Menşei Amerika olan PWC grubu Finans Merkezi olabilen ve olabilecek şehirleri “Fırsat Şehirleri” olarak tanımlamıştır ve dünya üzerinde 26 şehri inceleme altına almıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda Küresel bir Finans Merkezi olabilecek şehirler arasında İstanbul da yer almaktadır.
Bu araştırmaya göre bir şehrin küresel bir Finans Merkezi olabilmesi için bazı faktörleri temin etmesi gerekmektedir. Öncelikle seçilen şehirlerin sermaye piyasası merkezi olması gerekmektedir. Aynı zamanda geniş bir coğrafyayı temsil ediyor olması ve bu şehir gelişmiş ve gelişen ekonomileri yansıtıyor olması beklenmektedir. İstanbul tüm bu faktörleri üzerinde bulunduran bir şehirdir ve bir Küresel Finans Merkezi adayı olabilmeye hak kazanmış 26 şehir arasındadır. Londra, Paris, Tokyo Finans Merkezleri olarak yıllardır güç ve cazibelerini korumaktadırlar.
Finans merkezi; finansal kurumların yoğun olarak bulunduğu, fon arz ve talebinin buluştuğu, sınır ötesi işlemlerin kolay ve verimli bir şekilde yapıldığı, finansal hizmetler dışında da farklı iş hizmetlerinin sunulduğu merkezdir.[1] İstanbul, kendi adına birçok özelliği barındıran bir şehirdir. Köklü bir geçmişe sahip olmasının yanı sıra, eski bir finans merkezi olan Kapalı Çarşı’ya da sahiptir İstanbul. Yabancı yatırımları ve uluslararası büroları da bünyesinde barındırmaktadır.
“İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin ilk adımı 1 Temmuz 2006 gün ve 26215 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)’yla atılmıştır. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın Hizmetler başlığı altında 546. maddesinde “İstanbul’un uluslararası finans merkezi olması sağlanacaktır.” denilmiştir. IMF organizasyonu ile:
i. İstanbul’un ilk on yıl içerisinde bölgesel finans merkezi olması
ii. Uluslararası finans merkezi olması,
iii. Küresel ölçekte rekabet gücüne sahip bir Türkiye
iv. Ülke kalkınma seviyesinin yükseltilmesi ve böylece ülke refahının artırılması hedeflenmiştir.[2]
Globalleşen ekonomi ile ülkeler arasındaki ekonomik duvarlar ve sınırlar kalkmıştır. Ülkeler arası para dolaşımı kolaylaşmıştır. Özellikle gelişme eğrilerini tamamlamış ülkeler az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere muhtaçtır. Gelişmiş ülkeler kendi imkânlarını neredeyse tamamen yatırımlarla değerlendirmiştir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise hâlihazırda atıl durumda olan yatırım imkânları değerlendirmek isteyen potansiyel yatırımcılarını beklemektedir. İşte en çok da bu gerekçe nedeniyle artık ülkeler arasında ticarî sınırlar, duvarlar yıkılmak zorunda kalmış ve yıkılmıştır.
İstanbul’da Finans Merkezinin hayata geçmesi durumunda sosyal ve ekonomik refah artacaktır. İstanbul yerli ve yabancı yatırımların en gözde ve güzide merkezi haline gelecektir. Zaten İstanbul’un jeopolitik önemi tüm dünya ülkelerince bilinir. Bunun üzerine bir de Finans Merkezi olması durumunda kent ve ülke bazında birçok iyileşmeyi beraberinde getirecektir.
Bir şehrin finans merkezi olarak tanınabilmesi için gerekli kriterlerin ne olduğu konusunda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların önemli bir kısmı iş dünyasında yapılan anketlere dayanmaktadır. Bir bölgenin finans merkezi olabilmesi için aranan kriterler aşağıdaki şekilde belirlenmiştir:
- Nitelikli işgücü
- Rasyonel bir yasal altyapı,
- Canlı bir iç piyasa,
- Politik ve ekonomik istikrar,
- Gelişmiş altyapı,
- Mali ortam
- Stratejik coğrafi konum,
- İyi yaşam kalitesi imkânları.
- Marka/imaj[3]
Finans sektörü Türkiye açısından, diğer sektörlerin de gelişimini sağlayacak bir sacayağıdır. Yani sosyal refah ve ekonomik kalkınmayı güdümleyen güçtür. Türkiye’nin Finans Merkezi olması halinde sosyal hayatta refahın güçlenmesi sağlanacak daha rasyonel yasal alt yapı oluşacaktır. Yaşam kalitesi artacaktır. Zaten eşsiz olan ülkemiz her yönden daha kaliteli yaşam sunar hale gelecektir.
[1] Abdullah Kılıçarslan, 2014.
[2] Ümit Çoban, 2012 (Giriş kısmı).
[3] Ümit Çoban, 2012 ss. 20-21.