Kayyum kararı doğru mu?
Hukuki bakımdan muhalifler mi, yoksa genel merkez mi haklı?
Yeterli sayıda delegenin imza toplamasına rağmen genel merkezin kongreye gitmediğini, dolayısıyla kararın doğru olduğunu söyleyenler var.
Ama genel merkez kongre düzenlemiyorsa, neden mahkeme sadece MHP yönetiminin kongre düzenlemesi yönünde bir kararla yetinmedi? Neden doğrudan kayyum atadı?
Siyasi Partiler Kanununda açık hüküm olmadığı için Dernekler Kanununa göre yapıldı, o yüzden diyorlar.
O da olabilir. Ama başka bir sorun daha var.
Amaç sağlıklı kongre ise, mahkemenin kayyum olarak atadığı isimlerin olabildiğince taraf olmayan kişilerden oluşması beklenirdi.
Ama söylediğine göre hakim, kayyum olarak üç muhalif ismi atamış.
Muhalif adaylardan Sinan Ogan, “Burada bizim dava dilekçemizde beyan etmiş olduğumuz hususların tamamı mahkeme tarafından Sayın Hakim tarafından kabul edilmiştir. MHP’nin Olağanüstü Genel Kurulu’nun toplanması için bizim dilekçemizde beyan etmiş olduğumuz 3 tane çağrı heyeti üyesi görevlendirilmiştir” diyor.
Bir taraf olarak o memnun.
Hakimin kayyum heyetini belirlerken MHP camiasından birilerini seçmesi doğru, ama üçünü de şu an genel merkez yönetimine muhalif olan isimlerden oluşturması, -ki aralarında MHP yönetimi tarafından disipline sevk edilen ve partiden ihraç edilen bir ismin de olduğu söyleniyor- eğer öyleyse, sahiden tuhaf.
Bu şekilde oluşturulan ve partiyi kongreye götürecek olan heyetin, tarafsızlık esasına göre hareket etmesini ummak güç.
MHP yönetimi Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunduğu için süreç henüz bitmiş değil ve bu tuhaflığı düzeltmek mümkün.
Makasın öbür bıçağı eksik
Meselenin başka bir boyutu da “MHP’ye operasyon” iddiaları. Olmaz diyemiyorum, özellikle de CHP örneği gözümüzün önündeyken.
Yaşananlar bu mudur, kayyum kararı bununla ilgili midir bilmem.
Ama bildiğim, MHP’nin epeydir siyaseti dizayn etmek isteyen bazı çevrelerin istediği şekilde hareket etmediği.
MHP ile Kürt sorununu çözmek, sivil ve demokratik bir anayasa yapmak mümkün değil. Ama muhalif adaylar da farklı bir şey vadetmiyor.
Milliyetçi değilim, bu partiye fikri bir yakınlığım yok.
Ama bir konuda hakkını vermem gerek:
Bugünkü MHP yönetimi, Çözüm Sürecinden rahatsızlığına rağmen, ülkücü gençliği özellikle büyük şehirlerde şiddeti yaygınlaştırma potansiyeli taşıyan çok sayıdaki provokatif eylemin dışında tutarak, devlet ile PKK arasındaki çatışmanın toplumsallaşması tehlikesine kapıyı kapattı.
Derin odakların derin cinayetler işlemek için tetikçi tedarik etmesine izin vermedi, “tarlayı sürdürtmedi.”
Hükümete bazen çok sert muhalefet etti, ama “AKP gitsin de isterse ülke batsın” mantığıyla hareket etmedi. Ülkenin geleceğinin söz konusu olduğunu düşündüğü bazı kritik zamanlarda, CHP’den farklı olarak krizi derinleştirip kaosa çevirmek için çalışmak yerine, sorumlu bir tutum almayı tercih etti.
En son olarak da 7 Haziran’da siyaseti kendi doğal mecrasından ayırarak biçimlendirmeye çalışanların hesaplarını bozan siyasi aktör sadece oydu. Bir siyaset garibesi olarak bir ucunda HDP’nin, diğer ucunda MHP’nin bulunduğu bir hükümet için oluşturulan illüzyonu o bozdu. Siyasette etkili bazı çevrelerin beraberce inşa ve teşvik ettiği, MHP ve HDP’den birinin dışarıdan desteklediği bir CHP koalisyonuna HDP ikna olmuştu mesela.
MHP seçmeni olmayan Bahçeli muhalifleri
İşin en ilginç ve belki de trajikomik taraflarından biri, MHP’ye oy vermeyen birilerinin de umudu muhaliflere bağlamış olmaları.
Oyunu HDP’ye vereceğini açıklayan bir gazeteci, “Meral Akşener başkan MHP iktidar” diyor.
Espri mi yapıyor diye düşünüyor insan, ama yapmıyor.
Bir insan kendisi HDP’ye oy verirken, bir MHP adayının seçilip başbakan olmasını neden ister, neden sevinir? Onun bir yeri tutacağını düşündüğünden olabilir mi?
Acaba 7 Haziran’da MHP’nin başında onlardan biri olsaydı, ne olurdu?
Belki de sorulması geren soru bu.
Yeni Yüzyıl, 18.04.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/mhpye-kayyumun-dusundurdukleri-2034