Silahlı Kuvvetler’in yol açtığı skandalların ardı arkası kesilmiyor.
Gün geçmiyor ki yeni bir yalan ortaya çıkmasın; şok bir belge ya da ses kaydı gündeme düşmesin. Çorap sökülmeye başladı bir kere. Hiçbir önlem yeni skandalların patlak vermesini engelleyemiyor.
Son skandal malum; Milli Güvenlik dersi veren subayların okullarda casus gibi kullanılması. Anlaşılan cumhuriyetin “hakiki sahipleri” Abdülhamit’ten beter kuşkucu olmuşlar. Kendilerinden başka hiç kimseye güvenmiyor, “geleneksel müttefikleri” olan “Cumhuriyet öğretmenleri”ni bile izliyorlar. Subayları casus gibi okullara sokup öğrenciler, veliler, öğretmenler, müdürler hakkında rapor hazırlattırıyorlar.
Ama o kadar bürokrasi meraklısı, usule nizama o kadar düşkünler ki, mantıken gayriresmi bir şekilde yürümesi gereken bu casusluk faaliyeti için standart jurnal formları hazırlıyor, bu formlara da “Milli Güvenlik Bilgisi Dersi (MGBD) olan okullarda MGDB öğretmeni görevlendirme ve okul kılık kıyafet yönetmeliğinin uygulama durumu çizelgesi” gibi tumturaklı isimler takıyorlar. Türbanlı derse giren öğrenci ya da öğretmen var mı?.. Kız öğrenciler beden eğitimi dersine giriyor mu?.. Atatürk’ün anma töreni yapılıyor mu?.. Hangi öğretmen hangi gazeteyi okuyor?.. Okul kütüphanesinde hangi kitaplar var?.. Kim oruç tutuyor, kim namaz kılıyor?.. Kim Hz. Peygamber’in adını fazla anıyor?..
Öğretmen gibi gelip de derste kürsünün altında gizlice jurnal formu doldurma durumuna düşürülen subaylara da fazla bir şey diyesi gelmiyor insanın. Öyle ya, adamcağız komutanından emir almış; ‘gözünü dört açıp rapor getireceksin’ denmiş. “Burada her şey normal” diye yazmak yakışık alır mı? İlla ki bulup buluşturup bir şeyler yazacak. O da bu çaresizlik içinde müdire hanımın öğretmenlere verdiği iftar yemeğini “irticai faaliyet” bağlamında rapor ediyor!
X x x
Jurnalci öğretmenler hikâyesinin ortaya çıkması üzerine, birçok eğitim örgütü ve eğitimci milli güvenlik derslerinin subaylar tarafından değil, öğretmenlik formasyonuna sahip sivil kişiler tarafından verilmesini ve müfredatın da değiştirilmesini istediler. Zaten geçenlerde toplanan Milli Eğitim Şûrası’ndan çıkan karar da bu yöndeydi. Hükümet de bu görüşü paylaşıyor sanırım ve yakında Milli Güvenlik derslerinin “sivilleşmesi” gibi bir değişim yaşayacağız.
Hiç yoktan iyidir ama neden bu dersin toptan kaldırılması kararı alamıyoruz bir türlü onu da anlamış değilim. Çeşitli eğitim örgütleri ve bu arada BDP dersin kaldırılmasını talep ediyorlar. Ama hükümet hiç oralı görünmüyor. (Bu arada CHP’nin, dersin sivil kişiler tarafından verilmesine karşı çıktığını da hatırlatalım)
İyice geri kalmış ya da şu anda askeri diktatörlükle yönetilen ülkeleri bilmem ama ben gelişmiş hiçbir ülkenin okulunda Milli Güvenlik dersi diye bir ders olduğunu sanmıyorum.
Neden bizim çocuklar böyle bir saçmalıkla vakit kaybetsin?
Asker millet olduğumuz için mi?
Önce olmaması gereken bir dersi koy müfredata; sonra da müfredatı değiştirme yoluyla dersi fiilen ortadan kaldırmaya çalış. Yani resmen takiye yap. Bir deli kuyuya bir taş atar, bin akıllı çıkaramaz misali, ‘yeni bir müfredat yaratacağım, hem milli güvenlik dersi varmış gibi olacak ama aynı zamanda yokmuş gibi olacak’ diye uğraş dur…
Tıpkı zorunlu din dersinde düşülen durum gibi… Biliyorsunuz, yıllardır din dersi kitapları “laikleştirilmeye” çalışılıyor. Adına ahlak dersi dediler olmadı, din kültürü dediler olmadı. Aslında imkânsızı başarmaya; din dersi gibi olmayan bir din dersi kitabı hazırlamaya çalışıyorlar. Tabii olmuyor, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabiliyorlar.
Ya da ’82 Anayasası’yla bütün üniversitelerde zorunlu ders haline getirilen İnkılap Tarihi dersi gibi… O konuda da “kaldırılsın” sesleri yükselmeye başladı ufak ufak… Kaldırmaya cesaret edeceklerini sanmıyorum ama belki İnkılap Tarihi dersinin müfredatını da değiştirip cumhuriyet tarihinin sivil versiyonunu okutmaya; ayrıca dersleri anti-Kemalist hocalara verdirmeye kalkarlar.
Böyle giderse okul müfredatları “kaldırılması teklif dahi edilemeyen dersler”in içi boşaltılmış taklitleriyle çöplüğe dönecek iyice.
Söylemiş olayım yani…
Bugun, 12.11.2010