Türkiye ağır bir krizden geçiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bunu ‘türbülans’a benzetmiş ve ‘şimdiye kadar türbülanstan düşen bir uçak yok’ diye de eklemiş.
Ben emin değilim; uçak türbülansta mı, yoksa pilot intihar dalışı mı yapıyor? Ama emin olduğum bir şey var. Uçağın rotası değişti; artık o uçak bizi demokrasiye, hukuk devletine, insan haklarına saygılı özgür bir rejime doğru götürmüyor. Pilot, yolcuları, biletlerinin üzerinde yazan yere değil kendi kafasına uygun başka bir varış noktasına götürüyor. İyi de, yolcular ne diyor bu işe? Kemerleri bağlı, pilot kapısı kapalı, rota değişikliğinden kaynaklı türbülans sarsıntılı. Yolcular uçağın yönünü değiştirebilecekler mi? Uçakta kaderleri, gelecekleri, umutları ‘kaçırılan’ yolcular bir şey yapamazlar; pilot nereye indirirse uçağı oraya inerler. Geri dönüş uçağı bulabilirlerse ne âlâ!
Neyse ki uçak analojisi gibi bir kâbusta değil, Türkiye’de yaşıyoruz. Yargıya, medyaya, iletişim özgürlüğüne, sivil topluma onca müdahaleye; ötekileştirici, düşmanlaştırıcı söyleme rağmen Freedom House’un nitelemesiyle Türkiye en azından hâlâ ‘kısmen özgür’ bir ülke, hâlâ ‘kısmen’ açık bir toplum. Özgür ve adil bir seçim olduğu sürece de kendi kaderine el koyabilecek nihai demokratik mekanizmaya sahip.
Seçimlere yaklaşırken Metropoll’ün gündeme ilişkin yaptığı kamuoyu araştırması ilginç sonuçlar içeriyor. Hükümet bütün sert çıkışlarına rağmen 17 Aralık’ın bir ‘yolsuzluk operasyonu’ olduğu algısının oluşmasına engel olamamış. Toplumun % 42’si 17 Aralık’ı bir ‘yolsuzluk operasyonu’ olarak nitelerken ancak % 24’ü ‘hükümete karşı bir darbe girişimi’ olarak görüyor. % 25 de operasyonu hem yolsuzluk hem de darbe girişimi olarak algılıyor. AKP’lilerin bile ancak % 46’sı olayı doğrudan darbe olarak niteliyor. Toplumun % 61’i yolsuzluk operasyonlarını doğru-haklı görüyor. Aksini düşünenler % 27. AKP’lilerin de % 39’una göre yolsuzluk operasyonları ‘doğru-haklı’. 17 Aralık’ta gündeme gelen iddiaların doğru olduğunu düşünenlerin oranı % 70. AKP tabanının da % 49’u bu kanaatte. Ayrıca toplumun % 60’ı hükümetin yolsuzluk iddialarının üzerini kapatmaya çalıştığını düşünüyor. AKP’lilerin de % 30’u bu düşüncede. Yine % 60’ın üzerinde bir kitle yolsuzluk soruşturması konusunda yargıya ve emniyete baskı yapıldığını, % 58’i soruşturmaların engellendiğini söylüyor.
Yargının bağımsız olduğuna inananlar % 25, yolsuzluk ve rüşvetin yaygın olduğunu söyleyenler % 79, yolsuzluk ve rüşvetin son bir yılda arttığını düşünenler % 64. Bu tablo yolsuzluk iddialarının toplum tarafından ciddiye alındığını, hükümetin ‘darbe’ tezine inanmadığını, yargıya ve emniyete müdahaleyi onaylamadığını gösteriyor.
Metropoll anketi ‘hükümet ile Gülen Cemaati arasında yaşanan gerginlik ve çekişmede hangi tarafın haklı olduğunu’ da soruyor. Toplumun % 45’i ‘ikisi de haksız’ derken, % 29’u hükümeti, % 6’sı Cemaat’i haklı buluyor. ‘Her ikisi de haklı’ diyenler % 6. Uzun yıllardır ulusalcı kesimlerin dile getirdiği, son dönemde de AKP liderinin devraldığı Cemaat’in ‘paralel devlet’ olduğu iddiasına toplumun % 57’si katılıyor, % 23’ü katılmıyor, % 20’si ise cevap vermiyor, fikir belirtmiyor. AKP’ye oy vereceğini söyleyenlerin arasında bu görüşe katılanların oranı % 52. Sonuç olarak; gerginlik ve sertleşen söylem hem AKP’nin hem de Cemaat’in toplumsal algısını olumsuz yönde etkiliyor. AKP’nin üzerine yolsuzluk, Cemaat’in üzerine de paralel devlet yakıştırması yapışıyor. Cemaat’in, devleti yönetmeye talip olmayan ‘sivil ve toplumsal’ bir hareket olduğunu net bir şekilde göstermesi gerek. AKP’ye de yolsuzluklarla arasına mesafe koyması, hukuku engellemek yerine işletmesi, uçağı eski rotasına geri çevirmesi tavsiye olunur. Ankette çıkan iki mesaj bu…
Bu yazı Zaman Gazetesi’nde yayınlanmıştır.