Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek, “Ermeni Soykırımını” inkâr etmenin yasak olduğu İsviçre’de yıllar önce yaptığı açıklamalar nedeniyle 2007’de soykırım inkârı yapmakla suçlanmış ve bir İsviçre mahkemesinde mahkûm edilmişti. Perinçek bu kararı AİHM’e taşıdı ve davayı kazandı. Yani İsviçre mahkemesinin kararı bozuldu. İsviçre AİHM kararına itiraz edince dava AİHM Büyük Dairesi’ne gitti.
İsviçre’nin itirazı 7’ye karşı 10 oyla reddedildi. Böylece AİHM Büyük Dairesi, İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgili 10. Maddesini ihlâl ettiğini kabul etti. AİHM “Ermeni soykırımı” olmuştur veya olmamıştır demiyor. Bu yüzden, Vatan Partisi çevrelerinin olayı Türkiye’nin zaferi ve “Ermeni Soykırımının” reddedilmesi olarak yansıtması doğru değil. Karar ifade özgürlüğüyle ilgili. Bunun altını çizmezsek doğru bağlamda değerlendirme yapamayız.
Kararı ifade özgürlüğü açısından nasıl yorumlamak gerekir? İfade özgürlüğüne bir katkı teşkil ediyor mu? Ediyorsa sadece “Ermeni soykırımı” ile mi sınırlı kalır yoksa tüm soykırım tartışmalarına yansıtılabilir mi?
İfade özgürlüğü temel sivil özgürlüklerden. Demokratik rejimlerde ifade özgürlüğüne ve türevlerine (basın özgürlüğü, akademik özgürlük gibi) saygı gösterilmesi beklenir. Ancak, neyin ifade özgürlüğüne girdiği neyin girmediği yeni teknolojiler geliştikçe ve değişik olaylar ve mecralar ortaya çıktıkça hep tartışmaya açılmış. Bunun sebebi, ifade özgürlüğünün hak ihlâli aracına dönüşme ihtimâlini bünyesinde barındırması ve insan hayatının sadece ifade özgürlüğüne değil başka değerlere de dayanması. Ülkeler arasından ifade özgürlüğün genişliği bakımından farklar olmakla beraber en geniş ifade özgürlüğüne sahip ülkelerde dahi ifade özgürlüğünün anlamı ve kapsamı üzerinde tartışmalar yapılagelmekte.
İfade özgürlüğü açısından en zor konulardan biri katliamlar ve soykırımlarla ilgili söz serbestisinin bir yerde bitip bitmeyeceği, bitecekse nerede biteceği. Bunun belirlenmesinde hem genel hem özgül tecrübeler rol oynuyor. “Ermeni soykırımı” nispeten yeni bir ifade özgürlüğü tartışması ama Yahudi soykırımı hakkında neredeyse bir ortak tavır belirmiş durumda. Avrupa’da büyük bir ihtimâlle Yahudi soykırımı hakkındaki benzer sözler aynı derecede özgürlüğe sahip olmayacaktır. Yani, Yahudi soykırımını reddetmek bir suç olarak görülecek ve sembolik de olsa cezaya çarptırılacaktır.
Başka bir örnek daha verebiliriz. Avrupa’da faşizm, özellikle Nazizm propagandası yapmak birçok yerde yasak. Sebebi Nazizmin yaşlı kıtaya büyük acılar yaşatması, milyonlarca insanın ölümüne, şehirlerin yakıp yıkılmasına sebep olması. Bunu anlıyoruz. Ancak, komünizm de Avrupa’da büyük felaketlere yol açtı. On milyonlarca insanın katledilmesine zemin hazırladı. Ama bugün Avrupa’da komünizm propagandası serbest olduğu gibi Komünist hareketler de var. Kimse onların da Naziler gibi ifade özgürlüğüne sahip olmamaları gerektiğini düşünmüyor, iddia etmiyor. Bu faşizm ile komünizm arasında ayrımcılık yapmak ve komünizmi pozitif ayrımcılığa tâbi tutmak anlamına gelmez mi?
Bence faşizm ve komünizm dâhil her görüş ifade özgürlüğüne sahip olmalı. “Ermeni soykırımı” gibi Yahudi soykırımının olmadığını söylemek, iddia etmek de ifade özgürlüğü kapsamında görülmeli. Ancak, bu sadece ilkelere sadakatle ve ilkesel tutarlılıkla değil güç dengesiyle de ilgili. Bu yüzden, Avrupa’nın ifade özgürlüğünü gerektiği kadar genişletmesi şimdilik mümkün görünmüyor.
Yeni Yüzyıl, 09.11.2015