CHP’nin yeni anadil önerisi güzel bir sürpriz oldu. Ana muhalefet partisi olumlu bir adım atarak şöyle bir formülasyonla ortaya çıktı:
“Eğitim dili yine Türkçe’dir. Anadili Türkçe olmayan öğrenciler zorunlu Türkçe öğreniminin yanı sıra kendi dillerini öğrenme ve kullanma hakkına sahiptir.”
Atilla Kart, bu formülasyonun uzun uğraşlardan sonra partinin kurumsal görüşü haline geldiğini belirtiyor ki, biz de zaten bunu dışarıdan bile rahatlıkla görebiliyoruz. Ve bu sonuçta emeği geçen bütün CHP’lileri tebrik ediyoruz. Tabii en başta da Atilla Kart’ı ve Rıza Türmen’i…
Gerçi önerilen ifadeye “esaslı bir değişiklik olmadığı, yeni bir şey getirmediği çünkü ‘anadilde eğitim’ ibaresinin kullanılmadığı” şeklinde eleştiriler var ve belli ölçülerde haklı ama bu belirsizliğe rağmen “Anadili Türkçe olmayan öğrencilerin bunu kullanma ve öğrenme hakları” ifadesinin Anayasa’ya girmesi, anayasal güvenceye kavuşturulması önemli bir ilerleme. Anayasa’da böyle bir ilke yer aldıktan sonra, bu ilkenin gereklerinin yasalarla yerine getirilmesi ve pratikte anadilde eğitim sürecinin başlatılması çok daha kolay olacaktır.
Zaten benim, mükemmeli isteyip hiçbir şey yapamamaktansa, mümkün olanı yaparak adım adım ilerleme yolu dediğim de bu…
“CHP ön almaya uğraşıyor”
Şimdi CHP’nin demokratikleşme paketi çıkmadan alelacele yaptığı bu atağın “ön almak” amaçlı olduğu; CHP’nin bu hamleyle yerel seçim arifesinde AK Parti’yi zor duruma düşürmeyi hedeflediği söylenecektir.
Buna karşı söylenebilecek şey “böyle rekabete can kurban” olabilir ancak. Siyasi partiler seçim arifesinde daha fazla oy toplamak için birbirleriyle demokrasi yarışına giriyorlarsa daha ne isteyebiliriz ki… Bu siyasetin en güzel tarafıdır. Bundan daha güzel ne olabilir ki?.. Keşke her konuda böyle yapsalar; birbirlerine ağır laflarla atıp tutmak yerine “kim daha reformcu” yarışına girişseler.
Malum, Başbakan demokratikleşme paketinde anadilde eğitimin yer almadığını açıklamıştı; birkaç gün önce de Ensarioğlu’nun ağzından bu konuda parti içinde görüş birliği olmadığını, tartışmaya devam ettiklerini işitmiştik.
Şimdi CHP’nin attığı bu adım, AK Parti’deki iç tartışmayı da etkilerse ve “geride kalmama”endişesiyle AK Parti de harekete geçer, anadilde eğitim hakkı konusunda demokratikleşme paketine bir şeyler koyarsa, bundan kim kârlı çıkar?
Elbette Kürtler ve demokrasi…
Dersim mi Tunceli mi?
Görünen o ki, CHP’de anadilde eğitim konusunda bu formülasyonu ortaya çıkarmak için yoğun uğraş verenlerin, aynı çabayı Tunceli’nin gerçek adının iadesi noktasında da tekrarlaması gerekecek.
Zira yapılan açıklamalar partideki ulusalcı kanadın bu konuda ciddi bir direniş sergileyeceğini ortaya koyuyor.
“Tunceli’yi Dersim yapma projesi cumhuriyeti kazıma sürecidir” diyenler mi istersiniz;“Tunceli yasasının altında Atatürk ve İsmet Paşa’nın imzası vardır. Bu ismi değiştirmek Atatürk’ü ve İnönü’yü inkar etmektir” diyen mi istersiniz; “Dersim feodalitenin ve devlete başkaldırın simgesidir. Cumhuriyeti kuran bir partinin genel başkanı feodaliteyi simgeleyen bir ismi kullanma hakkına sahip değildir” diyen mi?..
Yani işi zor CHP Genel Başkanı’nın… Ama öte yandan, özellikle de anadilde öğretim konusunda attığı adımdan sonra bunu başarmak zorunda. Öyle ya, bir yandan Kürtçe’nin önündeki son engelleri kaldırmak için atak yapmışken, öte yandan Dersim’e Dersim diyememe durumuna düşmek, izahı zor bir pozisyon olur gerçekten.
Bugün, 27.9.2013