Son yıllarda Ergenekon tarzı yapılanmaların tüm manipülasyon girişimlerine rağmen ülkücüleri sokağa salmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, birçok kesimin takdirini kazanmıştı.
Ama bazılarının da düşmanlığını… Mesela, Ergenekoncuların, siyaseti sokağa taşırmak yerine ‘yasallık’ zemininde tutmaya gayret eden Bahçeli’nin makamına, halkı isyana kışkırtan açıklamalarla gündeme gelen bir başka kişiyi yakıştırdığı biliniyor.
Başaramadılar. Bahçeli de MHP’yi ‘makul milliyetçiler’in partisi yapma çalışmalarına devam etti.
Son yerel seçimlerde gücünü koruduğunu ve hatta artırdığını gösterdi. CHP’nin muhalefette kalmaya mahkûm politikaları karşısında ‘makul milliyetçilerin AK Parti için alternatifi’ rolünü oynuyordu. Bu, yerinde bir stratejiydi kuşkusuz.
Ama son günlerde MHP ve Genel Başkanı’na bir şeyler oluyor. Tabanını Ergenekonculardan koruyan, sokağa vermeyen Devlet Bahçeli, hükümetin Kürt açılımına karşılık olarak ‘dağa çıkmaktan’, ‘gerekirse dağda elli yıl kalmaktan’ söz ediyor. Bu, sadece kasım ayında yapılacak olan MHP kongresi öncesi ‘taktik’ bir sertleşme olabilir mi? Belki.
Belki de daha orta vadeli bir strateji söz konusu: Çözüm sürecinde toplumun bazı kesimlerinde ortaya çıkabilecek tepkileri parti hanesine yazmaya çalışıyor olabilir MHP Genel Başkanı. Bu, siyaseten meşrudur, ama bir o kadar da yanlış. Kürt sorununun çözüm sürecinde sokağa yönelmekle kalmayıp dağa çıkmaktan söz eden bir MHP artık ‘milliyetçi merkezin’ partisi olma iddiasını ve imkânını kaybeder. Aksine hızla, ‘marjinal milliyetçiler’in partisine dönüşür, ‘makul milliyetçiler’in desteğini kaybeder. Böylesi bir hareket ulusalcılar kadar marjinalliğe sürükleneceği gibi, derin yapıların manipülasyonlarına da açık hale gelir. ‘İç savaş’a hazırlandığı intibaı veren bir partinin artık ne kadar ‘siyaset’ yapacağı zaten tartışılır.
Böyle bir noktadan sonra MHP tek başına da hareket edemez. Bir kısmı Ergenekon sanığı ‘Kuvvacı/millici’ güç odaklarıyla işbirliği kaçınılmaz olur. Devlet içindeki çözüm karşıtı ‘derin lobi’ MHP’nin bu saatten sonra ‘doğal müttefiki’dir. Genel Başkan’ın konuşmasına bakan MHP tabanının artık ‘derin’ yapılardan kendini kurtarması çok zor.
Kısaca, Bahçeli’nin bu ifadesi Ergenekon tarzı yapıların MHP içinde cirit atmasıyla sonuçlanacak, dışarıda kalan elemanlar partiyi ‘derin yapıların’ kitlesel zemine kavuşması için kullanma fırsatı bulacaklar.
Bahçeli şimdiye dek tabanından ve teşkilatından uzak tuttuğu ‘derin yapılar’ı son konuşmalarıyla partiye adeta davet etmiştir. Bu saatten sonra da bu yapıların taban üzerinde çalışmalarını ve etkilerini sınırlandırmak son derece zor olacaktır. Bu durum, Bahçeli’nin orta vadede genel başkanlığı muhafazası için ya daha da sertleşmesini getirecek veya daha geç olmadan söylemini ve tavrını gözden geçirmesi gerekecektir.
Kürt meselesi, ne AK Parti’nin ne de DTP’nin meselesidir; Türkiye meselesidir. Türkiye partisi olma iddiası taşıyan bir partinin bu konunun çözümünde bir katkısının olması beklenir.
Mevcut durumun sürdürülebilir olmadığı ortada. Ülke kaynaklarını, insanlarını, gücünü kaybediyor. MHP buna duyarsız kalabilir mi? Kürt sorununu çözen bir Türkiye’nin bölgede ve uluslararası sistemde çok daha güçlü ve etkin olacağı kuşkusuz. MHP bunu istemez mi? Kanın durmasını, terörün bitmesini, çocuğunu askere gönderen annelerin kaygılarının sona ermesini istemez mi MHP?
MHP karar vermek zorunda; ya çözümün bir parçası olacak, ya da sorunun. Türkiye’nin sorunlarından beslenerek siyaset yapmak, dolayısıyla ‘çözümsüzlük lobisi’yle müttefik olmak yerine daha pozitif bir siyaset tarzı mümkün MHP için.
1970’lerin ‘hırçın’ MHP’sine dönmek doğru değil. MHP bir siyasî parti, siyasetin zemini ise ne sokak ne dağ. Bunu en çok MHP liderinin bilmesi beklenir. Sokaktaki veya dağdaki bir MHP’nin hem kendisi kaybeder, hem Türkiye. MHP tabanını Ergenekoncuların kucağına itmek tarihî bir vebaldir.
Zaman, 07.08.2009