Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in, “Silahlı mücadele miadını doldurdu” sözleri üzerine Kandil ve İmralı tarafından “Persona non garata”, yani istenmeyen adam ilan edildiğini yazmıştım. Tepkilerin bununla da sınırlı kalmadığını öğrendim. Baydemir’in siyasi olarak “ipi çekildi” ve istifaya zorlanıyor.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e yönelik basına yansıyan açıklamalarında sert sözler yer alıyordu. Öcalan, “Sen işine bak, silahlı mücadele senin işin değil” diyerek Baydemir’e sert çıkmıştı. Basına yansımayan bölümlerde ise Öcalan’ın Baydemir’e yönelik çok ağır sözler sarfettiği ortaya çıktı. Dünkü Cumhuriyet gazetesinin duyurduğu habere göre Öcalan “Baydemir ya istifa edip AKP’ye üye olsun ya da özeleştiri versin” diyor. Baydemir’in yakın çevresinden edindiğim bilgiye göre Öcalan’ın açıklamalarının ardından Osman Baydemir’i istifaya zorlayacak nitelikte bir kampanya başlatıldı. Kampanyayı başlatan Kandil ve BDP içindeki KCK’ya yakın bir grup. Siyaseten Baydemir’in ipinin çekildiğini belirten kaynağım, “Başkan istifaya zorlanıyor” dedi. Devletin psikolojik operasyonlarını biliyorduk aslında. Ancak Kürt siyasetinde benzer “psikolojik operasyonların” yapılabileceğini de böylece öğrenmiş olduk. Kaynağım, bu operasyonun çok profesyonelce yürütüldüğü konusuna da özellikle dikkat çekti.
Dün gün boyu Osman Baydemir’e ulaşmak istedim. Ancak şehir dışında ve yoğun programı olduğu için ulaşamadım.
Osman Baydemir’in bu gelişmeler karşısında nasıl bir tutum izleyeceği ise henüz netleşmiş değil. Aslında kendisinden beklenen gayet net. Öcalan “Ya istifa edip AKP’ye katılsın ya da özeleştiri versin” seçeneklerini önüne koymuş durumda.
Osman Baydemir’e geçen genel seçimlerde Meclis yolunu kapatan Kandil ise Başkan’ın istifa etmesini bekliyor. Osman Baydemir’in bu seçenekleri ve başka formülleri de ayrıntılı olarak değerlendirdiğini biliyorum. Kararının nasıl olacağını ise yakın zamanda birlikte göreceğiz. Ama şunu belirtmeden edemeyeceğim. Kürt siyaseti hak, adalet ve özgürlük idealleriyle yola çıkmıştı. Ya da en azından böyle olduğunu iddia ediyordu. Vardığı sonuç, bence Cumhuriyet’in zorbalığına eş değerdedir. Son günlerde popüler olan “eksen kayması” tanımı bence Kürt siyaseti için de geçerli. Demokratik eksen tek partici, tek doğrucu, tek zihniyetçi otoriter bir yapıya kaymış görünüyor.
İttifak önerisi Öcalan’dan geldi
Siyasi gündemin en önemli tartışmalarından biri de CHP ve BDP işbirliği üzerine. CHP ile BDP’nin seçimde işbirliği yapması önerisini sanırım ilk olarak 14 ekimde Radikal’den Tarhan Erdem köşesinde dile getirdi. Referandumdan çıkan yüzde 42’lik ‘Hayır’ oyları ile Güneydoğu’da etkili olan ‘Boykot’ tutumu, AKP karşısında güçlü bir blok doğabileceği umudunu ortaya çıkardı. Bu tartışmayı siyasi kulislerden çıkarıp güncel siyasi platforma taşıyan ise BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları oldu. Demirtaş, Sosyalist Enternasyonal’in Paris’teki toplantısında CHP ve BDP’nin “Sol bir demokrasi cephesi olarak seçimlere girmesini önerdi. CHP-BDP işbirliği bir yana bu fikrin bile bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Baykal’ın CHP’sinden BDP’yle seçim işbirliğini görüşen Kılıçdaroğlu’nun CHP’sine gelinmesi olumlu bir gelişme. Bu tartışmalar Türkiye’deki sert ayrımları ortadan kaldıracağı gibi BDP’nin demokratikleşmesine de katkıda bulunuyor. Ancak dikkat çekmek istediğim bu fikrin sürpriz bir isimden gelmiş olması. Evet, pek çok konuda olduğu gibi Kürt siyasetinde böylesine önemli bir işbirliği çağrısının mimarı da İmralı’daki Abdullah Öcalan. Daha Deniz Baykal’ın tasfiye edildiği günden itibaren CHP’yi yakın markaja almıştı. Yeni genel başkan Kılıçdaroğlu’yu tanıma egzersizlerine ilk günden başladı. Bir süre önce de BDP’den yeni anayasanın hazırlanmasında CHP ile işbirliği yapılmasını istedi. Üç ilke koydu BDP’nin önüne. Birincisi CHP Kemalizm’i güncellemeli. Milliyetçi CHP’yle ittifak olmaz. Kürtlerin anayasal haklarını tanımalı. Tabii, bu işin biraz da teorik kılıfı. Öcalan olmasa BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın tek başına CHP’yle ittifak önerecek ne siyasi gücü ve ne de siyasi tecrübesi var. Bu siyasi manevrayı ancak Öcalan yapabilirdi. Yoksa Baydemir gibi Demirtaş da Öcalan’ın öfkesinden kaçamazdı.
Taraf, 23.11.2010