HDP 24 Haziran seçimlerinin adeta kilit partisi hâline geldi. Hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı HDP’yi yakından takip ediyor. HDP’nin lehlerine olacak bir sonuçla seçimden çıkmasını istiyor. Bunun taraflar için anlamı açık. HDP baraj altında kalırsa Cumhur İttifakı Meclis’te çok ciddî bir çoğunluk elde edecek. Çünkü AK Parti yaşanan tüm olaylara rağmen hâlâ Kürt seçmenlerin ikinci partisi. Bölgede HDP dışında yalnızca o var. HDP baraj altında kalırsa AK Parti nispeten düşük bir oy oranıyla bölgedeki tüm milletvekilliklerini kazanacak. Böylece belki de Anayasa değişikliği yapmaya yetecek bir çoğunluğa ulaşacak. HDP barajı aşarsa Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki toplam sandalye sayısı tahminlere göre aşamaması durumunda olacaktan 60-70 civarında daha az olacak. Hatta belki de Cumhur İttifakı Meclis çoğunluğunu elde edemeyecek. Meclis’te kontrol Millet İttifakı artı HDP blokunun eline geçecek. Bu yüzden Millet İttifakı müttefikleri HDP ile karşı karşıya gelmekten kaçınıyor. Türk milliyetçisi olduğu bilinen Akşener bile en azından HDP hakkında sert mesajlar vermekten uzak duruyor. CHP ise neredeyse HDP’nin barajı aşması için seferberlik ilan etmiş vaziyette. Belki de bazı yerlerde seçmenlerine topluca HDP’ye oy verdirtecek düzenlemeler yapmaya çalışıyor.
Hiçbir meselenin tek yüzü olmadığı gibi HDP meselesinin de tek yüzü yok. Nereden bakıldığına bağlı olarak bu meselenin bazı yönleri öne çıkartılabilir ama diğer yüzleri ihmâl etmek işe yaramaz analizler yapmaya sebep olur. Bu yüzden HDP meselesine çok boyutlu olarak bakmaya çalışmakta fayda var.
Daha önce de birkaç defa yazdığım gibi HDP içten ve dürüst demokratlara gerçek bir hayal kırıklığı yaşattı. Meclis’te grup kurmasının Kürt hareketindeki şiddet eğilimlerini gerileteceği umutları boşa çıktı. HDP PKK terörüne karşı net ve dürüst bir tavır takınamadı. PKK’nin cinayetlerini ve katliamlarını kınayamadı. Kontrol ettiği belediyelerin imkânlarıyla adeta PKK’nın emrine girdi. Hendek teröründe PKK ile birlikte çalıştı.
Böyle bir partiye demokrasiler kolay kolay müsaade edemez. Bu yüzden Türkiye demokrasisinin gerçekten güçlü ve alicenap olduğu söylenebilir. Avrupa ülkelerinin hemen hiçbiri şiddet ile arasına mesafe koymak bir yana liderlerinin ağzından şiddete övgüler düzen ve şiddeti tahrik eden böyle bir siyasî oluşumu yasal ve meşru kabul etmezdi. Oysa Türkiye’de HDP resmî ve yasal bir statüye sahip. Seçimlere giriyor. Yerine göre koalisyon ortağı olması tartışılıyor. Cumhurbaşkanlığı için aday gösterebiliyor.
HDP’nin barajı aşması ve Meclis’te grup kurması ne yazık ki PKK’dan bağımsız ve şiddeti dışlayan bir Kürt siyasî hareketi yaratmaya yetmedi. HDP PKK paralelinde dolu dizgin koştu. En son ve en vahim hatalarından biri, zaten mahallî olarak iktidarda olduğu yerlerde PKK’nın muhtemelen uluslararası bir planla hendekler kazıp özerklik ilân etmesine karşı çıkmaması, bilakis destek vermesiydi. Bu yüzden Kürt halkı içinde HDP’den soğuyan çok insan oldu.
HDP ile Kürt halkı arasında bir özdeşlik kurmak hata olur. HDP’nin tepe takımı arkaik sosyalist gelenek içinde yetişen, savaşı ve çatışmayı seven, toplumla kültürel bağları zayıf kimselerden müteşekkil. Kürt halkının ağırlıklı kesimi ise dindar mütedeyyin. Hatta ortalamada Kürtler Türklerden daha dindar. HDP seçmenlerinin epeycesi HDP’ye kerhen oy veriyor. Kürt siyaseti çoğullaştığında ve PKK baskısı sona erdiğinde HDP’ye “güle güle” diyecek pek çok Kürt var.
24 Haziran seçimlerinde HDP barajı aşamazsa bu elbette siyasî temsil bakımından problemler doğurur. 5-6 milyon oyun Meclis’te karşılık bulmaması istenecek bir durum değil. Temsilde adalet ilkesine zarar verici. Gelgelelim HDP baraj sorunu yaşamamak için geçmişte yaptığı gibi bağımsız adaylarla seçime girebilirdi. Bunu yapmadı. Tercihi parti kimliğini kullanmak oldu. Yani riski yandan dolaşmak yerime üstüne gitmek istedi. Tercih kendisinin olduğuna göre sonuçlara da katlanması gerekecek.
HDP barajı aşamazsa bu bir bakıma Kürt halkının PKK ile olan yakınlığından ve hatalarından dolayı HDP’yi cezalandırması olarak okunabilir. Hep AK Parti’nin bir derse ihtiyacı olduğundan bahsedenler bunu da görmeli. Asıl HDP’nin iyi bir derse ihtiyacı var. Baraj altında kalması belki de onu siyasetini ve söylemini gözden geçirmeye zorlar. Bu, şüphesiz, Türkiye demokrasisi için bir kazanç olur.
HDP’nin barajı aşması ve Meclis’te güçlü bir grup kurması (muhtemelen üçüncü büyük parti olması) acaba siyasetin öne çıkması ve şiddetin geride bırakılması açısından yeni bir umut doğurabilir mi? Yeni bir deneme yapma şansı yaratır mı? Ben bundan çok umutlu değilim ama teorik olarak böyle bir ihtimâl de var. Bu biraz da Kürt olmayan seçmenlerin HDP’ye oy vermesiyle ve HDP’nin bunu idrak etmesiyle bağlantılı. Ne yazık ki HDP’ye oy verecek Kürt olmayan HDP seçmenlerin çoğu bunu böyle bir endişeyle değil Erdoğan nefretiyle yapacak.
HDP’nin siyasî söylemi tam bir ikiyüzlülük örneği. Parti yöneticilerinin zihniyetini bilmeyenler bu söyleme kolayca aldanabilir. HDP bir savaş partisi. Resmi lisanında barış dediği zaman kastettiği şey olağan anlamında barış değil. Öyle olsa PKK terörünü kınar ve PKK’yı silah bırakmaya davet ederdi. HDP liderleri bunu yapmadılar ve yapacak gibi de görünmüyorlar. Bu tiplerin barış deyince kastettiği herkesin onların dediği çizgiye gelmesi. Demokrasinin imkanlarından faydalanıyor ama HDP’nin demokrasiyle de fazla bağı, teması da yok. Bunun işaretlerini ve delillerini HDP’nin hem söyleminde hem de mikro iktidar olduğu yerlerdeki sicilinde görmek mümkün.
HDP’nin geçmiş serencamını biliyoruz. Bakalım gelecek serencamı nasıl olacak.