Ludwig von Mises’e göre ekonomi insan eylemi ile ilgili bir disiplindir. İnsanın fıtratından kaynaklanan eylemler toplumdaki ekonomik süreçlerin belirleyicisidir. Bu eylemler ve eylemlerden doğan neticeler adeta doğa kanunu gibidir. Doğa kanunlarının insan eliyle değiştirilmesi imkânsızdır. İnsan fıtratını hiçe sayan ve ekonomik hayatı merkezî bir akılla yönetmeye çalışan ideolojiler istisnasız olarak sefalete ve otoriterliğe yol açmıştır.
Geçen gün bir gazetenin ana sayfasında iki haber dikkatimi çekti. Haberlerin birincisinde Türkiye’deki konut stoğunun azaldığı yazıyordu. Bu haberin hemen yanı başında ise kiralara düzenleme getirileceğiyle ilgili bir haber vardı. Gazetenin editörü eğer yapılması planlanan kira düzenlemesinin yaratacağı probleme dikkat çekmek için bu iki haberi yan yana koyduysa kendisini kutluyorum.
Düzenlemede kiraların rayiç bedellerine oranlanarak belirleneceği söyleniyor. Fakat eğer bu düzenleme yapılır ve sıkı bir şekilde uygulanırsa uzun vadede amaçlananın tam tersi bir neticenin ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Kiralar kanun yoluyla sınırlandığında, konut inşaatları daha da azalır, ev sahipleri evlerini kiraya vermekte daha isteksiz davranır ve neticede konut açığı artar. Uzun vadede konut bekleme sıraları oluşur. Ya da kiralama işlemleri el altından ödenen ücretlerle yapılır hale gelir. Kira düzenlemesi uygulamalarının tarih boyunca neticesi hep aynı olmuştur. Günümüzde de kira bedellerinin kanun ile belirlendiği ülkelerde kiralık ev bulmak yıllar sürmektedir. Kira bedellerinin düşürülmesi için imarlı arsa üretmek, konut stoğunu artırmak, enflasyonu kontrol altına almak, tapu harç bedelleri, emlak vergisi, değerli konut vergisi gibi vergileri düşürmek ya da ortadan kaldırmak gerekir.
Kira düzenlemesi gibi fiyat kontrolleri de kamuoyunda çok taraftar bulan fikirlerdendir. Fakat fiyat kontrolleri yapıldığında kira düzenlemesi konusunda olduğu gibi amaçlananın tam tersi neticelerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Tarihteki fiyat kontrollerinin hepsi kıtlıkla sonuçlanmıştır. Tarihin bilinen ilk fiyat kontrollerinden birisi milattan sonra üçüncü yüzyılda Roma’da uygulanmıştır. İmparator Diocletianus, paradaki gümüş miktarının düşürülmesinin neticesinde oluşan büyük enflasyonu tavan fiyatlar koyarak engellemeye çalışmış, bine yakın malda uygulanan fiyat kontrolleri büyük bir kıtlığa sebep olmuştur. Fiyat kontrolleri yakın geçmişte Venezuela’da uygulanmıştır. Burada da kaçınılmaz son gerçekleşmiş ve kıtlık başlamıştır. En ciddi kontrol hangi üründe ise o üründeki kıtlık da daha fazla gerçekleşmiştir. Fiyatları zabıta ile kontrol etmek yerine para politikasını gözden geçirerek enflasyonu düşürmek gerekmektedir. Enflasyonu yaratan marketler değil devletlerdir.
Henry Hazlitt’e göre kötü bir ekonomist, sadece ilk göze çarpan şeyi görür, iyi bir ekonomist ise daha ötesine de bakar. Kötü bir ekonomist tasarlanan sürecin sadece doğrudan sonuçlarını görürken, iyi bir ekonomist uzun vadeli ve dolaylı sonuçlarına da bakar. Toplumdaki ekonomik okur yazarlık seviyesi çok düşük. Bu nedenle böyle popülist uygulamalar maalesef kamuoyundan destek görüyor. Kira düzenlemesi sıkı bir şekilde uygulanırsa olumsuz sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.