Kürtler ne yana düşer, Kürdistan ne yana düşer?

“Hakikaten ne yana düşer Kürdistan? Hukuk alanının içinde mi yer alır, yoksa hukukun dışına mı düşer? Yargı makamlarına bakarsanız bazen o yana, bazen bu yana. Basına yansıyan bir haber söylemek istediklerimi net bir şekilde anlatıyor. Haberde farklı toplantılarda sarf ettiği Kürdistan kelimesi nedeniyle avukat Eren Keskin’in hakkında açılan iki davadan iki farklı sonuç çıktığına işaret ediliyordu. Buna göre Keskin’in 2007’de Gebze’de katıldığı bir panelde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı kentleri nitelemek için kullandığı Kürdistan kelimesini Gebze 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce ‘suç’ değil ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamında değerlendirmişti. Buna karşılık Keskin, 2004’te Viranşehir’de bir panelde ‘Kürdistan’ dediği için Viranşehir Asliye Ceza Mahkemesi’nde tarafından 10 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Yani Kürdistan Gebze’de ‘serbest’ iken Viranşehir’de ‘suç’ olmuştu. (Radikal, 27.04.2009)

Peki neden böyle? Kürdistan neden halen cızz yapan bir kelime? Sanırım bunu açıklayabilmek için, Murat Belge’nin çeşitli vesilelerle dikkat çektiği ve Türkiye’de bilhassa yönetim erkini ellerinde tutanlara sirayet etmiş olan ‘nominalizm’e bakmak gerekir. Bu maraza duçar olan devletlûlarımız, bir yere veya bir topluluğa kendilerince bir ad verirler ve bundan böyle hayatın bu ad üzerinden akmasını bekler ve dayatırlar. Söz konusu adın gerçekliği yansıtıp yansıtmadığının bir önemi yoktur; önemli olan kendilerinin o adı münasip görmeleridir. Ama çoğu kez herkesin zorunlu olarak kabul etmesini talep ettikleri ad, somut hayatın içinde yalanlanır. Bu durumda hatalarını kabullenip yaptıkları yanlıştan döneceklerine yanlışta ısrar etmeye devam ederler. Hatalarını orta yere serenlere ise önce diklenirler, bu da kâr etmeyince her zaman yaptıkları yapıp bu münasebetsizlerinin sırtına kolayından bir ‘vatan haini’ damgası vurup rahatlarlar.

Türkiye’deki bu nominalist tutku, en ağır Kürt meselesinde hissedilir. Bu ülkede iktidar sahipleri uzunca bir süre Kürtlerin kendilerini isimlendirme hakkını pervasızca çiğnediler, Kürt’e Türk dediler. “Kürt yoktur, onlar Türk’tür” dediklerinde Kürtlerin buna inanmalarını ve zamanla yok olacaklarını ümit ettiler. Ama bu varsayım gerçekleşmediğinde hırslarını Kürtlerden çıkardılar ve on yıllar boyunca bu ülkede toplumsal barışı dinamitlediler.

Bugün, çok şükür, Kürt’e Kürt denilebiliyor artık. Siyasetçiler artık Kürt diyebiliyorlar ve bunu dediklerinde ne kendileri çarpılıyorlar, ne de memlekete bir şey oluyor. Korkacak bir şey yok yani. Ama bu kez başka bir kelime korku kaynağına dönüşüyor: Kürdistan. ‘Kürt var, ama Kürdistan yok’ noktasındayız artık. Bütün dünyanın ‘Kürdistan’ diye bildiği yere adıyla seslenmemek için yaratıcı çabalar içine giriyorlar, örneğin ‘Kuzey Irak/Irak’ın kuzeyi’ diyorlar inatla. Ve sanki böylelikle ‘Kürdistan’ı kullanmaktan kaçınırlarsa Kürdistan diye bir yerin olmayacağını zannediyorlar.

Ancak bu tür komiklerinin de miadı var tabii. Siz gözlerinizi sıkı sıkıya kapasanız da, gün oluyor zamanın ruhu gözünüzü açmaya mecbur ediyor sizi ve o zaman görmek istemediğinizi görmek durumunda kalıyorsunuz. Nitekim Irak’a yaptığı gezi esnasında Cumhurbaşkanı da gerçeklikle yüzleşmek gerektiğinden bahsetti ve -yarım yamalak da olsa Kürdistan kelimesini kullandı.

Madem Kürdistan, devlet katında şöyle veya böyle- kullanılmaya başlandı, o halde bu tehlikeli kelimeyle yeni tanışanlar için bazı temel hukuki ve tarihi bilgileri anımsatmak gerek. Dünya üzerinde, ‘Kürtlerin yaşadığı yer’ anlamında bir Kürdistan var ve gerek hukuki ve gerek tarihi açıdan bu sözcüğün kullanılmasında herhangi bir beis yok.
Irak, BM’ye üye bağımsız bir ülke ve Türkiye tarafından da tanınıyor. Irak’ın halkın oyuyla yürürlüğe giren anayasasında üç maddede Kürdistan ifadesi kullanılıyor. Anayasanın Irak’ın resmi dilini belirleyen 4/3 maddesinde “Kürdistan Bölgesindeki kurum ve kuruluşların iki dili Arapça ve Kürtçe- birlikte kullanacakları” belirtiliyor.  Kürdistan’ın anayasal statüsünü açıklığa kavuşturan 117/1’de “İşbu anayasa yürürlüğe girdiği tarihten itibaren  Kürdistan Bölgesinin mevcut makamlarını federal bir bölge olarak kabul eder”hükmü yer alıyor.  1992’den beri Kürdistan’da çıkarılan yasaların hukuki konumunu belirleyen 141. maddede ise, “Kürdistan Bölgesinde çıkarılan yasaların yürürlükte kalmaya devam edeceği ve Kürdistan Bölgesi Hükümeti tarafından alınan kararların, Kürdistan Bölgesel Yasaları tarafından değiştirilmedikçe, iptal edilmedikçe ve bu anayasayla çelişmedikçe yürürlükte kalmaya devam edeceği”  kayıt altına alınır.

Yani Irak Anayasasına göre, yıllardır ‘Kuzey Irak/Irak’ın kuzeyi’ olarak nitelendirilen bölge Kürdistan Bölgesi’dir ve yine yıllardır ‘Kuzey Irak’taki yerel yönetim /oluşum’ olarak küçümseyici bir şekilde tarif edilen de Kürdistan Bölgesel Hükümeti’dir.  Dolayısıyla eğer hukuka bağlı kalınacaksa ve ilişkilerde Irak Anayasası esas alınacaksa, yapılması gereken Kürdistan’a Kürdistan demek, oradaki yönetimi de Kürdistan Bölgesel Hükümeti olarak tanımaktır.

Tarihi açıya gelince, Kürdistan’ı ilk kullanalar Kürtler değil. ‘Kürtlerin Ülkesi’ anlamında Kürdistan, 12. yy.da  Selçuklu Hükümdarı Sultan Sencer tarafından Batı İran’da bir eyalet olarak kuruldu. (Minorsky-Bois-MacKenzie; Kürtler ve Kürdistan, Doz Yayınları, 2004, s.11 vd.) Daha sonra bu ad hep kullanıldı, mesela tüm Osmanlı tarihi boyunca buraya Kürdistan denildi. Kanuni’nin 1525 ve 1553 fermanlarında Kürdistan vardı, 1604 tarihli fermanında I.  Ahmet ‘Umum Kürdistan’ demişti. 17. yy.da  Evliya Çelebi, Kürdistan’ı tüm ayrıntılarıyla Seyahatnamesi’nde anlatmıştı. Sadrazam Mustafa Reşit Paşa 13 Aralık 1847’de bir yönetim birimi olarak Kürdistan Eyaleti’ni kurmuş ve ta 1919’a kadar Kürdistan’ın kullanımında hiç sıkıntı yaşanmamıştı. (Ayşe Hür, Taraf, 20.10.2008) Kaldı ki sadece Osmanlı’da değil, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında da Kürt ve Kürdistan sakıncalı değildi. Mustafa Kemal, konuşmalarında ve mektuplarında Kürt ve Kürdistan’ı kullanır. Kürt ve Kürdistan’ın kamusal kullanımın yasaklanması 1924’ten sonrasına rastlar ve faşizan bir politikayla bu kelimeler bireylerin hafızalarından kazılmaya çalışılır.

Hiç şüphesiz bu akıldışı bir çabaydı ve bu akıldışılık ülkeye tahammülü imkânsız ağır bir fatura çıkardı. Artık ülkeye ağır acılar yaşatan bu akıldışılıktan kurtulmak gerekiyor. Kürt’e Kürt denildiğinde dünyanın yerinde durduğu görüldü, emin olun Kürdistan’a Kürdistan dediğinizde de dünya yıkılmayacaktır. Senelerin alışkanlığından bir çırpıda kurtulmanın zor olduğunu biliyorum ama yine emin olun Kürdistan’a alışmak ve bunu kullanmaya başlamak yönünde gösterilecek çaba, onu kullanmamak için gösterilen çabadan daha hayırlı sonuçlar üretecektir.” (Radikal, 26.05.2009)

Bu yazı, 4.5 yıl önce kaleme alındı. Yine Kürdistan isminin kriz yarattığı bir dönemdi. Kürdistan ifadesi bazı bünyelerde hasara yol açıyor, sinirleri tepeye çıkarıyordu. Aradan geçen zaman zarfında iktidar kendini akıl dışılıktan kısmen kurtardı. Darısı “Kürdistan diye bir yer var mıdır?” şeklinde soru soracak kadar bu dünyadan kopuk yaşayan muhalefetin başına!

Serbestiyet

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et