Güney Afrika Güney kutbuna yakın bir Afrika ülkesi. Afrika’nın son noktası Ümit burnu bu ülkede. Bizde yaz olurken burası kış. Antarktika’ya yakın olduğundan deniz suyu yaz kış hep13-18 derece arası.
Bu ülke nasıl keşfedildi? Ülkenin başından neler geçti? Gelin hep beraber bir yolculuğa çıkalım…
Ortaçağın son yıllarıydı…
Fatih Sultan 1453’te İstanbul’u Osmanlı’nın sınırlarına katarak Dünyada çok önemli değişimlerin fitilini ateşledi…
Avrupalıların Uzak Asya’ya, Hindistan’a giden İpek Yolu’nun kontrolü büyük oranda Osmanlı’nın eline geçmişti.
Denizcilikte çok başarılı olan Portekiz, İspanya, Danimarka, Hollanda, İngilizler yeni arayışlara girdi.
1488 de Portekizliler Atlantik boyunca Batı Afrika kıyılarından Güney’e doğru ilerlemeye başladılar. Güney Afrika’da Ümit Burnu’nu ve kıyılardaki tarıma elverişli arazileri keşfettiler. Altın ve fildişi arama satma düşünceleri de vardı.
Hindistan’a gidip gelirken Güney Afrika’yı bir mola ve ikmal yeri olarak işaretlediler.
Portekizlileri tarım arazileri çok yetersiz olan Hollandalılar takip etti. Hollandalılar kendi çiftçilerini getirerek Güney Afrika kıyılarına yerleştirmeye başladı. Burada yaşayan başta Zulu ve diğer kabilelerle savaşa giriştiler. Ateşli silahlardan mahrum kabileleri kuzeye doğru sürdüler. Vahşi katliamlar yaptılar. Afrikalıların bir kısmını köle olarak alıp sattılar. Bazılarını kendi işlerinde çalıştırdılar. Onları Avrupa’ya kafesler içerisinde götürüp, halka teşhir edip para kazandılar .
Bu arada Portekizlileri yenerek büyük oranda Güney Afrika’nın hâkimi oldular. Sömürgeleri olan Endonezya ve diğer uzak doğu Asya adalarından getirdikleri müslümanları da burada kendi amaçları için çalıştırdılar. Bugünkü yüzde 6 Müslüman nüfus o dönemki atalarının torunlarıdır.
Altın ve elmasın 1888’de keşfiyle en kalabalık 6 milyonluk şehri olan Johannesburg’da kısıtlı zamanda 4-5 cami gördük.
Yönetim başkenti Cape Town’da da çok renkli evlere sahip Müslüman mahallesi var.
İngilizler, sömürgesi olan Hindistan’a gidip gelirken Güney Afrika’yı uğrak, mola yeri yaptılar. İngilizler 17. yüzyıldan itibaren buraya yerleşmeye başlamış, koloniler oluşturmuş ve Hollandalılarla savaşlara tutuşmuşlar. Altın ve elmasın 1880’lerde keşfi İngiliz vahşi sömürgeciliğinin iştahını kabartmış. Güney Afrika’nın hâkimiyetini tamamen ele alıp Hollandalıları kuzeye doğru sürmüşler. 1963’e kadar Güney Afrika tamamen İngiltere’ye bağlı bir sömürge ülkesi olmuş. Zalim ve kibirli sömürgeci İngilizler buranın halkına ait olan bütün madenlerini bu halkı çalıştırarak emeklerini sömürerek kendi ülkesine taşımış. Ciddi bir ırk ayırımcılığı ve kölelik sistemi kurmuş. Siyahların oturduğu yerler, tren istasyonlarında beklediği banklar ve vagonlar beyazlardan ayrı tutulmuş. Okulları ayrı yapılmış. Asla siyah beyaz aşklarına ve evliliklerine müsaade edilmemiş. Bugün hâlâ bunun etkisi devam ediyor .
Buraya yerleşip Afrikalıların zenginliklerini hırsızlayıp güç kazanan İngilizler Birleşik Krallık’a baş kaldırıp 1963’te bağımsızlık ilan etmiş. Tabiî ki bu, bir avuç beyaz azınlığın bağımsızlığı manasına geliyordu.
1963’ten 1994’e kadar çok çok aşağılık ve kati bir ayırımcı politika güdüyorlar. Zaman içerisinde yerli halktan isyanlar, başkaldırılar olsa da kanlı bir şekilde bastırılıyor. Siyahî işçiler grevler, gösteriler yapıyor. Her ulus kendi önderlerini ortaya çıkarır. Mandela da böyle bir ortamda doğmuş.
Irkçılığa karşı adanmış bir hayat: Nelson Mandela
Güney Afrika’da “ulusun babası” ve “ulusun kurtarıcısı” olarak adlandırılan Nelson Mandela, ırkçılık ve ayrımcılığa karşı verdiği mücadeleyle sadece Güney Afrika’da değil tüm dünyada tarihe geçen en önemli aktivist ve politikacılar arasında yeralmaktadır.
Apartheid Afrika dilinde “ayrılık” anlamına gelmektedir. Apartheid rejimi Afrika’nın güneyinde bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 1948 – 1994 yılları arasında resmî devlet politikası olarak iktidarda bulunan Ulusal Parti hükûmeti tarafından uygulanan ve bu doğrultuda da yasalar çıkartan ırkçı ayrımcılık sistemidir. Bu sistemde siyah derili insanlar beyazlardan ayrı yerlerde oturur, aynı mekânları paylaşmazdı. Aynı vasıtaya binemezdi. Medenî hakları beyazların çok çok altında idi.
Yönetim sömürgeci zalim Batılı faşistlerde idi… Mandela, ömrünün sonuna kadar hukukî ve siyasî alanda mücadele eden Güney Afrikalı liderdir. Hukuk eğitimi sonrası 1942’de Güney Afrika tarihinin ilk siyahî avukatı oldu. Afrika’nın ırkçılığa karşı dönemin en etkin kuruluşlarından biri olan Afrika Ulusal Kongresi’ne (AUK) katılarak siyasî mücadele alanına adım atan Mandela, burada kısa zamanda yükselerek konseyin gençlik örgütlenmesi olan Gençlik Birliği’nde Genel Sekreter görevini üstlendi.
Birliğin en büyük hedefi sömürge yönetimine karşı pasif bir hareket başlatmak ve siyahiler arasındaki tepkileri daha etkin hale getirmekti. 1950’de patlak veren işçi grevlerine liderlik eden Mandela, İngiliz sömürge rejiminin tüm baskılarına rağmen pasif direniş hareketini yıllarca yönetti.
Apartheid rejiminin siyasî, hukukî ve sosyal alanda son bulması için mücadele eden Mandela, bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde 27 yıl hapishanede kaldı.
Mandela, bütün dünyanın ırkçı beyaz Güney Afrika yönetimine baskı yapması sonucu 1990’da serbest bırakıldı. 1994’de seçimleri kazanarak Güney Afrika’nın ilk seçilmiş başkanı oldu ve 5 yıl kaldığı görevden kendi isteği ile ayrılarak kurduğu Nelson Mandela Vakfı’nda aktif rol almaya başladı.
Afrika’da yoksulluk, insan hakları, kadın hakları ve salgın hastalıklar alanında çalışmalar yürüten vakıfta ölene kadar emek veren Mandela, 1993’te Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.
Güney Afrika’nın ve tüm dünya ülkelerinin ayrımcılığa karşı verdiği mücadelede adını tarihe kazıyan lider 5 Aralık 2013’te hayatını kaybetti. Allah rahmet etsin.
Lakin sömürgeciler yönetimi siyahlara bırakmakla beraber; kurdukları çok uluslu şirketlerle sömürüye devam etmekte. Nüfusun yüzde onu servetin yüzde 90’ına hükmetmektedir. Halkın yüzde 90 ı geri kalan yüzde onla “ idare” etmek zorunda.
Bu nedenle, ciddi yoksulluk, sefalet var. Suç oranları çok yüksek. Sokaklarda gece yalnız dolaşılmıyor, her an yankesicilik benzeri durumlarla karşılaşabilirsiniz. Grup halinde gezmek zorundasınız. Sokaklar bu yüzden ıssız. Yerel halkın zenginleri ve beyaz zenginler de yüksek güvenlikli evler ve sitelerde oturuyor. Şehir merkezlerinde bile benzer güvenlik tedbirleri hâkim. Her taraf elektrikli teller ve duvarlarla çevrili. Çok üzücü bir durum. Mazlum Afrika halklarının bu zillet ve sefaletten kurtulması gerek. İnsanlık ciddi bir sınavla karşı karşıya. Siz tokken diğerlerinin aç olması sizi güvende kılmıyor ve huzurunuzu kaçırıyor .
Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika’nın 2. dünyanın 31. ekonomisine sahip. Zenginliği altın elmas ve diğer değerli madenlerden geliyor. Ayrıca şarapçılık ve turizm de önemli gelir kaynakları arasında. Enflasyon yüzde 6 civarı. Siyah ırk arasında işsizlik oranı yüzde 30’larda. Hırsızlık ve kriminal olaylar kaygı verici…
Şehirler tam bir Amerika ve Batı ülkelerinin şehirleri gibi düzenli, modern.
Gariban yoksul halk ki nüfusun yüzde 80 ini oluşturuyor, iki göz, tenekeden, plastikten oluşan baraka evlerde yaşıyorlar. Bu semtlere ve evlere “Langa” deniyor. İnsanlığın ortak ayıbı ve yüz karası bu evlerde: Su ve kanalizasyon, atık madde problemleri had safhada. Doğada çadırlarında yaşayan kabileler daha şanslı…
Bu yüzden siyahların ömrü 50-60 sene arası. Beyazlarda ise ömür uzuyor. Sahillerde spor yapıyor beyazlar. Siyahlar ise çalışıyor. Langalarda bir tane beyaz aile bulamazsınız.
Irkçılık, ayırımcılık yasal olarak kalksa da, zihinlerde tam kalkmamış. Beyazlar siyahlarla evlilik yapmıyorlar. Bir siyahın bir beyazla evlenmesi ise statü atlama sebebi oluyor. Okullarda, lüks semtlerde çok az beyaz barındırılıyor.
Beyazlarla siyahlar arasında arkadaşlıklar iyi. Hoşgörü hâkim. Dinsel inanışlar ve dinsizler arasında saygılı bir iletişim var. Cinsel tercihler hoşgörü ile karşılanıyor. Geyler fuhuş yapmadan her işte çalışabiliyor. İnsanların cinsel tercihine, inancına bakılmıyor. Yaptığı işteki ehliyet ve liyakate bakılıyor. Cape Town’un en iyi semtlerinde çok kaliteli ve zarif evlerde oturuyorlar. Hint keneviri yetiştirmek ve esrar içmek serbest, ama satmak yasak.
Güney Afrika görülmesi gereken bir destinasyon . Zengin doğası- habitatı; kültürel- folklorik özellikleri; geçmiş sömürge tarihi açısında ibretler alınacak bir gezi…
Dr. Nihat Kaya, 13 Haziran 2019