Sabah gazetesi köşe yazarı Rasim Ozan Kütahyalı geçenlerde telefonda sohbet ederken ilginç bir söz sarf etti. “FETÖ ülkede tam bir aydın kıyımı yaptı” dedi. Bu söz uzun zamandır kafamda gezinen bazı fikirleri tam manasıyla yansıtan bir teşhis ve adlandırma olarak çok hoşuma gitti. Evet, FETÖ ülkemizde kelimenin tam anlamıyla bir aydın kıyımı yaptı.
Bazı kişi ve çevreler aydınlara özel misyon yüklemeye çok hevesli. Bu tavır tarihin olağanüstü kişiler tarafından yaratıldığı iddiasının bir türevi gibi görünüyor. Olağanüstü bir kişilik geliyor ve her şeyi değiştiriyor, tarihe yön ve yol veriyor. İnsanlığın uzun hikâyesi esas alındığında bu fikir hiç de inandırıcı değil. Her ne kadar kimi durumlarda tarihî şahsiyetler önemli roller oynuyorsa da bu rol hiçbir zaman her şeyi değiştirmek ve olmayan şeyleri olur yapmak anlamında ve biçiminde tezahür etmiyor. Hayat devamlı akıyor, tekrara, sürekliliğe ve birikimli değişime dayanıyor. Hiçbir şey bir anda ortaya çıkmıyor. Tarihî şahsiyetler tarihte bir rol oynadıkları gibi kendileri de tarihin bir aracı oluyorlar. Ian Morris’in büyük eseri Batı Neden Dünyaya Hükmediyor – Şimdilik’te ifade ettiği üzere tarihi ihtiyaçlar ve sıradan, açgözlü, tembel insanlar yapıyor…
Aydınlara tarihte özel rol biçmenin bir diğer versiyonu aydınların her zaman muhalif olacağı inancı. Bu söz, anlamlı olduğuna inanıldığı için olsa gerek, çok sarf ediliyor ama ciddî biçimde tavzih edilmeye muhtaç. Aydın olmayı sadece karşı olmaya indirgiyor. Muhalif olmanın ne anlama geldiği ve neye niçin muhalefet edileceğini açıklamıyor. Oysa her aydının karşı olduğu şeyler gibi taraf olduğu, savunduğu şeyler de olabilir.
Bir diğer sıkıntı da siyasal iktidara/devlete karşı olma ile hayata muhalif olmanın birbirine karıştırılması. Hayatın ürettiği toplumsal kalıplarla siyasal iktidarın ürettiği hiyerarşi biçimleri birbirine denk değildir. Bazen bir ölçüde örtüşebilir bazen de ciddi biçimde farklılaşabilirler. Bu çerçevede meselâ sol aydınlardaki müzmin bir hata, siyasal iktidara karşıyız derken -daha despotik siyasal otorite öngören modelleri savunmaları bir yana- aslında hemen her şeyin bir amaçlı iradenin maksatlı eyleminin ürünü olduğunu sanmalarından dolayı aslında hayata karşı olmaları.
FETÖ olağanüstü ilginç bir yapılanma. Kendisini dünyanın merkezinde görüyor. Onun da merkezinde lideri olduğu için FETÖ lideri takipçileri tarafından adeta insanüstü bir varlık muamelesine tâbi tutuluyor. Bu tür inançlara kapılabilen insanlar zaten böyle şeylere inanmaya eğilimli oluyor. Kişi kültünün egemen olduğu yapılanmalarda kült liderleri dünyanın iyiliğine kendi iyiliğine, insanlığın kurtuluşunu kendi merhametine bağlıyor. Kendisini bir yana dünyayı bir tarafa koyuyor. Müritlerini her şekilde kullanarak amaçlarının peşinden hiçbir sınır ve kural tanımaksızın koşabiliyor.
Ne ki dünya tek biçim değil. İnsanlar arasında amaç, inanç, tarz farklılıkları var. Herkes FETÖ lideri gibi kimselere inansa ve onun dediklerini yapsa zaten bu kültler açısından problem kalmazdı. Böyle olamayacağından FETÖ’ye FETÖ üyesi gibi inanmayan/bağlanmayan kimselerin ve çevrelerin FETÖ amaçları doğrultusunda seferber edilmesi gerekiyor. Bu yüzden sadece kendini esas alan ve sınır tanımayan yapılanmalar her yere sızabilmek, her kesime yakın durabilmek için her renge ve kalıba bürünüyor. Her ideolojik pozisyonun ve her politik duruşun içinde yer alabiliyor.
FETÖ şimdi daha iyi anlıyoruz ki on yıllardır böyle yapmış. Kendi özgün varlığını bir sır olarak muhafaza ederken her çevre ve kesimde elemanlar bulundurmuş ve onlar üzerinden her çizgiyi ve yapıyı manipüle etmeye çalışmış. Muazzam bir istihbarat örgütü olarak işlemiş. Tahmin edileceği gibi aynı fikirleri paylaşmanın heyecanıyla insanlara yaklaşan saf aydınların bu durumda zokayı yutmaması imkânsız. Yutmuşlar da. Düşünsenize, Türk milliyetçileri yanında Kürt milliyetçileri, dindarlar yanında ateistler, sosyalistler yanında liberaller arasında da FETÖ mensupları cirit atmış. Milliyetçi, dindar, muhafazakâr, Kürt, ateist, sosyal demokrat, liberal kesimler FETÖ tarafından tepe tepe kullanılmış. FETÖ her kesimden aydınların bu süreçte bazen trajik bazen komik şekilde savrulmasına, akla, mantığa ve hakikate saygıya takla attırmasına ve itibarını beş paralık etmesine sebep olmuş. Kısaca, FETÖ her çevrede olduğu gibi aydın kesimlerinde de büyük tahribat yaratmış. Başka bir deyişle tam bir aydın kıyımı gerçekleştirmiş. Bunu da FETÖ’nün ülkeye yüklediği maliyetler listesine eklemek gerekir.