Hayli tartışmalı olan milletvekili yemin metni Leyla Zana üzerinden yeniden gündeme geldi.
Bu olayı krize dönüştürmek ve krizi derinleştirmek yerine, zaten bekleyen bir problemi çözmek için bir vesile olarak değerlendirmek mümkün. Ancak bunu yapabilmek için öncelikle kökten bir tutum değişikliğine gitmek gerekir.
Türkiye’de siyasete sirayet etmiş bir hastalık var: Maksimalizm. Çözülmesi gereken herhangi bir politik mesele gündeme geldiğinde, siyasî partilerin veya hareketlerin genel yaklaşımı olabildiğince maksimalist bir tavır takınmak şeklinde oluyor.
PARÇA BAŞI SİYASET
Siyasî aktörler, kendi başına düşünüldüğünde üzerinde uzlaşılması ve çözülmesi çok daha kolay boyutlarda olan bir “parça” politik meseleyi çok daha büyük ve karmaşık olan “bütün” bir politik meselenin içine dâhil ederek ele almayı seçiyorlar.
Böylece biraz çabayla ve ılımlılıkla çözülebilecek bir problem her bir siyasî aktörün sadece kendisinin istediği şekilde maksimal bir çözüme kavuşturulacak (aslında ilelebet bir çözümsüzlük durumu) bir meçhul geleceğe doğru ötelenmiş oluyor. Bu sebepten çözümü başlangıçta kolay olan ve acil çözüm bekleyen pek çok mesele, bir türlü çözmeye yanaşılmadığı için gittikçe karmaşık ve zorlu bir probleme dönüşüyor.
Belli ki siyasî aktörler, politika üreterek ve uzlaşarak ülkedeki bir problemin çözümüne katkı yapmış olmanın getireceği pozitif siyasî kazancı fazla yüksek bulmuyorlar. Bunun yerine, öteki aktörlere kabahati yükleyerek elde edilmesi umulan uzlaşmamanın yarattığı negatif siyasî kazancı tercih ediyorlar.
Kurumsal bir vesayet mekanizması altında yürütülen siyaset açısından işe yarar gibi görünen (aslında o zaman da işe yaramayan sadece günü kurtaran) bu tavır, vesayetsiz bir demokratik sistemde geri tepmeye mahkumdur.
Bu yüzden, siyasî aktörler, er yada geç maksimalist siyaset yapmak yerine parça başı siyaset yapmayı öğrenmek ve denemek zorundalar. Siyasi aktörler açısından problemleri uzlaşılabilecek ve çözülebilecek kadar küçük parçalar halinde ele almak ve birlikte götürülebileceği yere kadar taşımak alınacak temel tutum olmalıdır.
YEMİN METNİNİ DEĞİŞTİRMEK
Parça başı siyaset usulüyle milletvekili yemini problemi de çok daha kolay şekilde çözülebilir. Metnin sorunlu olduğu ve değiştirilmesi gerektiği konusunda genel bir kanaat oluşmuş durumda zaten. Bu konuyu anayasa yapımı veya Kürt meselesi gibi dev konulara katarak ele almak yerine, mümkün olduğunca ayrıca ve başlı başına ele almak gerekir.
Kolay çözüm için, yemin anayasal bir konu olmaktan çıkarılmalıdır. Zira her konuyu anayasaya dâhil etme anlayışı değişim esnekliğini ve kolay çözümleri engelleyen başka bir unsur. Meselenin çözülebilmesi için partilerin yeni bir anayasa üzerinden uzlaşmalarını beklemek yerine, yemini düzenleyen 81. Maddeyi kaldırmak üzerinde uzlaşabileceklerini umabiliriz.
Bundan sonrası için ise milletvekili yemini anayasada değil, meclis içtüzüğünde düzenlenmelidir. Bu düzenleme, daha sonrası için metni yenileme ihtiyacı ortaya çıktığında, bunu daha kolay yoldan yapabilmeyi sağlayacaktır.
Bazıları bir yeminin gerekli olmadığını düşünüyor, aslında makul bir görüş. Ancak her dönem olduğu gibi günümüzde de insanların büyük bir kısmı törensel sembollere önem veriyorlar. Bu yüzden tümden kaldırmak yerine kısa, çok genel ve kapsayıcı bir metin hazırlanabilir. Bu işin törensel olduğu sadakat, bağlılık, dürüstlük, çok çalışma veya söz verme/sözünde durma gibi hususların zorla yapılan bir yeminle zaten garanti edilemeyeceği hatırda tutulmalıdır.
Farklı yemin metni önerilerini tartışarak meselenin çözümü için ufak bir adım atmaya başlayabiliriz. Benim yemin önerim de bu olsun: “Halkı en iyi şekilde temsil edeceğime, Anayasaya ve hukuka bağlı kalacağıma ve ülkenin çıkarlarını üstün tutacağıma şahitler önünde andiçerim/söz veririm.”
Yeni Yüzyıl, 23.11.2015