Turizmin patladığı 90’lı yıllarda Akdeniz ve özellikle Antalya Turist kaynıyordu ve Turizmcilerimiz büyük bir hırsla para kazanma yarışına girmişlerdi. Akan Dolar ve Marklar karşısında Türk parasının hiçbir önemi kalmamış, turizmciler kapasitelerinin çok üstünde gelen turist sayısı nedeniyle oldukça keyifliydiler ve müesseselerini yerli turiste neredeyse tamamen kapatmışlardı. Hasbelkader geri çeviremedikleri ve kabul etmek zorunda kaldıkları yerli turistin ise yüzüne bakmıyorlardı. Üst üste yatırımlar yapılıyor ve yatak kapasitemiz hızla artıyordu.
O güzel günlerde oteller, rezervasyonu yoksa yerli turistleri daha kapıdan girer girmez neredeyse karga tulumba dışarı atıyor, parasıyla bile almıyorlardı. Her şey yabancı turistler içindi ancak hizmet politikalarımız çok para harcayan turistleri değil de genelde az para ile çok şey isteyen turistleri çekiyordu. Birbirine benzer konseptte birçok yatırım yapılmıştı. Hala dünyanın üst düzey çok fazla para harcayan turist kitlesini ülkemize çekebilme konusunda sıkıntı çekiyoruz. Bu nedenle de turist başına hala çok az kazanan ülkeler arasındayız. Turizmcilerimizin bunun nedenleri üzerinde herhalde önemle düşünüyordur. Tüm bunlar yapılırken de Türkiye’nin ekonomik durumu göz ardı edilmemeli.
***
Bundan 20 yıl öncesine kadar bu ülkede tatil denilince insanların büyük çoğunluğunun aklına ata-baba ocağına gitmek geliyordu. Bugün ise artık tatil önemli bir ihtiyaç olarak görülüyor. İnsanlar denizin, doğanın, kültürün tadını almak istiyor. Bu nedenle fiyatlamalarda ve hizmetlerde kendi insanımızı da memnun edecek yollar bulmamız gerekiyor. Bugün fiyatlamalardaki fahişlik ve hizmetlerdeki sorunlar nedeniyle parası olan yerli turist Ege’nin ötesine iltifat gösteriyorsa burada bir sıkıntı var demektir.
Parlak yılların ardından yaşanan kriz dönemleri Akdeniz ve Ege’deki turizmcileri az da olsa zamanla uyandırdı ve yerli turisti de göz ardı etmemelerini sağladı ama gelin görün ki bu hastalığa bugünlerde Karadeniz yakalanmış gözüküyor.
Bugün bölge, Arap turistlerin gösterdiği büyük bir ilgi ve bunun yarattığı etki ile artan fiyatlar nedeniyle yerli turistler için cazip olamayacak derecede pahalı hala gelmiş durumda. Öyle ki Uzungöl’e, Ayder’e vb. yerlere elinde semaveri ve nevalesi ile gelmek zorunda kalan bir yerli turist kitlesi oluşursa kimse şaşırmasın çünkü ortalama bir Türk vatandaşının ekonomisinin çok, çok üstünde bir fiyatlama söz konusu. Geceliğine 1800 TL istenen apartlardan bahsediliyor. Tabii ki bu fiyatlama rutin ihtiyaçlara, yeme-içme her şeye fazlasıyla yansımakta. Bir gün Akdeniz Turizminin yaşadığına benzer bir krizde yine yerli turiste muhtaç kalınabileceğini müesseselerin unutulması gerekiyor.
Bu fiyatları verebilen turistlerin olması önemli ancak bu fiyatlama politikasının uzun vadede yabancı turistlerde de kandırılıyoruz hissine sebep olmaması gerek. Böyle bir durumda turist akışı geçmişte diğer bölgelerimizde yaşandığı gibi kesilebilir ya da azalabilir. İşte o vakit yapılan bunca yatırım atıl duruma düşecektir.
Bölge turizmcilerinin biran önce zenginleşmek ve büyük karlar elde etmek sevdasının sonunun kötü bitebileceği de unutulmamalı. Dahası pek çok küçük ve orta ölçekli işletme sahibinin sektör değiştirerek turizme yöneldikleri söyleniyor. İnsanlar bir yılda çalışarak kazandıklarını, sezonda üç ayda kazanabileceklerini düşünerek turizme yönelmeleri eldeki mevcut istihdama büyük bir darbe vurabilir.
Bölge insanı Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak için çok dikkatli olmalı. Aman dikkat!
Karar, 24.07.2019