Kampüsteki zorbalık ve sorumluluk

Siz hiç “Harvard Üniversitesi’nde kafama odunla vurdular” gibi bir söz duyabilir misiniz?

Böyle tuhaf bir sözü herhangi bir hukuk devletindeki herhangi bir üniversitede duyabilir misiniz?

Türkiye’de bu oluyor. Üstelik de zorbalığa dair bir teamül oluşmuş ve bu kötülüğe neşter de vurulmuyor.

Üniversitelerde orman kanunu işleten siyasi çetelere göz yumuluyor.

Bundandır ki, yaşama hakkını bile tehdit eden insan hakları ihlallerinin ardı arkası kesilmiyor.

Anakronik bir şey yaşadığımız. Sanki 1980 öncesinde kalmış bir şiddetin hayaleti, büyük üniversitelerin kampüslerinde dolaşıyor.

Kurtarılmış bölgeler, kendisi gibi olmayan genci acımasızca döven, hatta öldüren kesin inançlı sağ ve sol fanatikler ve bu kötülüğe karşı tek söz etmemekle kalmayıp, onlara çanak tutan, kendi öğrencilerini veya genç akademisyenleri hedef gösteren veya onlara sahip çıkmayan ahlâksız hocalar…

Son olarak ODTÜ’de yine sol görüşlü grupların İslami görüşten öğrencilere saldırdığını duyduğumda yaklaşık yirmi beş yıl öncesine döndüm.

Aynı zihniyeti taşıyanların ODTÜ’de, Bahar Şenliği’nde İslami kitapların bulunduğu standı basıp, sergilenen kitapları yırtıp, öğrencilere saldırdıklarını hatırladım.

Görünen o ki değişen bir şey yok. Ama vahim olan sadece bu değil.

Haberlere göre ODTÜ rektörü, polisi üniversiteye sokmamış veya sokmamak için makamından ayrılmış ve böylece mescitten çıkan öğrencileri saldırganların eline bırakmış. Muhtemelen bir açıklama yaparak kendisini ifade edecektir. Ancak hiçbir izah, onun rektör olduğu üniversitede bu barbarlığın yaşandığı gerçeğini ve dolayısıyla onun sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor.

Hangi görüşten olursa olsun, bir grup öğrenci saldırıya uğrarken güvenlik kuvvetlerinin onları koruması bir şekilde mümkün olmamışsa veya engellenmişse, o yönetim hukuk önünde bundan sorumludur.

Devletin asli ödevi, bireylerin haklarını korumaktır. Devlet bu görevini yerine getirmezse, bireyler kendi haklarını kendileri korumak durumunda kalır ve bu da önü alınmaz bir şiddetin kapısını açar.

Sorun gözardı edilerek aşılamaz

Kendisi gibi düşünmeyene nefes aldırmayacak kadar totaliter unsurlardan söz ediyoruz.

Öyle ki, farklı olana faaliyet yaptırmıyor, bundan şikayet için açıklama yapmayı dahi engelliyor ve bunu da övünerek şöyle duyuruyor:

“Müslüman Hanımlar Topluluğu” adlı illegal bir oluşumun korsan etkinlik yapmasına izin vermeyen öğrenciler, bugün de Cebeci yerleşkesinde basın açıklaması yapmak isteyen ODTÜ Mescit Topluluğu ve Kardeşlik Meclisi adlı gerici grupları okuldan uzaklaştırdı.”

Zorbalığıyla övünürken suç işlediğini de itiraf ediyor. Hem de başta akademik özgürlük ihlali olmak üzere bir dizi suçu.

“Üniversitede kime yer yoktur?” başlıklı yazımda da belirtmiştim:

“Üniversitenin sahiden üniversite olabilmesi için her tür fikrin dile getirilebilmesi ve bunun engellenmemesi şarttır. Bunu engelleyen, sağcı veya solcu, kendisi gibi olmayan öğrencilere şiddet uygulayan öğrenciye tolerans gösterilmemelidir. Anneler babalar kılına zarar gelmemesi için üstüne titredikleri evlatlarını, fanatik zorbalar dövüp yaralasınlar, canına kast etsinler diye göndermiyor üniversiteye.”

Üniversiteye gelen öğrenci şunu bilmelidir: En aykırı görülen fikri dahi dile getirsem, akademik özgürlük ilkesi beni korur ve kılıma zarar gelmez; ve ben de farklı fikri dile getiren öğrencinin kılına dokunursam kendimi kapının önünde bulurum.

Üniversite öğrencinin şiddete uğramama hakkını ve can güvenliğini konuşacağımız yer olmamalı.

Bunu sağlayamayan rektörün de orada durması hata.

Artık hukukun bu zorbalığa son vermesi gerek.

Yeni Yüzyıl, 24.12.2015

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et