“İspatlayamıyorsanız susun”

Son zamanlarda BUGÜN okurlarından aldığım mesajlarda çok sık tekrarlanan soru -ya da eleştiri- şu:

Otonom bir yapıdan söz ediyorsunuz. Nereden biliyorsunuz böyle bir yapı olduğunu? Elinizde somut delil mi var? Bir mahkeme kararı var mı? Hukuken ispatlanmamış bir konuda böyle konuşmak masuniyet karinesine aykırı değil midir?

Her birini tek tek cevaplayamadığım bu okur mektuplarına topluca cevap vermek istiyorum bugün.
 
Darbeciler için öyle mi yaptık?

 
Önce bazı şeyleri birlikte hatırlayalım.
Biz, ordu içinde bir takım darbe teşebbüsleri olduğunu darbe davaları açılmadan önce de biliyor muyduk? Evet.

 O dönemde yüksek yargının AK Parti’ye kapatma davasını darbecilerin direktifiyle açtıklarından emin miydik? Evet.

Peki bunları o zaman ispatlayabilir miydik? Hayır!

Ben kendi payıma, gördüğüm bu tabloyu yazmak için darbe iddianamelerinin yazılmasını ya da suçun mahkeme kararı haline gelmesini beklemedim. Aynı şekilde, Işık Koşaner’in ses bandını dinlediğim zaman da, onun sesi olduğu teyit edildiği andan itibaren, yasal dinleme mi, değil mi diye bakmadan değerlendirdim, yazılarımda kullandım.

Ama o yazılara, bugün Hani somut deliller nerede diyen okurlarımdan hiçbir tepki almadım.
 
BDP-PKK bağı konusunda somut kanıtımız mı vardı?
 
Bir başka örnek:
Türkiye’de siyaseti biraz olsun izleyen herkes, kuruluşundan bu yana BDP ile PKK arasında organik bağ olduğunu biliyordu. Ama bu iki oluşum arasındaki bağı kesin bir şekilde ispatlayan hukuki nitelikte bir delil de, herhangi bir mahkeme kararı da yoktu. Ama bu durum şahsen benim PPK’yla BDP arasındaki varlığı besbelli olan bağı yok saymama yol açmadı; bunu yapmak gerçeğe gözlerimi kapatmak olurdu ve gerçeğe gözlerinizi kapatarak siyasi analiz yapamazsınız.

Bir başka örnek:
Hizbullah’ı devletin PKK’ya karşı kurdurup onun üzerine saldığı çok söylendi, çok konuşuldu ve birçok analize temel teşkil etti ama asla resmen doğrulanamadı.

Yine aynı şekilde MİT-Öcalan ilişkisi ya da daha genel olarak PKK’nın derin devletle ilişkileri üzerine de çok şey söylendi, yazıldı çizildi, oysa bu iddiaların hiçbiri hukuki delillere dayanmıyordu. Ama siyasi analizciler de, politikacılar da bu kuvvetli şüpheler üzerine yorumlar yapmakta beis görmediler.

Son olarak bugünden bir örnek vereyim:

Şu anda ortaya atılan yolsuzluk iddialarının hiçbiri yasal olarak ispatlanmış değil. Ama bu durum, toplumun önemli bir kesiminin yolsuzluk yapıldığı kanaatine ulaşmasını engellemiyor. Nitekim otonom yapı konusunda beni yargısız infaz yapmakta eleştiren okurlarım da mektuplarında aynı şeyi yapıyor, bu iktidarın yolsuzluğa batmış olduğunu büyük bir kesinlikle yazabiliyorlar. Ve ben onlara Siz mahkeme misiniz, nasıl böyle söyleyebilirsiniz demiyorum: Bunu onların vardıkları kanaat olarak kabul ediyorum.
 
Mahkeme kurmuyoruz kanaat belirtiyoruz
 
Demek istediğim şu ki, herhangi bir konunun yargı konusu haline gelmesi için elbette hukuken geçerli somut deliller gerekir. Ama kamuoyunda bir kanaat oluşması için ille de bir iddianame yazılması ya da mahkeme kararı çıkması gerekmez. Tek tek kişiler, ya da genel olarak kamuoyu, kendi gözlemleri, değerlendirmeleri, tecrübeleri ışığında belli kanaatlere sahip olur ve o kanaat doğrultusunda tutum alırlar.

Sonuçta bu köşe bir mahkeme değil ve ben verdiğim bütün örneklerde yaptığım gibi, bu olayda da -hukuki olmayan- kanaatimi yazıyorum.

Bu kanaate nasıl ulaştığımı ise yazılarımda -her yeni örnekle birlikte bir kez daha- ortaya koymaya çalışıyorum.

Bu yazı Bugün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et