2014 mahalli idareler seçimlerini geride bıraktık. Ben, ilk defa, 1991 yılında oy kullandım. Buna göre yaklaşık yirmi beş yıldır siyasî hayatımızı izlediğim söylenebilir. Yine, “sıra dışı” bir seçime gitmiş olduk.
Bu mecrada beni okuyanlar, son gelişmeler karşısındaki kanaatimi merak edebilirler diye, genel tespitler yaparak başlayalım: 17 Aralık ve sonrasında yaşananlar, sivil siyaseti boğma girişimidir. Bunun bir dizi yolsuzluk dosyasının bir araya getirildiği bir arınma süreci olduğunu iddia edenler, belki sizi ikna edebilirler ama bu iddia, bana göre, bizim zekâmızla alay etmekten başka bir şey değil.
***
Seçimlerden çıkarabileceğim sonuçlar:
Bir, sakalımız olmadığı için kimsenin beni dinlemediğini fark ettim. Seçim öncesi süreçte sakal bırakmaya karar verdim ve seçim sonrasında sakallı halimle birlikte artık dinlenme ihtimalimin arttığını düşünüyorum.
İki, mazotu bir buçuk liraya indirme siyasetinin de, Başbakanı temizlik malzemelerini bir araya getirerek yıkama siyasetinin de hayatta bir karşılığının olmadığını görmüş olduk.
Üç, Çözüm Süreci, bütün engellemelere rağmen ilerliyor; bunun mesajı verilmiş oldu.
Dört, yıllardır derslerde tekrarladığım bir tezimin (CHP ile MHP’nin aynı yumurta ikizleri olduğu, birincisinin de, ikincisinin de devletçi ve milliyetçi oldukları, tek farkın birincisinin seçmen kitlesinin daha lâik, ikincisinin seçmen kitlesinin ise daha dindar muhafazakâr davrandıkları iddiamın) teyit edildiğini, tahminlerimin ötesinde, bu iki parti arasında bir oy geçişkenliği yaşandığını gördük.
Beş, muhalefetin olmamasından dolayı Başbakanın sürekli vurguladığı, böyle muhalefete can kurban, cümlesini daha uzun süre duyabileceğimizi fark etmiş olduk.
Altı, Ak Parti’nin İdris Küçükömer’in analizlerindeki sol parti tanımına daha yakın durduğunu, CHP’nin orta üst ve üst gelir gruplarından oy almaya devam ettiğine bir kez daha şahit olduk.
Yedi, Ak Parti dışında Türkiye partisi olma eğilimi içinde olan bir partinin bu seçimde de karşımıza çıkmadığını anlamış olduk.
Sekiz, bıçak sırtında kazanılan yerlerde, alanın da kaybedenin de rahat olmadığını, bir kez daha tecrübe etmiş olduk.
Dokuz, bedduaya inat dua edenlerin kazandıklarına şahit olduk.
On, dini cemaatlerin başka alanlardaki başarılarının siyasette de devam edemeyeceğini anladık.
On bir, bu halkın açık darbecilere boyun eğmedikleri gibi “soft-darbe” yapanlara da boyun eğmeyeceklerini anlamış olduk.
On iki, sandığın ne kadar “gizemli” bir buluş olduğunu bir kez daha gördük.
…
(Liste uzayıp gidiyor.)
***
Her şeyden de önemlisi, bizi, BU ÜLKE insanını “salak” yerine koyanların bir kez daha boylarının ölçüsünü aldıkları bir seçim yaşadık.
Sivil Düşünce