Daha dün hayat dolu gençler olarak sevdiklerini öpüp ayrılmışlardı evlerinden. Bugün üzeri bayrak sarılı tahta kutular içinde geri döndüler.
Onları o tahta kutular içinde evine gönderen herkese lanet olsun.
Bizi yıllardır oyalayan ve işte sonunda terör örgütüyle etle tırnak gibi birleşik olduğunu deklare eden BDP’ye lanet olsun. Şahininizle, güvercininizle artık sizden hiçbir umudumuz kalmadı. Verdiğiniz bütün o barış tarihlerini, savaş tarihlerini, ateşkes tarihlerini alın başınıza çalın. Meclis’te çözüm, siyasetle çözüm laflarını ağzına almayın. Terörle hiçbir zaman ateşkes yapılamayacağını siz bu halka öğretmiş bulunuyorsunuz. Hepinize lanet olsun.
Şehit düşen 13 delikanlının 10’u acemi askermiş. O 10 acemi askeri eşkıyanın karşısına yemlik gibi çıkaran askeri komutaya da lanet olsun. Yıllardır terörle mücadelede deneyimli birliklerin devreye girmesini bir türlü başlatmayanlara lanet olsun.
Terör örgütünün rehin aldığı suçsuz insanları kurtarmaya çalışan 13 askerimizin şehit olduğu bir anda, “Gerilla ölümleri barışı engelliyor” diye demeçler veren sözde bağımsızlara lanet olsun.
Ve tam da böyle bir günde; bütün halkın yüreğinin yandığı bir günde, mikrofona geçip “Demokratik özerkliğimizi ilan ediyoruz” diye açıklama yapan DTK’ya lanet olsun.
***
Bundan bir yıl önceydi; “Tek taraflı demokratik özerklik” kararı aldıkları günlerde
“Terör örgütü artık tam olarak iç savaşa oynuyor” diye yazmış ve şöyle devam etmiştim:
“Güneydoğu’da elinde tuttuğu belediye başkanlıklarını merkezi yönetime karşı baş kaldırmaya, yani fiili isyan durumu yaratmaya, ardından olağanüstü hal ya da sıkıyönetim ilan ettirtmeye, böylece Ergenekon’u hortlatarak Güneydoğu’yu yeniden kan ve şiddete boğmaya, şiddetin bölge halkının tümünü kuşatmasına, ezmesine, doğacak kaos içinde hükümetin ülkeyi idare edemez hale gelmesine, siyasi kriz doğmasına, AK Parti’nin düşmesine, derin devletin ipleri yeniden ele geçirmesine yatırım yapıyor.
Siz, o bölgede halkın oylarıyla seçilmiş 99 belediye başkanının birden, mevcut Yerel Yönetimler Yasası’nı tanımadığını ilan ederek kendi kafalarından kendilerine tanıdıkları yetkileri fiilen kullanmaya giriştikleri bir tabloyu düşünebiliyor musunuz? Böyle bir durum doğduğunda bir hukuk devletinde yapılabilecek tek şey vardır: Bütün o belediye başkanlarını görevlerinden almak ve soruşturma açmak… Peki ondan sonra ne olması beklenir? Bölge halkının ‘kendi seçtiklerine’ sahip çıkmak için sokaklara dökülmeye çağrılması… Güvenlik kuvvetlerinin bu gösterilere müdahale etmesi… Ortalığın kan gölüne dönmesi…
Plan bu… Hayal bu… Bu planda başarılı olma-sonuç alma-güçlü çıkma diye bir perspektif yok; sadece Güneydoğu halkıyla hükümeti karşı karşıya getirme, halkı kırdırma, Kürt sorununu derinleştirme hedefi var.”
İşte şimdi bu plan yürürlüğe sokuldu.
Yürürlüğe sokuldu çünkü PKK-BDP-KCK-DTK, adı her neyse, artık paniğe kapıldı. Yapılan her reformun hayat damarlarını kuruttuğunu; hele bir de Anayasa yenilenirse bölge iktidarı heveslerinin tamamen hayal olacağını gördü. Ateşi büyütmek, bölgeyi yangın yerine çevirmek için fazla zamanı kalmadığını anladı.
“Benden sonra tufan” deyip kibriti çaktı…
Önümüzde zor günler bizi bekliyor. Türkiye halkı, Kürt’üyle Türk’üyle sağduyusunun, sezgisinin, empati yeteneğinin yeni bir sınavla karşı karşıya olduğu bir döneme giriyor. Şu anda çözümsüz görünen bu tabloyu değiştirebilecek tek güç o.
Büyük hakemin düdük çalma zamanı…
Bugün, 16.07.2011