ayrımcı zihniyet ki, koskoca yeryüzünde, yüzbinlerce km karelik bir ülkede, sığınmacıya bir yaşama, nefes alma alanı açtırmıyor, onu boğmak için uğraşıyor. Tıpkı evde istenmeyen bir çocuk veya yaşlının işgal ettiği o minicik alanın göze batması gibi.
Şimdi de sığınmacılar için kurulacak kamplar, ırkçı, ayrımcı ve mezhepçi önyargıyla malul unsurların hedefi haline getiriliyor.
CHP İzmir milletvekili Özlem Ağırman onları İzmir’e istemiyor. Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesi ve yine CHP Maraş milletvekili Hüseyin Çomak, Maraş’ta kurulacak kampa izin verilmemesi için gösteri yapıyor. PKK’dan Duran Kalkan ise Kürt illerine yerleştirilirlerse hepsinin yok edileceğini söylüyor.
Duran Kalkan “Kürdün evine mahallesine, Suriye’den, Kafkasya’dan, Orta Asya’dan birilerini getirilip ‘ben bunu buraya yerleştireceğim ve buraya kamp kuruyorum’ derse hepsi yok edilir” diyor da, haline bakmadan, “yeni yaşam çağrısı” gibi büyük bir iddiayla ortaya çıkan HDP ne diyor peki?
Dünyanın en kırılgan insanlarına, sığınmacılara karşı kendi içindeki ayrımcılığı temizlemeye mi çalışıyor, yoksa kabahati savaşa, hükümete keserek bu kötülükle yüzleşmeden, etrafından mı dolanıyor? Başbakan bir söz söylediğinde kitabın tam ortasından konuşan, yerden yere vuran Demirtaş’ın bir sözü var mı?
Anlıyorsunuz ki, sözünü ettikleri “yeni yaşam” herkes için değil veya tıpkı Kundera’nın kitabının adındaki gibi “yaşam başka yerde.”
“DikiliAyağaKalk KampaHayırDe << Bu gece ülkemizin aydınlık yüzü İzmir’e Türkiye’nin her yerinden destek veriyoruz” demiş tivitırda CHP’li Ağırman.
“Mülteci istemiyoruz dediğimizde esas olarak buna neden olan politikalardan AKP nin vazgeçmesini istiyoruz” diyor Ağırman. Hayır, “mülteci istemiyoruz” dediğinizde, “mülteci istemiyoruz” demiş oluyorsunuz.
“Şehirlerde mülteci kampı istememek insanilik dışı bir davranış değil, Avrupa’da istemiyor ki akp ye yıktı” diyor. Hayır sayın vekilim, şehirlerde mülteci kampı istememek insanlık dışı bir davranış ve siz de o davranışı sergiliyorsunuz. Avrupalı ırkçılarla beraber.
İnsan olmak sorumluluk yükler
Bütün politik tartışmanın gürültüsünün ötesinde, yüzleşmemiz gereken bir kötülük var bu yaşadıklarımızda.
Ve o kötülük, sadece ambulans çağrılan sığınmacı çocuk için değil, fırsatını bulduğunda herkese yönelebilecek hastalıklı bir insani durumu yansıtıyor.
Doğru olan, ayrımcıyı da şeytanlaştırmadan, ona yaptığının kötü olduğunu, bunun kötülük olduğunu hatırlatmak olmalı.
Elbette onun rehabilite olmasını bekleyemeyiz; aynı anda politik olarak onunla mücadele etmek, hukuki olarak da ihlalleri cezalandırmayı savunmak zorundayız.
Kapımızın önündeki Suriyeli çocuğu kötülüğe teslim etmemek için.
Yeni Yüzyıl Gazetesi, 07.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/siginmaci-cocugu-bu-zihniyetten-korumali-1914