15 Temmuz 2016 günü, bütün kamusal kurumlara sızarak yuvalanmış olan hain FETÖ çetesi Türkiye’de en menfur ve kanlı darbe teşebbüsünü gerçekleştirdi. Darbe teşebbüsünün halkın kahramanca direnişi neticesinde akim kalmasını takiben çok sayıda kişi Fetullahçı Terör Örgütü ile irtibatı, iltisakı, üyeliği olduğu ya da bu örgüt içerisinde etkin rol aldıkları gerekçesi ile kamu görevinden ihraç edildi. Bu ihraçların, bir kısmı OHAL KHK’ları, bir kısmı da diğer yetkili idari birimler tarafından yapılan idari işlemler vasıtasıyla gerçekleşti. İhraç edilenlerin bir kısmı hakkında savcılık soruşturması devam etmekte, bir kısmı hakkında dava açılmış, yargılamalara devam edilmekte, bir kısmı gözaltına alınma ve tutuklama kararları kapsamında cezaevinde bulunmaktadır.
15 Temmuz’dan bu yana bu kapsamda ihraç edilenlerin sayısı takriben 150 bin civarındadır. Tabii ki devlet en hunhar darbe teşebbüsünden kurtulabilmek için can havliyle bu terör örgütü ile mücadeleye giriştiği için, bazılarının bu örgüt ile ilişkisi olmadığı halde görevden uzaklaştırıldıkları görülmüştür. Nitekim bu örgüt ile alakası olmadığı tespit edilen çok sayıda kamu görevlisi, görevlerine iade edilmiştir. Fakat hala çok sayıda kişinin, kendilerinin mağdur olduklarına inandıkları görülmektedir. Fakat haklarında verilen ihraç kararlarına karşı yargı yolu kapalı olduğu için, bu kesim elleri kolları bağlı bulunmakta idi. Bu arada şunu da ifade edeyim ki, kendilerini mağdur olarak görenler, az sayıda kişi değildir; bu yolla ihraç edilen FETÖ’cü olan olmayan herkes kendilerini mağdur olarak görmektedir.
Kimler başvurabilir?
Bu kapsamda ihraç edilenler, ihraç işlemlerinin iptali için, önce idari yargı mercilerine müracaat etti. Fakat bu mahkemeler, yapılan müracaatları, yargısal denetime tabi olmadığı gerekçesi ile reddettiler. Ayrıca, kamu görevinden uzaklaştırmayı içeren OHAL KHK’ları hakkında AYM’ye iptal davası açıldı ise de, AYM, OHAL KHK’ları AYM’nin yargısal denetimine tabi olmadığı gerekçesi ile reddetmiştir. İdari yargıdan red kararı alan bu kişiler, bu kez de bireysel başvuru kapsamında AYM’ye müracaat ettiler. Bu şekilde görevden uzaklaştırılanlardan bir kısmı da, AİHM’e müracaat etmişlerdir.
Bu yolla görevden uzaklaştırılanların, sağa sola yaptıkları müracaatlar teker teker reddolunurken, Hükümet 685 Sayılı OHAL KHK ile OHAL kapsamında, terör örgütlerine veya MGK’ca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan KHK hükümleri ile tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kurdu.
Komisyon yedi üyeden oluşuyor. Komisyonun görev süresi iki yıldır. Bakanlar Kurulu, gerek gördüğü takdirde bu süreyi birer yıllık sürelerle uzatabilir. Komisyona başvurular, valiliklere ya da kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılanlar ya da ilişiği kesilenler için, en son görev yaptıkları kuruma yapılır. Başvuru süresi 60 gündür.
Komisyon, OHAL kapsamında doğrudan KHK’larla tesis edilen aşağıdaki işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar verir: Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi; öğrencilikle ilişiğin kesilmesi; dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması; emekli personelin rütbelerinin alınması”.
Komisyon, görev alanı ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi ilgililerden talep edebilir. Yedi kişilik Komisyon tarafından yürütülecek çalışmalar için yeteri kadar personel görevlendirilir. Komisyon incelemelerini dosya üzerinden yapar. Komisyon, inceleme sonucunda başvurunun reddine veya kabulüne karar verebilir. Komisyonun red yönünde verdiği kararları karşı HSK’ca belirlenecek Ankara idare mahkemelerinde iptal davası açılabilir. Komisyonun, AYM üyeleri, Yargıtay ve Danıştay daire başkanı ve üyeleri, hâkim ve savcılar ve Sayıştay meslek mensupları hakkında verdiği red kararına karşı ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da dava açılır. Dava açma süresi 60 gündür. Başvurular; 17.07.2017 gününden itibaren başlamıştır ve 14.09.2017 günü sona erecektir.
İç hukuk yolları tüketilmeli
Komisyonun kurulması üzerine, AYM, 70 bin 771 kişinin yaptığı bireysel başvurular hakkında, “OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna ve/veya idari yargı yollarına müracaat edilmeksizin bireysel başvuru yapıldığı için başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez” olduğuna karar vermiştir. Bazı kişiler de doğrudan AİHM’ne müracaat etmişlerdi. AİHM, bu müracaatları reddederek, Komisyona müracaat edilmesi gerekliliğini belirtmiştir. Dolayısıyla, gerek AYM’ne, gerekse AİHM’ne bireysel başvuruda bulunulabilmesi için tüketilmesi gerekli iç hukuk yollarından birisi de Komisyona müracaat etmektir.
AYM ve AİHM tarafından verilen bu kararlar, Komisyonun kurulmasının birçok yönden önemli olduğunu göstermektedir. Şöyle ki:
1) AYM, önceki tarihlerde OHAL KHK’ları hakkında yargısal denetim yolunun kapalı olduğu yönünde karar vermişti. AYM’nin bu kararı her ne kadar hukuk devleti ilkesi ile çelişmekte ise de 1982 Anayasası’na uygundu. Bu durum karşısında insanların, hak arama hürriyeti kapsamında yargısal mercilere müracaat etme yollarının kapalı olması sebebiyle ciddi manada mağduriyetler yaşamaları mümkün ve muhtemel hale gelmişti. İşte Hükümet, 685 Sayılı OHAL KHK’yı çıkararak, bu tür muhtemel mağduriyetlerin giderilmesi yolunu açtı. Bu yolla, Hükümet, Komisyon teşkil ederek, anayasal olarak denetlenemez nitelikte olan işlemlere karşı müracaat yolu açarak, Anayasanın öngördüğü çıkmaz sokaktan hukuk içerisinde çıkış yolunu göstermiştir.
2) Söz konusu 685 Sayılı OHAL KHK’yla sadece Komisyonun kurulması ile yetinilmemiş, ayrıca bu Komisyonun işlemlerine karşı yargı mercilerine müracaat hakkı da tanınmıştır. Yargısal denetim hakkının tanınması yoluyla, Anayasada hukuk devleti ile çelişecek şekilde yargısal denetimi yasaklayan sistem, hukuk devleti ile uyumlu hale getirilmiştir. Bu, son derece önemlidir. Çünkü mağdur olduklarına inanan insanlara hukuki çerçevede haklarını elde etme yolu aralanmıştır.
3) Komisyonun vereceği kararlarla muhtemelen bazı kişilerin mağduriyetleri, gecikmeli olarak da olsa giderilmiş olacaktır.
4) Komisyonun kurulması şu açıdan da önemlidir: Daha önce çıkarılan KHK’larla bazı kişiler görevlerine iade edildi. Bazılarının iade talepleri reddedildi. Her ne kadar iade ve red kararlarını hükümet vermekte ise de, hükümet bu kararı kendiliğinden vermemektedir; alt birimler tarafından oluşturulan dosya ve önerileri esas alarak bu kararları vermektedir. İşte burada alt birimler, bir kişi hakkında ihraç önerisinde bulunmuşsa, bu kişinin tekrardan göreve iade edilmesi yönündeki öneriyi kolay kolay yapmamakta idi. Bunda, “Şayet iade yönünde karar verirsem, acaba ben de FETÖ’cü olarak yaftalanır mıyım”? ya da “Göreve iade ettikten sonra bu kişinin bir şekilde FETÖ ile irtibatlı olduğu anlaşılırsa, bunun bedeli bana ödetilir” korkusunun etkili olduğu söylenebilir. Komisyonda bu korku olmayacağı için, hakikaten mağdur olduğu yönünde kanaat oluşan kişilerin göreve dönmeleri yolu açılmıştır. Bu ihtimalin varlığı mağduriyetlerin giderilmesi yönündeki ümitleri artırmaktadır.
Komisyon göreve başladı, müracaatlar alınıyor. Muhtemeldir ki bu süreç hemen bitmeyecek; belki de iki yıllık süre yetmeyecektir. Fakat en azından bu yolun açılmış olması hukuk devleti açısından önem arz etmektedir. Bu Komisyonun da mağdur olduğuna inanan kişilerin müracaatlarını reddetmesi halinde, bu red işlemine karşı idari yargıya müracaat etme, alt derece mahkemelerinin red işlemine karşı istinaf ve temyiz mercilerine müracaat etme yolları açılmış olmaktadır. Bütün buralardan da sonuç alınamazsa, AYM’ye ve en nihayetinde AİHM’e müracaat yoluna gidilebilecektir. Bütün bu yargı yollarının açık olması, Komisyonun kararlarını somut bulgulara, verilere ve delillere göre karar vermeye sevk edecektir. Elbette ki Komisyon idari bir merci olduğu için, kararlarında hukuka aykırılık bulunabilir. O zaman da insanlar, haklarını alabilmek için yargı mercilerine gideceklerdir. Bu vesileyle, Komisyona müracaat, tek başına değil, diğer yargı mercilerine müracaat hakkının tanınmış olması ile bütünlük içerisinde son derece önem arz etmektedir.
Gizlilik ana ilkeleri
Muhtemelen kişilerin haklarını elde etmeleri uzun zaman alabilir. Yine bazı kişiler, bu yolların tamamına müracaat ettikleri halde hala mağdur olduklarına kanaat getirebilir. Fakat burada şunu da çok iyi takdir etmek gerekir ki, mücadele edilen FETÖ terör örgütü, dünyanın en tehlikeli bir yapılanmasıdır. Akla gelmedik türlü yöntemlerle kendilerini gizleyebilen bir yapı var karşımızda. Zahirde dini cemaat kisvesine bürünen, fakat hakikatte en azılı bir terör örgütü olan bu yapının hiçbir ahlâki, manevi, dini, insani ilkesi mevcut değildir. Devletin kılcal damarlarına kadar sızan, kendisini en üst düzeyde gizlemeyi bilen bir yapıdır. Dolayısıyla, FETÖ’cü olarak yaftalanan bir kişinin FETÖ’cü olmadığının tespiti çok zordur. Nitekim ceza yargılamaları uzunca süredir devam ediyor. Bu sürecin uzun sürmesinin bir sebebi de, bu gizliliklerine rağmen bunlar hakkında ulaşılan delil ve bulgularla suçun varlığını ortaya koymaya çalışmaktır. Benzer durum, Komisyon incelemesi ve Komisyon kararlarının yargısal denetiminde de söz konusu olacaktır. Ben minimum zararla Komisyon çalışmalarının verimli olacağını ümit ediyorum. Şayet Komisyonda hak teslim edilemezse, bu kez yargı mercileri bu mağduriyetlerin giderilmesi konusunda önemli işlevler görecektir. Şimdiden gelecekte neler olacağını tespit etmek mümkün değildir. Ama en azından diğer idari işlem ve yargılama süreçlerindekinin bir benzeri burada da yaşanacaktır. Hukuk devleti içerisinde bundan başka ulaşılacak bir başka yol yoktur. Salt kötümser yaklaşımlarla, bu sürece yönelik olumlu beklentilerin kötürümleştirilmesinden kaçınılması gerekir.