Mısır’da kurulan idam sehpaları ve 7 Haziran

Bundan iki yıl kadar önceydi. 2013’ün Temmuz ayında Mısır’ın endişeli modernleri ve tweetçi gençleri muradına erdi. Ordu Müslüman Kardeşler iktidarını darbeyle devirdi. Kara suratlı darbe şefi darbe deklarasyonunu okurken  “gençlik hareketinin temsilcisi”  el pençe divan arkasında bekliyordu. İletişim çağının bütün numaralarını öğrenmişlerdi; fevkalade yaratıcı ve zekiydiler ve otoriterleşmekle suçladıkları Mursi’nin yerine getirdikleri  darbeciden pek hoşnut görünüyorlardı. Nobel Barış Ödülü sahibi liberal (!) Baradey ceketini ilikleyip darbecinin yanında saf tutmuştu. Mursi’nin hazırladığı ve referandumdan yüzde 64 kabulle geçen anayasayı meşru bulmayan Bay Baraday, darbecilerin yapacakları anayasanın meşruiyetini hiç kafaya takmıyordu.

Koalisyon bu kadarla bitmiyordu. Dışarıdan ilk destek Esad’dan geldi. Eski Ortadoğu’ya yeni adet gelmesinden ödü kopan Körfez monarşileri hemen onu izlediler. Avrupa Parlamentosu’nun alelacele yaptığı açıklamada “Mursi’nin halkın ihtiyaçlarına cevap vermediği”, “sadece Müslüman Kardeşler taraftarlarının cumhurbaşkanı gibi davrandığı” gibi soyut suçlamaların ardından, Mursi’nin AB’nin desteğini hak etmediği söyleniyordu… ABD ise mızırdanmakla yetindi. Olup bitene darbe demeye bile dili varmadı ancak “ordunun askeri hamlesi” diyebildi.
Evet, bundan iki yıl önce Mısır’da bir demokrasi cinayeti işlendi. İçerideki “endişeliler”le dışarıdaki “endişeliler” birleşip zemini yarattılar. Medyasıyla, yargısıyla, gizli servisiyle, polisiyle, sivil bürokratıyla eski devletin bütün kurumları el ele verdi ve yüzde 52’lik bir iktidarı orduya boğdurttu.
Aynı günlerde Türkiye’de Taksim Meydanı’nda toplanan “endişeli modernler”, tweetçi gençler ve Taksim’e lojistik destek veren Türkiyeli Baraday’lar da yüzde 52’lik bir iktidarı sokakta boğmak için Türkiye’yi ateşe vermişlerdi. Avrupa Birliği, Gezi olayları dolayısıyla AK Parti’yle ilgili endişelerini belirtiyor, Batı basını en ünlü savaş muhabirleriyle Taksim’den naklen “iç savaş” yayını yapıyordu.
İki yıl sonra bugün darbe mahkemesi Mursi ve 106 dava arkadaşı için idam kararı verdiğinde Hürriyet Gazetesi şu manşetle çıktı:
“Yüzde 52 ile cumhurbaşkanı olan Mursi idama mahkûm oldu.”
“Biz yapamadık, onlar yaptı” yakınmasıyla , “hâlâ yapabiliriz” umudunun iç içe geçtiği bu manşet de basın tarihimizde hak ettiği yeri aldı.
* * *
“Bunca olup bitene rağmen” AK Parti tabanının nasıl olup da hâlâ partisinin arkasında kaya gibi durduğunu bir türlü anlamayanlar bu tabloyu okumaya çalışsınlar.
Mısır darbesinin muhafazakâr-dindar kitlelerde yarattığı travmayı anlamadan; bu kitlelerin Gezi kalkışmasını Mursi’nin başına gelenlerle birlikte okuduğunu ve  “her şeyin bir anda kaybedilebileceği” korkusunu iliklerinde hissettiklerini görmeden AK Parti tabanını anlayamazsınız. O tabanın,  Batı’nın hem o günlerde hem de bugün sergilediği demokrasi ihanetini gördükten sonra, Batı’ya güvenmesini bekleyemezsiniz.  Anlayın artık: AK Parti onlar için sadece destekledikleri bir parti değil, kaderlerini bağladıkları bir politik hareket.  2002’den beri kazandıkları her şeyi, özgürlüklerini, onurlarını, insanca yaşama haklarını kaybetmemek için AK Parti’nin iktidarda kalmasını sağlamak, ona kol kanat germek, gövdelerini siper etmek zorundalar, böyle hissediyorlar.
Karşılarındaki nefret koalisyonunu gördükçe, 2002’lerde sempatiyle yaklaştıkları Batı’dan yedikleri tokadı hatırladıkça, bir dönem yol arkadaşlığı yaptıkları demokrat-sol aydınların ihanetini, onları sırtlarından hançerleyen cemaati gördükçe, yalnızlıklarını hissettikçe, Mursi’nin başına gelenleri gördükçe, AK Parti’yi iktidarda tutmak bir hayat-memat meselesi haline geliyor.
Bu koşullarda o tabanın AK Parti’ye eleştirel bakmasını ya da başka arayışlara girmesini nasıl beklersiniz? On yıllarca yıl horlandıktan, aşağılandıktan  sonra eşitlik ve özgürlüğün tadını tatmış bir insan, eski günlere dönme tehlikesi varsa, asgari ücretin üç-beş yüz lira yükseltilmesi vaadine aldırır mı sanıyorsunuz?
Herkes bilsin ki, 7 Haziran seçimi Mısır’da Mursi ve arkadaşları için kurulan idam sehpalarının gölgesinde yapılacak.  Oy verme kabinine  giren muhafazakârların kulaklarında,  anlı şanlı kalemlerin “seçimle olmayacağı anlaşılmışsa başka yollara başvurmanın meşruiyeti” üzerine yazdıklar çınlayacak.
Beyaz Türkler ve beyaz dünya, Türkiye’nin mazlumlarına  demokrasiyi hak görmedikçe, seçimler muhafazakarlar için varoluşsal bir mücadele olmaya, AK Parti de kazanmaya devam edecek.

 

Akşam gazetesi, 19.05.2015

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et