Medya kimin kontrolünde?

Bir akademisyenin, bir siyasal analizcinin başına gelebilecek en kötü şeylerden biri gerçeklikle bağlarını kaybetmektir. Bu insanı bir tür boşluğa düşürür, olguları olduğu gibi görmekten kopartır. Yanlış okunmuş veya fiiliyatta değil sadece ilgili kişinin hayalinde mevcut olgular üzerinden yorumlar yapmayı tahrik eder. Kritik zamanlarda, kargaşa anlarında bu duruma düşen insanların sayısı artar. Hiç kimse bu tehlikeden masun değildir. Tarihî tecrübe insanlık tarihinde iz bırakmış filozofların bile gerçeklikten kopmanın mağduru olabildiğini, utanç verici pozisyonlar alabildiğini, geçmişinde mümkün olsa silmek isteyeceği çirkin izler bırakabildiğini gösteriyor.

Bugünlerde çeşitli alanlarda gerçeklikle bağı bulunmayan telaşlı ve sağlam maddî temelden yani doğru bilgiden yoksun yorumlara daha çok rastlıyoruz. Bu tür yorumlardan biri, medya hakkında. Bazılarına göre medya tamamen ya da tamama yakın oranda hükümetin kontrolü altında. Hükümetin istemediği şeyler yazılamıyor. Medyada hükümet asla veya yeterince eleştirilemiyor. Özerk ve bağımsız medya kalmadı. Önemli kimi isimler medyada yazma şansına sahip değil. Bu onların ifade özgürlüğünü engelliyor.

Türkiye ile hiçbir bağı olmayan bir gözlemci ülkeye gelse ve medyanın durumuyla ilgili bu iddiayı ispatlayacak deliller arasa, yeterli delil bulamaz. Hükümetin medyayı, tümüyle kontrol etmek bir yana, ağırlıklı olarak bile kontrol etmekten uzak olduğunu görür.

Türkiye’de Kemalist Posta, Hürriyet, Milliyet, Vatan, Habertürk, Radikal, Sözcü, Aydınlık, Yurt; Taraf; Gülen Hareketi’ne mensup Bugün, Zaman; milliyetçi İslamcı Yeni Mesaj; milliyetçi Yeni Çağ ve Orta Doğu hükümet karşısında yer alıyor. Bu gruba Sol ve Birgün gibi sosyalist Kemalist yayın organları da eklenebilir. Hükümete destek veren medya ise Sabah, Yeni Şafak, Star, Türkiye, Akşam, Takvim, Akit ve Yeni Asya’yı kapsıyor. İlk grubun yayın organı sayısında ve tirajda ikinciyi neredeyse ikiye katladığı görülüyor. Öyleyse, hükümetin medyayı kontrol ettiği nasıl ileri sürülebiliyor?

Daha ilginç bir durum İngilizce gazeteler alanında ortaya çıkıyor. Türkiye’de İngilizce yayınlanan iki gazete var: Hürriyet Daily News ve Today’s Zaman. Her ikisi de koyu hükümet karşıtı. Hükümet medyayı çok sıkı kontrol ediyor ama, her nasılsa, görüşlerini ve icraatlarını elçiliklere ve yabancılara ulaştıracak destekçisi bir gazete bile yok. Bu ne muazzam bir tahakküm böyle! Medya tartışmalarında mizah dergilerinin durumu çoğu zaman gözden kaçırılır. Oysa, bu alanı iyi bilen Deve Dergisi yöneticisi Ferzende Kaya’nın analizlerine göre mizah dergileri her hafta 1 milyon kişiye ulaşıyor. Okuyucuları özellikle gençler ve bu gençlerin önemli bir kısmının siyasî görüşü önemli ölçüde bu dergiler tarafından belirleniyor. Söylemeye gerek var mı bilmem, tüm mizah dergileri sol Kemalist ve yeminli hükümet karşıtı. Tahakkümcü hükümet bu alanı niye boş bırakıyor acaba?

Hükümetin medyayı ‘korkunç’ bir tahakküm altına aldığını söyleyenler, hep köşelerini kaybeden iki isim üzerinden buna delil getirmeye çalışıyor. Yazma imkânını kaybeden başkaları da oluyor ama bunlar hükümete muhalif değil muvafıksa bu kişiler onları görmezden geliyor. Belki de onları insan ya da yazma hakkına sahip saymıyor. Liberal Düşünce Kongresi 2013’te Markar Esayan bir konuşmacı tarafından aynı pilav tekrar ısıtılıp servis edilince, tekrar tekrar cevap vermiş olmanın bıkkınlığı içinde, ‘yazamıyorlar, yazdırılmıyorlar’ diye üzerlerinden kıyamet kopartılmaya çalışılan iki isme, (eski) Taraf gazetesinin yayın yönetmeni olduğu sırada, iki defa, ‘ister köşe yazın, ister başımıza geçin gazeteyi idare edin’ teklifi götürdüğünü, ama tekliflerinin reddedildiğini anlattı. Muhatabı, gerçeklikle bağını iyiden iyiye koparmış veya nefret gözlerini bağlamış olmalı ki, bu maddî düzeltmeyi hiç tınmayıp, öfkeli tahlillerine devam etti.

Medyanın tek gücün kontrolüne girmesi asla arzu edilmez. Medyada tekel oluşturma çabaları da asla sona ermez. Sadece hükümetler değil, her çeşit (idarî- bürokratik, ekonomik vs.) güç odağı medyayı tümüyle kontrol etmek isteyebilir. Buna izin vermememiz gerekir. Ancak, bir bütün olarak tamamen bağımsız ve tarafsız medya bir hayaldir. Medyanın tek sesli olmasına izin vermemenin yolu muhayyel bir tarafsızlıkta, özerklikten vs. geçmez. Çare, gazeteciliğin evrensel standartlarına daha çok saygı gösterilmesini sağlayacak meslek içi kültürün geliştirilmesi ve medyanın olabildiğince çoğullaşmasıdır. Kara propagandaya kanacağımızı sananlar yanılıyor. Medya, şu yıllarda, 1960’lardan 2000’lerin başlarına kadar görülmemiş bir çoğulluk ve çeşitlilik yaşıyor. Buna şükretmeliyiz, aksi hâlde, eski medya düzeni yaşasaydı, tek açılı ve manipülatif haber ve yorumlarla hepimiz gergedana çevrilebilirdik.

Bu yazı Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et