Son günlerde ABD’den FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesiyle ilgili çalışmalar yapıldığı yolunda haberler gelmeye başladı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu istikamette bazı adımlar atıldığını -hatta tutuklamalar yapıldığını- söyledi. Ancak, durum net değil. Amerikan resmî makamlarından zaman zaman bu tür haberleri yalanlayan açıklamalar da sadır oluyor. Gerçek durum ne olursa olsun, bir şekilde dillendirilmesi, iade meselesinin, er veya geç gündeme geleceğinin işareti olarak yorumlanabilir.
FETÖ olağanüstü özelliklere sahip bir örgüt. Bu yüzden, tespit ve teşhis edilmesi, mahiyetinin anlaşılması çok zor. Batı dünyasının FETÖ gerçeğini bir türlü idrak edememesinde, Türkiye’ye , İslam’a ve hassaten Erdoğan’a yönelik önyargılar kadar, FETÖ’nün kavranması çok zor bir yapı olmasının da payı var. Öyle ya, istikrarlı bir demokraside, devlet içine yuvalanan bürokratik bir çetenin hem devlet imkân ve yetkilerini hem pozitif hukuku kullanarak siyasal iktidarı önce terbiye etmek sonra devirmek istemesi kolay kolay vuku bulacak bir olay değil. Batı dünyasında, bırakın devlet çevrelerini, sözüm ona hak, özgürlük, sivil toplum, demokrasi ve sınırlı devlet sevdalısı aydınlar bile FETÖ’nün hususiyetlerinden, yaptıklarından ve yapabileceklerinden bahsedildiğinde boş boş -daha doğrusu bön bön- bakıyor.
O kadar ki, Batı dünyasının önemlice bir bölümü Türkiye’yi Erdoğan iktidarda olduğu sürece neredeyse tamamen gözden çıkarmış durumda. En iyi bildiğim alandan, akademik dünyadan bir durum hakkında bilgi vererek ne demek istediğimi anlatayım. Türkiyeli akademisyenler tarafından Türkiye hakkında kaleme alınan makaleleri yayınlamaya açık çeşitli bölgesel (Ortadoğu’yla ilgili) akademik yayınlar (dergiler) var. Bu dergilerde Türkiye hakkında “iyi” şeyler yazan” (yani tek taraflı yaklaşmayan ve tüm hakikatleri anlatan) bir makaleyi şu sıralarda bu dergilerde yayınlatmak hemen hemen imkânsız. Buna karşılık, Türkiye’yi temelsiz de olsa ağır biçimde eleştiren, ülkede demokrasinin ve tüm hak ve özgürlüklerin ortadan kalktığını ileri süren, Türkiye’yi iyi işleyen bir liberal demokrasiden uzaklaşmış gibi sunan, son 5-6 yılda yaşadığımız büyük olaylara (mesela ordunun ve yargının FETÖ’nün eline geçmiş olmasına) hiç değinmeyen ve Erdoğan’ı gizli gündemi olan bir İslamcı radikal gibi sunan yazıları yayınlatmak ise hayli kolay.
Akademik dünyayı akademisyenler düşünsün, benim bu yazıda işaret etmek istediğim husus F Gülen’in bir şekilde etkisiz hâle getirilmesinin Türkiye’nin her bakımdan ihtiyaç duyduğu bir şey olduğu. FETÖ tipi ezoterik gruplarda işleyen mekanizmalar dışardan bakanlarca kolay kolay anlaşılamaz. Çünkü işin özlünde psikoloji ve psikiyatri yatmaktadır. Rasyonel açıklama yöntemleri bir işe yaramaz. Bu tür örgütler, başını çeken kişi durmadığı sürece, ortadan kalkmaz ve durmaz. Nitekim, tüm olan bitene, yaptığı korkunç ve iğrenç kötülüklere, Türk halkının tamamı tarafından lanetlenmesine, yurt içinde büyük darbeler yemesine rağmen FETÖ’nün özellikle yurt dışı unsurlarının bazıları ayakta ve gayet aktif. İnsan hakları ve demokrasi düşmanı bu örgüt Batı’yı ne şekilde etkilemek mümkünse o yola girerek, Türkiye’ye karşı bir savaş yürütüyor. Bu savaşın çeşitli ayakları var. Enformasyon savaşı bu ayakların en başta geleni.
FETÖ henüz tam olarak tasfiye edilemedi. Yurt dışı bir tarafa, ülke içindeki varlığı da –parçalanmasına ve kan kaybetmesine rağmen- sürüyor. Türkiye haklı olarak bu durumdan endişe duyuyor. Endişeli olan sadece siyasal aktörler değil, sade vatandaşlar da bu endişeyi paylaşıyor. Bu örgütün başarılı olması Türkiye’nin totaliter dinci bir örgütün pençesine düşmesi anlamına gelir. Bu yüzden, devlet FETÖ’yü ülke içinde operasyon yapamaz hâle getirmek istiyor. Var gücüyle FETÖ mensuplarına, uzantılarına veya FETÖ bağlantılı olduğu düşünülen kişilere yöneliyor. Bu arada da özensizlik, yetersizlik, kasıt, kötü niyet, yanıltılma, operasyon yeme, FETÖ ile mücadelenin şahsî veya sekteryen çıkar mücadelesinin bir aracına çevrilmesi gibi sebeplerle yanlışlar yapılıyor ve dolayısıyla mağduriyetler yaşanıyor. Bu mağduriyetlerin önlenmesi için yapılması gereken şeylerden biri –hatta en başta geleni- FETÖ’nün beyninin durdurulması ve örgütün emir komuta zincirinin dağıtılması. Gülen’in etkisizleştirilmesi bunun ilk ve olmazsa olmaz şartı. Bu yüzden, Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi veya ABD’de kalacak olsa bile bir şekilde –meselâ, ev hapsine alınmak suretiyle- örgütle irtibatının kesilmesi lâzım.
Son olarak, mütemadiyen FETÖ ile mücadelede yaşanan -bir kısmı hayalî- mağduriyetlerden söz edenler, bunu FETÖ ile mücadeleyi gevşetmek için değil mağduriyetlerin önlenmesine katkı sağlamak için yapıyorlarsa, arada sırada olsun, en azından bir iki cümleyle, FETÖ elebaşının tasfiye edilmesi gerektiğinin altını çizmeli ve bu doğrultudaki çabalara destek vermelidir. Çünkü, niteliği gereği, bu örgüt, merkez karargâhı dağıtılmadıkça, daha önce de dikkat çektiğim üzere (http://serbestiyet.com/yazarlar/atilla-yayla/fetonun-tabani-ve-tavani-820426), bir taraftan demokrasiye, insan haklarına, siyasî meşruiyete tehdit teşkil etmeye ve bir taraftan da hem bizzat mağduriyetler yaratmaya hem de onun üzerinden mağduriyetler yaratılmasına sebep olmaya devam edecektir.
Yeniyüzyıl, 20 Aralık 2018