KCK Eşbaşkanlarından Bese Hozat 14 Temmuz’da Devrimci Halk Savaşı ilan ederek çözüm sürecini sona erdirmişti. PKK o tarihten itibaren şiddet dozunu arttırarak büyük hatalar yapıyor ve yeni başarısızlıklar yaşıyor. PKK her yaptığı hatadan sonra, hatayı telafi etmek yerine daha büyük bir hatayla el arttırıp daha çok şiddet kullanarak hatalarının üzerini örtmeye çalışıyor.
Hatadan Daha Büyük Hatalara
Kırsaldaki ağır yenilgi, bazı ilçelerdeki özyönetim ve özsavunma adı altındaki şehir terörizmiyle aşılmak istendi. Şimdi PKK’nın dağ kadrosuyla gençlik örgütlenmesinin meskûn mahallerdeki halkı kalkan yaparak oluşturdukları hendek, barikat ve tüneller etrafında bir yenilgi yaşanıyor.
PKK üçüncü aşama olarak daha önce İstanbul’da karakol baskınlarıyla denediği metropolleri terörle tehdit ediyor. Ölümsüzler Taburu, Apocu Fedailer adı altındaki PKK’lı bir takım unsurlarla metropollerde teröre yönelerek yenilgilerini örtecek bir kaos ortamı yaratmayı amaçlıyor.
PKK daha önce de askeri anlamda büyük yenilgiler almıştı. Ancak askeri yenilgiler, güvenlik kuvvetlerinin ve hükümetlerin hataları yüzünden siyasi yenilgilere dönüşmemişti. Şimdiki yenilgiyi önemli kılan, PKK’nın bu sefer askeri yenilginin yanında ciddi bir siyasi yenilgi ihtimaliyle karşı karşıya kalmasıdır. Bu bakımdan PKK önceki dönemden daha şiddetli terör eylemlerine yönelebilir.
HDP Aparata Dönüşürken
PKK, güvenlik kuvvetlerinin ve hükümetin daha önceki hatalarına düşmemesi ve terörle mücadelede hukuk, siyaset ve reform perspektifini yitirmemesi karşısında bocalıyor. Böyle olunca da PKK bir yandan şiddeti sonuna kadar kullanıyor, diğer yandan da parti-cephe örgütlerine yükleniyor. Böylece özerklikten en çok bahsedildiği dönemde, PKK’nın en çok merkezileştiği bir dönem yaşanıyor. Parti-cephe unsurları da, bütün özerkliğini yitirerek şiddet makinası haline gelen örgütün aparatına dönüşüyor. Bu durum en çok çözüm sürecinin örgütlenmesi olarak planlanan HDP tipi organizasyonlara zarar veriyor.
HDP sözcülerinin, Selahattin Demirtaş başta olmak üzere giderek söylemlerinin sertleşmesi ve giderek kabil-i hitap olmaktan uzaklaşmaları bu sürecin sonucudur. PKK, HDP’ye yaptıklarını açıkça desteklemeleri dışında bir alan tanımıyor. Bu yüzden de, HDP artık parti olma vasfını kaybediyor. Demirtaş’ın parti içindeki muhalefeti gizli Erdoğancı ilan etmesi ve açıkça tasfiyeden bahsetmesi, Kandil’in emrinin yerine getirilmesinden başka bir şey değildir. Demirtaş’ın hükümetin “şehirlerdeki terörü temizleme” sözüne karşılık, “siz ancak kanalizasyon temizleyebilirsiniz” cevabını vermesi ve hendeklerde direnenleri açıkça desteklemesi siyasi parti olma vasfıyla bağdaşmıyor.
HDP’nin siyasi parti olma vasfını yitirmesinin bir başka sonucu da, yurt dışında ittifaklar aramasıdır. PKK da içeride kaybettikçe dış desteğe ve ittifaklara yöneliyor. Böylece hem HDP hem PKK Türkiye’nin rakiplerinin bir kozuna ve aparatına dönüşüyor. Dönüştükçe de sadece yöntem olarak değil, konum olarak da muhalefet pozisyonunu koruyamıyor. Hükümete ve Türkiye’ye artık muhalefet gibi değil, adeta düşman gibi bakmaya başlıyorlar. Sömürgeci, işgalci gibi ifadelerin kullanılması bu bakımdan manidardır.
PKK, büyük bir kriz yaşıyor ve kriz döneminde kuruluş döneminin tezlerine dönüyor. Lakin Türkiye’de bütün aktörler bu kadar değişmişken 1970lerin soğuk savaş diliyle ve mantığıyla nereye varılabilir sorusunun cevabı hala verilemiyor. Rus ordusunun Suriye’ye dönüşü, PKK/HDP hattında tam da o günleri hatırlattığı için büyük bir sevinç yaratmışa benziyor…
Yeni Yüzyıl, 22.12.2015
http://xn--yeniyzyl-b6a64c.com.tr/makale/hendekten-kanalizasyona-590