“Her mürşide ‘el’ verme kim yolun sarpa uğratır”

“Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantısı olduğu iddiasıyla kayyum atanan ve adı “15 Temmuz Şehitleri” olarak değiştirilen  Şelale AŞ bünyesindeki eski Yamanlar İlkokulu ve Ortaokulu binasında, yeni bir  gizli oda bulundu. Mobilyaları, sergi alanları ve tefrişatı ile dikkati çeken odada, Gülen’in giydiği ve “kutsal” değer yüklenerek camekânlı alana konulmuş iki hırka dikkati çekmiş, camekânlı sergi bölümünde çeşitli taşlardan yapılan tesbihler, içinde çeşitli yerlerden getirilmiş toprakların da bulunduğu çok sayıda gümüş kutular, kılıçlar, bazı eski milli futbolcuların formalarının da yer aldığı gözlenmişti. Odada dikkat çeken diğer unsurlar ise duvara monteli beyaz “el sembolleri” olmuştu.”

09.08.2016 tarihinde “İnternet Haber” isimli web sayfasında yayımlanan bu haberde belirtilen iki beyaz elin duruşu aslında çocukluktan beri alışkın olduğumuz bir duruştu. Bayramlarda büyüklerimizin elini öpmesi için uzattığındaki duruşun birebir aynısı. Belli ki bu eller duvarın boş kalmasından rahatsız olan bir iç mimarî kaygısı ile hazırlanmamıştı. Ellerin nasıl bir işlevi olabileceğine ilişkin ortaya konan iddianın ne olabileceğini yine aynı web sayfasından okuyalım.

BEYAZ ELİ ÖPÜP, YEMİN ETMİŞLER”

Yamanlar Koleji’nde yetişen “seçilmiş öğrencilerin” özellikle askerî liselere yerleştirildiği, örgütle bağlarını gizli tutan bu öğrencilerin harp okullarından mezun olanlarının ardından kolejdeki özel odada Gülen’e “bağlılık yemini” ettiği ve “himmet sözü” verdiği öne sürülmüştü.”

Süreğenlik ve fedakârlık içeren ve grup sargınlığı bu denli yüksek olan gruplar sosyal psikolojinin ilgi odağı olmuştur. LeBon’un Kitleler Psikolojisi kitabında da belirttiği gibi, insan kitle içerisinde ortaya koyduğu davranışları yalnız iken ortaya koymayabilir, hatta genellikle ortaya koymaz. Bireyin tek başına iken, bireysel sorumluluğu göz ardı edemediği ve kimliğinin anonimleşmediği durumlarda ortaya koyduğu davranışlar ile bir sosyal kimliğin, bir grubun parçası olduğu anların birbirinden nasıl farklılaştığını görmek için Gülen Cemaati’ne bakmak yeterli olabilir.

Ancak bu tip dışarıya bilgi verme konusunda oldukça kapalı olan gruplar ile ilgili elimizdeki bilgilerin ne kadar yetersiz olduğunu unutmamak gerekir. Kuşkusuz, benim de içinde yer almayı planladığım, nice sosyal bilimci Gülen Cemaati yapılanmasını çalışmayı planlamakta ve bir zaman sonra sürecin yalnızca “otoriteye itaat” kavramı ile açıklanamayacağı görülecektir. Cemaate dair edinilen her yeni bilginin bir bütünün parçası olduğunu unutmamakla beraber yukarıdaki haberi “büyüsel davranış” temelinde değerlendirmemiz mümkündür.

Bazı geleneklerin devam ediminde batıl inançların ne denli köklü rol oynadığı bilinmekte. Ancak yeni oluşmakta olan grup normlarının pekiştirilmesinde de kullanılabilecek en iyi yol batıl inanç temelli büyüsel davranışlar olabilir. Misal alçıdan yapılma bir elin öpülmesi ritüelinin grup normlarının oluşumu ve grubun “değerli” kabul edilebilmesi açısından sahip olduğu önem aşikârdır. Ancak bu ritüelin bireyler tarafından gerçekleştirilmesinde sarf edecekleri “neden?” sorusuna cevap verilirken batıl inançların önemi yadsınamaz. Alçıdan beyaz bir elin öptürülmesinin grubun salahiyeti için nasıl bir öneme sahip olacağı ayrı bir konu. O eli öptürecek noktaya getirene kadar cemaatin kullandığı yolun hayli karmaşık olduğu görülmekte. Öncelikle Gülen’e yüklenen “ruhanî” rolün çeşitli hikâyelerle pekiştirilmesi gerçekleşmekte, bu hikâyelerin inandırıcı olabilmesi için hikâyeyi anlatan kaynağın hikâyeyi anlattığı hedef ile ortak özelliklerin bulunması sağlanmaktadır. Özellikle ergenlik döneminden itibaren belirli bir yapının içinde yer alan gençlere bu batıl inançların pekiştirilmesinde sunulan hikâyeler yaşıtları tarafından, birincil tanıklık ettikleri vurgulanarak anlatılmaktadır. Kişilerin dinî inançları temelinde önemli olan figürlerden tabir-i caizse rol devşiren Gülen’in “cismen olmadığı yerde ruhunun dolandığı” iddiasını destekleyen hikâyeler sonucunda Gülen’e itaat etmesi beklenen bireylerin deniz aşırı bir şekilde beyaz alçılı el sayesinde el öpmeleri sağlanır.

Tarih içinde masonlardan öğrenci kulüplerine, ajanlık birimlerinden mafya ailelerine kadar yer alan grupların ritüele ayrıca neden önem verdikleri Festinger’in Bilişsel Çelişki Kuramı ile açıklanabilir. Festinger’in (1957) Bilişsel Çelişki Kuramı’nda belirttiği gibi bir kişi davranışı gerçekleştirme aşamasında o davranışı gerçekleştirme nedenini dışsal bir nedene yükleyemiyorsa davranışı gerçekleştirme nedenini içsel süreçlere yükler. Çok para kazandırmayan bir işte çalışan kişinin dışsal bir motivasyonu olmamasına rağmen neden o işe devam ettiği sorulduğunda sevdiğini söylemesi, hatta kendisi de süreci düşündüğünde sevdiğine karar vermesi bu kurama örnek olarak kabul edilebilir. Üye kabulü aşaması çok katmanlı ve zahmetli olan Gülen Cemaati gibi gruplardaki bireylerin gruba yönelik bağlılıklarının bu kuramla açıklanması mümkündür. Kalıcı ve kendini adayan üyeler istiyorsa bir grup, onlara meşakkatli “kulübe giriş” koşulları sunmalıdır. Bu koşulların batıl inançları pekiştirmesi sonucunda ise birey kendisini diğer gruplardan “üstün” ve “ari” görecektir.

Bugün bu cemaatin neye hizmet ettiğini anlama konusunda hepimizin zihninin net olduğunu düşünüyorum. Ancak bizimle aynı zamanda ve aynı dakiklikte gerçek amacı anlayamayan insanların zihin yapılarının anlaşılmasında yürünmesi gereken yol uzun.

Şimdi, kendi beddualarının esiri olan Gülen’e yine kendi sayfasından bir alıntı ile cevap vermek en makulü belli ki:

Her mürşide ‘el’ verme kim yolun sarpa uğratır.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et