İktisatçıların anılarını okumak özel olarak ilgi alanıma giriyor. Hem mesleki deneyimlerini aktarmalarını hem de içinde oldukları dönemi nasıl yorumladıklarını görmek hoşuma gidiyor. Bu kapsamda Oktay Yenal’ın İş Bankası Kültür Yayınları’nda yayımlanan nehir söyleşi kitabını da aynı dikkatle okudum. Bu söyleşiden birçok şaşırtıcı şey öğrendim. Özellikle Yenal’ın büyük iktisatçı Milton Friedman ile olan anısı bana çok ilginç geldi ve bu yazının konusu haline getirmek istedim.
1959 yılında doçentlik tezini hazırlamak üzere Chicago’ya giden Oktay Yenal, Türkiye’de para tahlili üzerine bir çalışma hazırladığı için Friedman ile yakın ilişki kurmuş. Yenal 1938-1958 arasındaki para konusunu incelerken o dönem için hazırlanmış İstanbul Fiyat Endeksi ve Ankara Fiyat Endeksleri’nin doğruluğundan şüpheye düşünce Friedman’ın tavsiyesi üzerine para kupürlerinin birim büyüklüğündeki değişmeleri de bir değişken olarak kullanmaya karar veriyor ve bulduğu sonucu Friedman ile birlikte değerlendirdiklerini ifade ediyor. Bu araştırma Yenal’ın doçentlik tezinin bir parçası imiş fakat maalesef bu ilginç araştırmayı hiçbir yerde bulamadım. Yenal’ın anlattıklarından Friedman’ın marangozluk hobisi olduğunu ve kendi elleriyle yaptığı kanepelerde oturduklarını da öğreniyoruz. Yenal, sonraki yıllarda da sık sık mektuplaştıklarını anlatıyor. Friedman, bir mektubunda Avrupa seyahatine çıkacağını yazmış. Bunun üzerine Yenal da Türkiye’ye davet etmiş. Yenal, Friedman’ın memnuniyetle kabul ettiğini ifade ediyor. Belki meslekî bir alışkanlıktan olabilir, duyduğum bir bilgiyi muhakkak teyit etme ihtiyacı içinde hissediyorum kendimi. Bu sefer aklıma takılan soru ise Friedman ailesi gerçekten Türkiye’yi ziyaret etti mi sorusu idi. Bunu anlayabilmek için Milton Friedman ve Rose Friedman’ın İki Şanslı İnsan (Two Lucky People) isimli hatıratına bakmak aklıma geldi. Kitabı bulup baktım. Gerçekten de Friedman ailesi Yunanistan’dan İsrail’e geçerken Oktay Yenal’ın teşviki ile aradaki üç günü İstanbul ve Ankara ziyareti ile değerlendirdiklerini yazmışlar. Böylece iki farklı kaynaktan Friedman’ın Türkiye ziyaretindeki izlenimleri hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Milton Friedman Piyasanın Başkentinde: İstanbul
Friedman ilk olarak İstanbul’da Sultanahmet Camisi ve Topkapı Sarayı gibi standart turistik yerleri gezdiklerini, ardından Oktay Yenal’ın üniversiteye (isim vermemiş ama Yenal’dan anlıyoruz ki bu üniversite ODTÜ) ve Devlet Planlama Teşkilatı’na yapılacak olan ziyareti ayarladığını yazmış. Yenal’ın söyleşisinde ise İstanbul gezisi şöyle anlatılıyor: “… İstanbul’a geldi karısıyla birlikte. İstanbul’u gezdirdim. Dolmuşlara hayran kaldı: ‘Ne kadar güzel bir buluş, herkes kendi süreceğine…’ O vakit dolmuşçuların en parlak zamanıydı. Fevkalade bir piyasa çözümü olarak görmüştü dolmuş sistemini.” Evet. Büyük iktisatçı Milton Friedman, İstanbul ziyaretinde karşılaştığı dolmuşçuluğu piyasanın fevkalade bir çözümü olarak yorumlamıştı. Açık söylemek gerekirse, İstanbul’da ve Ankara’da defalarca kullandığım dolmuşlara hiç böyle bakmamıştım. Ulaştırma ihtiyacına karşı maliyet minimizasyonu yöntemi olarak ortaya çıkan dolmuşçuluk organizasyonu günümüze kadar gelen bir sektör yarattı. Bu örnek; piyasada oluşan bir ihtiyacın yine piyasa içinde en hızlı şekilde karşılanabileceğini bana öğreten örneklerden biri oldu. Maalesef Friedman, hatıratında bu dolmuş olayından bahsetmemiş. Fakat eşi Rose Friedman, İstanbul’u ziyaret etmek Ankara’dan daha heyecan vericiydi diye değerlendiriyor.
Milton Friedman Bürokrasinin Başkentinde: Ankara
Yenal, İstanbul ziyaretinin ardından trenle Ankara’ya geçtiklerini anlatıyor. Ardından Friedman ODTÜ’yü görmek istemiş. Yenal da ODTÜ rektörü Kemal Kurdaş ile Milton Friedman’ı tanıştırmış. Yenal’ın söylediğine göre Kurdaş, Friedman’ın özel sektör taraftarlığına karşı devletçidir. Bu yüzden Kurdaş ile Friedman’ın uzun uzun kapıştıklarını anlatıyor. Friedman hatıratında bu olayı şöyle yazmış; Üniversitede, rektörle uzun bir ziyaretimiz oldu. Başarılarından ve özellikle üniversiteye eklemeyi başardığı yeni binalardan son derece gurur duyuyordu. Daha fazla genişleme planları hakkında uzun uzadıya devam etti. Yenal ise Friedman’ı otele getirdiğinde şöyle söylediğini naklediyor: Ne zeki bir adam ama bütün gayreti devletin parasını harcamak. Halbuki özel sektörde olsa neler olur bundan! Düşünün. Karşınızda dünyanın en tanınmış iktisatçısı duruyor ve üniversitenin bina inşaatlarından başka konuşacak konu bulamıyorsunuz. Oldukça tuhaf.
Friedman maalesef Devlet Planlama Teşkilatı’nda tecrübe ettiklerini hatıratında yazmamış. Bu ziyareti sadece Yenal’dan öğrenebiliyoruz. Yenal’ın aktardığına göre Friedman, Chicago Üniversitesi’nde bir sürü burs var. Türkiye’den de genç, zeki çocuklar varsa onlara da burs verelim diyor. Yenal da DPT’den iki uzman yardımcısı genci tavsiye etmiş. Friedman da bu gençleri uzun bir mülakata almış. Çıktığında şaşkınlıkla; Oktay, bu kadar saçma sapan fikirleri bunlar nereden öğrenmiş diye sorar. Yenal da Türkiye’de eğitim sistemi iyi değil, bu çocuklar çok sıkıntılar içinde büyüyor ve ellerine ne geçerse onu okuyor diyor. Buna karşılık Friedman; bu kadar saçma hiçbir kitapta yoktur diye cevaplıyor. Yenal’ın aktardığına göre yine de bursu vermişler fakat bu gençler başarılı olamadan geri dönmüşler.
Milton Friedman’ın üç gün süren Türkiye ziyaretinin tam tarihini bilemiyoruz ama 60’lı yılların ilk yarısında olduğunu tahmin ediyorum. Friedman’ın İstanbul’daki ve Ankara’daki izlenimlerini karşılaştırdığımız zaman bir tarafta piyasa hakimiyetini, diğer tarafta ise devletçi zihniyeti hemen ayırt ettiğini görüyoruz. Milton Friedman’ın, Türkiye’nin İstanbul ve Ankara’dan oluşan bu iki kutbunu üç günde fark edecek kadar zeki bir iktisatçı olduğunu yeniden keşfetmiş oldum.
Kaynak
Tiz Perdeden Gümbür Gümbür: Oktay Yenal Kitabı, Söyleşi: Ersel Ergüz, İş Bankası Kültür Yayınları, 2011.
Milton Friedman, Rose D. Friedman, Two Lucky People: Memoirs, The University of Chicago Press, 1999.