Devlet gücü ile ve devlet adına işlenen suçların ve yapılan hukuksuzlukların sayısının düşük olması bir ülkede vatandaşların o devlete güven duymasını sağlayan faktörlerden biridir.
Örneğin, Türkiye’de bir dönem işkence ve rüşvet sıradan uygulamalardı ve varlığı değil yokluğu şaşırtırdı insanları. Bugün ülkede yaşayanların çoğunun genel kanaati, ülkede rüşvetin büyük ölçüde ortadan kalktığı yönündedir. İşkencenin, artık, vatandaşın emniyette yaşadığı olağan tecrübesi değil, nadir karşılaşılan bir suç olduğu yönündedir.
Kamu görevlilerinin bu tür suçlar işlediklerinde ve hukuksuzluklara bulaştıklarında yaptıklarının yanlarına kalmayacağını ve cezalandırılacaklarını düşünmeleri bu tür suçlarda en büyük caydırıcı unsurdur.
Devlet memurları tarafından veya onların ihmal ve kusuru sebebiyle işlenen veya kamu kurumlarında işlenen suçların ve yapılan hukuksuzlukların cezai ve idari olarak titiz ve hakkaniyetli olarak soruşturulması, takibinin yapılması ve sorumluların cezalandırılması demokratik hukuk devletinin temel kriterlerinden biridir.
Ancak bu konunun önemsenmeyen başka bir boyutu daha var. Kamu görevlilerinin karıştığı suç ve hukuksuzluklarla ilgili yapılan soruşturma ve incelemelerin durumunun, hangi aşamada olduğunun ve nasıl sonuçlandığının bilgisinin topluca ve kolay ulaşılabilir bir şekilde kamuoyuna sunulması gerekir.
Bu iş hem şeffaf devletin bir gereğidir, hem de Hükümet açısından zaruri bir halkla işler faaliyetidir.
Bu bilgilendirme internet üzerinden ve web siteleriyle çok pratik ve hızlı bir şekilde sağlanabilir.
Kamu görevlileriyle ilgili açılan tüm soruşturma ve davaların durumunun, kişilerin haklarını da ihlal etmeden, ancak kamuoyunun bilgilenmesine imkan verecek şekilde görülebildi bir işleyiş geliştirilebilir.
İnsanların merak ettikleri konu, dava ve olaylarla ilgili bir tarama yapabilecekleri ve durumu öğrenebilecekleri bir web sitesi işe yarayabilir. İnsanlar davalar ve olaylarla ilgili bilgilere oradan ulaşabilirler. Hatta sunulan bir abonelikle belli soruşturma ve davalarda yaşanan gelişmeler abonelere gönderilen cep mesajları veya e-maillerle duyurulabilir.
Bunun dışında bilhassa kamuoyunda ilgi çekmiş, spekülasyonlara konu olmuş, karşılıklı çekişme ve iddiaların bulunduğu “özel davaların” süreç ve sonuçlarının “özel olarak” halka aktarılması gerekir.
Kamuoyunu bilgilendirme basın açıklaması yoluyla mı olur, “kamu reklamları” yoluyla mı olur, yoksa yeni ve yaratıcı başka araç ve kanallar mı kullanılır bilmem. Ancak, bu vakalar için mümkün olduğu kadar çok kişinin duymasını ve haberdar olmasını sağlayacak yöntemler kullanılması gerekir.
Örneğin, geçen Ağustos ayında yaşanan bir kadın teröristin çıplak cesedinin zırhlı araçla sokaklarda sürüklenmesi olayında sonuç ne oldu? Soruşturma yapıldı mı, sorumlular bulundu mu, cezalandırıldı mı? Yoksa hiç bir şey olmamış gibi unutulup gidildi mi?
Bu olay kamuoyunda yankı bulan sarsıcı bir vakaydı. İnsanlarda, bilhassa bölge halkında 90’lı yıllarda yaşanan “hukuk bağını koparmış devlet” çağrışımı yapan bir görüntüydü. Çok az kişi soruşturma açıldığını ve sorumluların cezalandırıldığını biliyor. Oysa çok sayıda kişi, o çıplak kadın cesedinin sokaklarda sürüklendiği videoyu izledi veya haberlerini dinledi.
Bu tür vakaların topluca görülüp izlenebildiği böyle bir platform devletin şeffaflığına hizmet edecek ve vatandaşların Hükümet üzerindeki denetim ve kontrolüne imkan verecektir.
Ayrıca, bu suçların takip ve cezayla sonuçlandığına dair bilgi ve haberlerin sık duyulması ve geniş kesimlere ulaşması, bu tür eylemlerde caydırıcılık etkisini artıracaktır.
Yeni Yüzyıl, 22.04.2016