CHP’nin kurultayı geçtiğimiz günlerde yapıldı. Genel Başkanlık yarışı CHP geleneklerine ters olarak tek aday ile yapıldı ve Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan seçildi. Hayırlı olsun diyelim. PM üyeliği ise umulmadık ve alışılmadık şekilde çekişmelere sahne oldu. Hadise haklı olarak medyada geniş yer buldu. Bu arada çeşitli yayın organları “CHP Parti Meclisi’nde liberaller…” şeklinde haberlere-yorumlara imza attı.
Bu haberler “liberal” kavramının artık neredeyse tamamen anlamsızlaştığını gösteriyor. Liberalizm nedir, kime liberal denir? Bu konular karmakarışık, içinden çıkılmaz hâle geldi. Birileri CHP içindeki birilerine CHP içindeki bu kimseler başka birilerine daha başka birileri de bu sonunculara liberal etiketini yapıştırıyor. Muhafazakâr medyadaki yazarlar büyük bir kolaylıkla -hatta kalem alışkanlığıyla- “liberallere” verip veriştiriyor. Liberal nitelemesi bazen adlandırma ama çoğu zaman da bir suçlama, ayıplama ve kınama kavramı olarak kullanılıyor. Hele bir de bu ismin-sıfatın başına “neo” eklenirse suçlama-itham tadından yenmiyor. Korkarım popüler medyada bu böyle sürüp gidecek…
Maalesef daha kötüsü de var. Akademik dünyada da utanç verici bir şekilde benzer bir durum ortaya çıkıyor. Meselâ sol Kemalist çevrelerden liberalizmin ve Türkiye’de liberal düşüncenin tarihî serüveni hakkında yazan sözüm ona bazı akademisyenler -faraza ideolojiler üzerinde yazdıkları kitaplarda- özenle klasik liberalizmi görmezden geliyor ve solcu Amerikan liberalizmini ana akım kendilerini de onun temsilcisi olarak sunuyor. Türkiye’de liberal düşünceyi var eden çabaları ve bu çabaların sahiplerinin ortaya çıkarttıkları büyük külliyatı görmezden geliyorlar. Bir ara bunları örneklendiririm.
Bununla beraber benim bu yazıda asıl temas etmek istediğim konu memlekette az sayıdaki felsefî liberalin sayılarıyla ters oranlı fikrî ağırlıklarını hangi partiyi veya partileri etkilemek için kullanmaları gerektiği. Etkilemekten söz ediyorum, bilfiil siyaset yapmaktan ve -ne demekse- liberal fikirleri iktidara taşımaktan değil. Ciddiye almaya değer liberallerin bu konuda istekli ve daha da önemlisi yetenekli olduğunu zannetmiyorum. Liberal teoride derinleşme siyasî yetenek ve iştahları, varsa da, köreltiyor. Bir kimsenin liberal fikir birikimi arttıkça siyasetten soğuması ve uzaklaşması muhtemel. Diğer taraftan siyaset hayatın bir gerçeği. Bazı liberal fikirlerin hayata aktarılması en azından bazı “tehlikeli”, illiberal fikirlerin siyasî kararların alınmasında etkili olmasının önlenmesi hayatî önem taşıyor. Bu yüzden liberallerin siyasetle şu veya bu şekilde ve şu veya bu derecede ilgilenmesi gerekiyor.
O zaman soru şu: Liberaller hangi siyasi partileri etkilemeye çalışmalı? Tek parti üzerinde mi yoğunlaşmalı birden çok partiyi etkilemeyi mi hedef almalı? Aman yanlış anlaşılmasın, bunu söylerken de bir taktikten, stratejiden filan bahsetmiyorum. Etki dediğim fikir etkisi; başka bir şey değil. Zaten başka bir şey olamaz ve olmamalı da. Kastım partilerin liberal fikirlerden haberdar olmasını ve mümkünse politika önerilerinden etkilenmesini ve yararlanmasını sağlamak.
Bu soruya her parti diyerek genel bir cevap verilebilir. Buna itiraz etmek de anlamsız olur. Lâkin herkesin zamanı ve enerjisi sınırlı olduğuna göre çabaları en etkili olacak şekilde kullanmak gerekecektir. Bu da bizi siyaset sahnesinde etkili olma gücü ve şansı bulunan partilerle ilgilenmeyi düşünmeye iter. Bu düşünceyi bir adım daha öteye götürüp Meclis’te grubu bulunan bütün partiler liberal fikirlerden etkilenmeli diyebiliriz. Mevcut durumu dikkate alarak bu partilerin AK Parti, CHP, MHP, İyi Parti ve HDP olduğu söylenebilir. Bununla beraber yeni kurulan Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ni de es geçmemek gerekir kanaatindeyim.
Peki bu nasıl olacak? Doğrusu bu bir fikir. Hayat bulup bulamayacağı olmayan bir liberal merkezin olsa da uygulanamayacak kararlarına değil liberallerin kişisel olarak ne hissettiklerine ve ne yapmak istediklerine bağlı. Şahsen her partiyle bir şekilde bağları-temasları olan liberallerin bulunması fikrini severim. Bu yüzden de hiç bir liberali partilere karşı tavrı ve tutumu sebebiyle sorgulamam ve de kınamam. Bu çizgiye yeni gelmiş değilim. Yıllardır aynı tavrı benimsiyorum. Biliyorum ki partiler liberal fikirlerden ne kadar etkilenirse o kadar iyi olur. Diğer taraftan -bununla iç içe geçmiş bir gerçek de- partilerin liberalliğinin bir ya hep ya hiç meselesi değil bir derece meselesi olması. Aslında bu -sanırım- şahıslar ve gruplar için de geçerli.
Son zamanlarda tersini söylemek, iddia etmek moda haline gelmiş olsa da insanlığın -ve dolayısıyla Türkiye halkının- liberal fikirlere ve bu fikirlere dayanan uygulamalara ihtiyacı var. Dünyada -özellikle son zamanlardaki pandeminin de etkisiyle- vuku bulmakta olduğu söylenen “liberallikten uzaklaşma” dünyaya iyilikten çok kötülük getiriyor. Bu gerçeği liberal fikriyatın içinden bakanların görmesi ve anlaması kolay. Öyle olmayanların anlaması da -umarım ve dilerim- çok zaman almayacaktır. İnşallah bu noktaya liberal uygarlıktan uzaklaşmanın maliyeti çok yükselmeden gelinir. Bu çerçevede liberal fikirleri genel olarak savunmak, güncellemek ve fiilî siyasette etkili olmalarını sağlamaya çalışmak her liberalin ilgilenmesi gereken bir konu olarak ortada duruyor.