Başlıktaki deyimi ben uydurdum.
Biliyorsunuz, savcıların ortada herhangi bir şikâyetçi olmadığı halde, kendiliklerinden soruşturma açmalarına “re’sen soruşturma”; mahkemelerinin sanık ya da savcı tarafından bir talep gelmediği halde kendiliklerinden karar almalarına “re’sen karar alma” diyoruz. Kamu kuruluşlarında çalışan bir kişinin kendi müracaatı olmadan emekliye sevk edilmesine de “re’sen emeklilik…”
Yani, devletin hiç kimse talep etmediği halde kendi kendine yaptığı işlem diyebiliriz buna.
Şu anda Kürt meselesinde ihtiyacımız olan şey de bu; re’sen demokrasi!
PKK’nın saldırıları artırdığı dönemde PKK’yı tecrit edip Kürt halkını kazanmak için değil; sınır ötesi operasyonları dengelemek için değil; bir iyi niyet gösterisi olarak değil; sadece ve sadece demokratik bir devlet böyle yapmak zorunda olduğu için, devlet bir an önce Kürtler’in ihlal edilmiş bütün temel haklarını geri vermelidir. Hükümetin bu konuda diğer partilerle herhangi bir uzlaşma araması da gerekmiyor. Çünkü bir insanın -ya da bir grup insanın- temel bir hakkını tanımak için ne o kişi ya da grubun talep etmesine ne de diğer siyasi partilerin desteklemesine ne de toplumun çoğunluğu tarafından onaylanmasına ihtiyaç vardır. Hükümetin re’sen atması gereken adımlardır bunlar.
Evet, bu konuda son yıllarda büyük ilerlemeler kaydedildiğini inkâr edecek değiliz. En son olarak, Artuklu Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı eğitimine lisans düzeyinde başlanması bu ilerlemelerin sonuncusu.
Ama daha yapılması gerekenler var.
Örneğin, KCK davasında sanıkların kendi anadillerinde savunma yapma hakkını ellerinden alan mahkeme bu kadar başına buyruk mudur? Bir mahkeme temel insan hakkını ihlal ediyorsa, ona dur diyecek, bir makam yok mudur bizim hukuk devletimizde?
Ya da, Terörle Mücadele Kanunu’nun bugün PKK’nın herhangi bir konuda gündeme getirdiği bir fikri tekrarlayan birinin “terör örgütünün propagandasını yapmaktan” yargılanmasına yol açan; yani açıkça ifade özgürlüğüne aykırı olan maddesini değiştirmek için daha ne beklenir?
Artık sakıncaları herkes tarafından kabul edilen koruculuk sorununa köklü biçimde el atmak bu kadar mı zordur?
Yakında Meclis açılıyor ve Başbakan bütün halka bir söz verdi: Demokratik Açılımı kayıtsız şartsız sürdüreceğiz, dedi.
Biliyoruz ki, Demokratik Açılım’ın en hayati boyutu yeni anayasa. Kürtler’in birçok temel talebi esas olarak yeni bir anayasayla çözülecek. Ama Anayasa değişikliğini gerektirmeyen ve bugünden yarına yapılabilecek çok önemli şeyler var.
Mademki, yeni bir yasama dönemine giriyoruz ve mademki Erdoğan’ın demokratik açılımı sürdürmek diye bir sözü var, hükümetin yapabileceği şeyleri anayasadan sonrasına ertelemeden bir paket halinde Meclis gündemine getirmesinin zamanıdır.
Bu paketin neler içermesi gerektiği meçhul değil. Bunları yıllardır konuşuyoruz. Kürt-Türk nice demokrat aydın, Kürt duyarlılığını temsil eden partiler, bölgedeki sivil toplum kuruluşları, siyasi aktörler yıllar boyunca defalarca sıraladılar bu paketin unsurlarını.
Şimdi artık, lafı bırakıp somut adım atma zamanıdır.
Bugün, 26.09.2011