CHP’nin, kesintili (ya da kademeli) eğitim üzerinden bir kriz üretme çabalarının nafile olduğunu artık görmüş olması gerekir.
Zira bu konu köpürtülmeye de, toplumu saflaştırmaya da hiç müsait bir konu değil.
Düşünün ki, CHP daha bu yasanın neresine bu kadar itiraz ettiğini bile açıklayamıyor.
Meydanda taşınan “Çocuk gelin”, “Çocuk işçi” ile ilgili pankartlar bile, muhalefetin neye muhalefet edeceğini şaşırdığını, tasarının çoktan değişen bazı maddelerine dayanmaya çalıştığını gösteriyor.
Tasarı ilk ortaya atıldığından bu yana çok değişti. Hükümet muhalefetin eleştirilerini dikkate alarak önemli noktalarda geri adım attı.
Bu değişikliklerden en önemlisi de ikinci dört yıllık dönemde açık öğretime imkân verilmemesi oldu; ki asıl itirazlar bu düzenlemeye gelmişti.
Şu anda tasarıdan geriye esas olarak, 28 Şubat’ın imam hatiplerin orta kısımlarına vurduğu darbenin geri alınması kaldı.
Bu kadar masum ve bu kadar haklı bir düzenlemeye karşı toplum kışkırtılabilir mi?
Tandoğan ruhu dirilebilir mi?
Kesintili eğitim düzenlemesi etrafında kıyamet koparabilmek, siyasi bir kriz ve mümkünse kaos yaratabilmek, 28 Şubat günlerinin azgın din düşmanı çizgisine dönülerek ve “İşte arka bahçe yeniden tanzim ediliyor, din devleti hazırlıkları yapılıyor” gibilerden militan bir çizgi izlenerek yapılabilirdi ancak.
Bu ne kadar tutardı bilinmez ama zaten CHP de çoktandır AK Parti’ye karşı muhalefetini laiklik ekseninden otoriterlik-diktatörlük eksenine kaydırmış durumda.
Kılıçdaroğlu partinin imaj olarak 28 Şubat günlerine dönmesini istemiyor; tam tersine “dinle barışık” bir parti imajı vermeye çalışıyor.
Dolayısıyla toplumdaki dini eğitim talebini doğrudan hedef alamıyor.
Şu anda yapabildiği tek şey, Arapça ve Kur’an derslerinin ikinci dört yıllık dönemde seçmeli ders olarak konulmasına karşı alçak perdeden hoşnutsuzluk belirtmek olabiliyor.
“Bu derslerin seçmeli ders olarak konulması, seçmeyenler üzerinde bir mahalle baskısı yaratabilir” türünden mızırdanmalar…
Ama öne sürdüğü itiraz o kadar saçma ve kof ki, bu temelde etkili bir muhalefet yürütmesi de mümkün değil.
Peki geriye ne kalıyor o zaman?
Tek kozları yasakçılık
Şu anda muhalefetin elindeki tek koz hükümetin bazı hataları…
Nitekim komisyondaki görüşmelerin sağlıklı yürümemesi, muhalefetin söz hakkının engellenmesi ve 20 maddenin 20 dakikada geçirilmesi gibi kabul edilemez uygulamalar, şu anda muhalefetin elindeki en önemli silahlar.
“Pazar gününe kadar bitirmek” gibi saçma bir inat yüzünden yaratılan bu tablo, yasanın özü konusunda söyleyecek bir şey bulamayan muhalefet için bulunmaz nimet oldu.
Bu yetmiyormuş gibi bir de KESK’in Ankara mitingini yasaklamak, çeşitli illerden Ankara’ya gitmek isteyenleri engellemek, Ankara’ya varabilenlerin gösterisini tazyikli su ve biber gazıyla dağıtmak hükümeti son derece haklı olduğu bir noktada haksız zemine sürüklüyor.
Böylece, Nevruz’da yapılan hata bir kez daha tekrar edilmiş; hükümet sırf daha soğukkanlı ve itidalli davranamadığı için; demokratik muhalefeti hazmetmeyi bir türlü öğrenemediği için kendi kendini yıpratmış oluyor.
Bugün, 30.03.2012