Bruno Leoni (1913 – 1967) 20. Yüzyılın en etkili liberal hukukçu ve fikir insanlarından biri. Türkiye’de, başta hukuk camiası olmak üzere tanınmışlığı çok az. Dolayısıyla, ona yapılan atıflar da neredeyse yok denecek seviyede. Oysa, Leoni geçtiğimiz yüzyılda hukukun hâkimiyeti ile özgürlük ilişkisi konusunda F. A. Hayek’le birlikte en önemli şeyleri söylemiş ve hukukun hâkimiyeti doktrininin gelişmesine ve sistematize edilmesine ciddî katkılarda bulunmuş bir isim.
Leoni’nin en önemli eseri belki de Özgürlük ve Hukuk’tur. Bu eserin değerinin farkında olduğum için yıllar önce çevrilmesini ve yayınlanmasını programıma almıştım. Bunun için İtalya’da bulunan Institue of Bruno Leoni’den Alberto Mingardi ile görüşerek niyetimi açıkladım ve çeviri için destek istedim. Mingardi ile mutabık kaldık. Bunun üzerine çeviri işini, kendi meşguliyetimin de fazlalığı yüzünden, genç ama başarılı bir arkadaşıma havale etim. Ne yazık ki bu çeviri epeyce ilerlemesine rağmen bir tülü tamamlanamadı.
Geçtiğimiz günlerde çevirinin yapıldığını ve kitabın yayınlandığını büyük bir mutlulukla öğrendim. Çeviri işini organize eden Özgürlük Araştırmaları Derneği ve çeviriyi gerçekleştiren Anayasa Hukuku Profesörü Mustafa Erdoğan tebrik edilmeyi hak ediyor. Çeviri metin internete ücretsiz olarak ulaşılabilecek şekilde yerleştirildi. Veli Kondak tarafından da Hukuk Yayınları kitabı olarak kâğıt baskısı yapıldı.
Kitabın adının da gösterdiği üzere Leoni özgürlük ile hukuk arasındaki derin ve tartışmalı ilişkileri ele almakta. Leoni’ye göre “özgürlük sadece iktisadî veya siyasî bir kavram değil, fakat aynı zamanda ve muhtemelen hepsinden önce hukukî bir kavramdır ve zorunlu olarak hukukî sonuçların karmaşık bütünüyle ilgilidir.” Yazarın anladığı anlamda özgürlük ilgili literatürde “negatif özgürlük” olarak bilinmektedir. Özgürlük kavramı hakkındaki çeşitli kafa karışıklıklarını ve değişik bakışları ele alan Leoni’ye göre özgürlük kısıtlanmamışlıktır. Yani özgürlük ve kısıtlanma birbirine zıt terimlerdir. Bu tür bir özgürlük diğer insanlardan özgürlük anlamına gelir. Başka bir deyişle insan özgürlüğü insanın diğer insanlardan özgürlüğüdür. “İhtiyaçtan özgürlük” kavramının özgürlükle bir ilgisi ve ilişkisi yoktur.
Özgürlük her şeyden önce ve en çok hukukla ilgili bir kavram. Bir siyasî coğrafyada özgürlüğün hayat bulması ve korunması orada hukukun üstünlüğünün bulunmasına bağlı. Bu gerçek ister istemez hukuk üzerinde durmayı gerektiriyor. Bu da bizi yasama hukuku ve bir tür tabiî hukuk olduğu söylenebilecek hukukla ilgilenmeye itiyor. Bir başka deyişle Leoni bir yasama organının yaptığı hukuk ile kendi kendine ortaya çıkan hukuku karşı karşıya koyuyor ve yasama hukukunun özgürlüğe faydadan çok zarar verdiğini belirtiyor. Yasama hukukunun izlerini Antik Yunan’da ve meselâ günümüz kıta Avrupa’sının çoğunda sürerken kendiliğinden oluşan hukuku Roma hukuku ve Anglo-Sakson common law’unda buluyor.
Leoni’ye göre yasama organlarının yaptığı hukuk kısa vadeli hukukî kesinliğe bir ölçüde uygun olabilirse de uzun vadede hukukî kesinliğe engel teşkil ediyor. Bunun ana nedeni yasama hukukunun kaçınılmaz olarak hukuk yapma sürecine katılanların sayısını sınırlandırması ve zora dayanması. Başka bir deyişle modern yasama organları hukuk yapma macerasında bir grup kararı ve karar grubu açmazında yol alıyor. Bir grup kararı gruptaki herkes nadiren aynı fikirde olacağından kaçılmaz olarak çoğunluğun iradesini yansıtacak ve zora dayanacaktır. Yasama organının seçimlerle oluşması da bu problemi ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.
Leoni hukukun yapılacak bir şey değil keşfedilecek bir şey olduğu kanaatinde. Bunu yapmada ana görev hukuk bilgini ve uzmanı olan kimselere düşecektir. Ancak, yanlış anlamadan kaçınmak için, bu kimselerin de hukuku yapan değil keşfeden olduklarının altını çizmek gerekir. Leoni’nin anladığı anlamda hukuk uzun vadede ve yasama organlarında olduğu gibi hiç kimsenin hukuk yapma sürecine katılmaktan alıkonulmadığı bir süreç içinde gerçekleşir. Bu anlayışa hukukun desantralize evrimi de demek mümkün.
Zaman zaman özellikle yüksek yargı mensubu yargıçların yasamanın yerini almakta olduğu düşünülebilir ama bu abartılı ve yanlış bir algılamadır. Yargı organlarının kendi başına harekete geçememesi ve yargı kararlarının yalnızca ona taraf olanları ilgilendirmesi gibi nedenlerle bu problem yasama hukukundan doğan problemlere nispetle çok daha az ve hafif olacaktır.
Leoni modern insana hukukun yasama organı tarafından yapılmaktan ziyade herkesin katıldığı, hiç kimsenin dışlanmadığı bir süreçle varlık alanına girmesi fikrinin tuhaf göründüğüne işaret etmekte. Oysa hayli yakın tarihlere kadar bu fikir vardı ve yaygındı. Ayrıca hâlâ hayatımızda yine somut bir otorite tarafından yapılmayan ve hiç kimsenin dışlanmadığı süreçlerle hayatiyet kazanan başka durumlar da var. Fiyat sistemi ve dil bunlar arasında, ama Leoni bunlara modayı ve bilimsel araştırmaları da ekliyor. Esasen piyasa ekonomisinin kendisi Leoni’nin anladığı anlamda hukuk oluşumunun benzeri bir olay. Moda da böyle. Moda çok merkezli olarak ve ilgilenen hiç kimsenin dışlanmadığı bir süreçle hayat bulur. Bilimsel çalışmalar daha da ilginç. Özellikle yirminci yüzyıldaki tecrübelerin gösterdiği üzere bilimsel çalışmaları emir komuta zinciri içinde yürütme ve/veya bir merkezin nezaretinde koordine etme çabaları beklenenin tersine sonuçlar verdi. Bilim, bilim insanlarının kendi ilgi ve heveslerinin peşinden gitmesine müsaade edildiği -daha doğrusu karışılmadığı- yerlerde bir merkezî otorite tarafından yönlendirildiği yerlerde olduğuna nispetle çok daha üretken ve verimli oldu.
Leoni’nin eserinin Türkçeye çevrilmesi ve yayınlanması ülkemiz fikir hayatı için büyük bir kazanç. Emeği geçenleri tekrar tebrik ediyor ve ilgili ve meraklı okuyucuları kitabı okumaya davet etmekten memnuniyet duyuyorum.