Evliliği Yıkan 10 Düşman

“Evlendiğim erkek bu muydu, evlendiğim kadın bu muydu, çok şaşırıyorum, ben yanlış insanla mı beraberim?”
Evliliğin ilerleyen yıllarında birçok çift, bu tarz soruları sormaya başlar. Belli ki, yolunda gitmeyen bir şeyler başlamış…
İnsan yaşamının en önemli, sevinçli anlarından biri de evliliktir. Büyük umutlar ve hayallerle biraraya gelinir. Oturulacak yer ve mobilyalar özenle seçilir. Çocuk yapma ve onlarla mutlu olma hayalleri kurulur. İki ayrı kişilikte ve kültürde insan, bir süre sonra, tartışmalara, kavgalara başlar. Hiç de arzu edilmeyen nahoş bir atmosfer oluşur. Bu ortamın oluşmasında kişilerin karakterleri, davranış biçimleri, alışkanlıkları, inançları, korkuları, bağımlılıkları, kompleksleri, beklentileri vs rol oynar. Artık aradaki sıcaklık kaybolmaya başlamış ve iletişim ortadan kalkmıştır.
İletişimde birbirini dinlemeye, anlamaya çalışmamak ve ön yargılarla hareket etme; kendini yeterince ifade edememe veya edememe devreye girdiğinde sorun karmaşık hale gelir. Eşler arasında evliliği bitirmeye kadar varabilen iletişim ve davranış hataları oluşur. Nedir bu hatalar?
1) Eşinin, kişiliğine karşı yıkıcı eleştiride bulunma: “Sen hep böylesin, zaten bir gün de olsun beni dinlemedin, hep bağırıyorsun, beceriksizsin. Komşunun eşinden ibret al. Beni üzmekten zevk alıyorsun” şeklindeki ifadeler eşi suçlayıcı, yargılayıcı, kırıcı eleştirilerdir. Oysa iletişimde; Ben Dilini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz: “Ben bu sözünden veya davranışından dolayı çok üzüldüm, hayal kırıklığı yaşadım.” Bu ifade daha ince, yumuşaktır ve olayın kişide oluşturduğu duyguyu yansıttığından eşini olumlu etkileyebilir.
2) Genellemede bulunma: “Hep böylesin, böyle yaparsan, zaten senden başkası da beklenemez ki, bencilsin, hiç değişmiyorsun, bu huyunu annenden, babandan kapmışsın, bir gün de iyi yanını göremeyecek miyim?” tarzındaki sözler eşi bir kalıba sokan ve damgalayan ifadelerdir. Mantıksak olarak düşündüğümüzde mademki eşiniz söylediğiniz gibi hep öyle, yıllardır değişmiyor, peki siz ne oranda değiştiniz? Örneğin siz de yıllardır eşinize aynı cümleleri ve yargılamaları tekrarlayıp duruyorsunuz. O halde, siz de hep öylesiniz, kendinize dönün ve işe kendinizi değiştirmekle başlayın. “Herkes önce âlemi değiştirmeye çalışır, ama hiç kimse kendini değiştirmekle işe başlamaz” lafını unutmayın!
3) Eşinin aklını okuma: Evlilikte ilişki bozulmaya ve mutsuzluk ortaya çıkmaya başlayınca araya mesafeler girer. Sürekli kavga, üzüntü, bir noktada çiftleri sessizliğe ve kendi dünyasına itebilir. Fakat burada sözlü iletişim yerine, sözsüz yani davranışlardan anlamlar çıkarıp eşini yargılama süreci başlar. “Hah yine kızdın, bakışlarından anladım, sen öyle demek istemedin. Senin kafanın içinde neler var çok iyi biliyorum, senin ne hinlikler peşinde olduğunu tahmin ediyorum…” tarzındaki yaklaşımlar eşin jest ve mimiklerinden, hal ve hareketlerinden anlamlar çıkarmaya yöneliktir. Tabii ki bunlardan yola çıkarak onun düşüncelerini okuma gibi bir yanlışlığın içine girilmiş olunuyor.
4) İşi yokuşa sürme: Günün birinde eşlerden birinde olumlu bir değişiklik olmuştur veya gittikleri doktor tavsiyesi dinlenilmiş ve kişi olumsuz bir davranışından vazgeçmiştir. Diğer eş “on yıldır sana söyledim ama beni dinlemedin, sonunda dediğime geldin başkası deyince daha mı kıymetli oluyor?” biçimindeki konuşmalar eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır, oysa “bu değişiklikten dolayı çok mutluyum, sevinçliyim, çok hoşuma gitti… gel beraber plan yapalım. Başka nelerimizi değiştirebiliriz konuşalım, birbirimize yardımcı olalım” tarzında bir diyalog kurulursa olumlu değişiklik pekişmiş ve devamı için de teşvik edilmiş olur.
5) Sürekli geçmişi gündeme getirme: Herkesin evliliğinde geçmişte yaşadığı olumsuz bir anısı vardır. Aile kavgaları, kırgınlıklar, ihanetler, küçük düşürülmeler hayal kırıklıkları vesaire. Geçmişte yaşanan kötü anıyı sürekli gündeme getirmek sıkıntı doğurur ve sorunların pekişmesine neden olur. “Evliliğin ilk yıllarında bana yaptıklarını hiç unutmuyorum, seni affedemiyorum, annen, baban şöyle yapmıştı ve sen beni yalnız bırakmıştın…” biçimindeki iletişimsizlik yerine varsa olumlu bir davranış şöyle söylenebilir: “Evliliğin ilk dönemlerine göre daha farklısın ben de hatalarımı düzelttim ve daha iyi bir noktadayız.” Bu yaklaşımda olumlu olana dikkat çekiliyor, pozitif ortam oluşuyor ve motivasyon artıyor.
6) Hep kendini haklı görme: Hatalar, yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde kim daha haklı adeta, “mahkeme” kuruluyor: “Evliliğimiz boyunca kavgaları hiç ben başlatmadım. Sen hep bana kötü davrandın, aşağıladın, bütün sorunlar senden kaynaklanıyor…” Bu tarz kalıp sözler tıkanan evliliklerin klasik sözleridir. Oysa önce kendimize bakmamız ve ben nerede hata yapıyorum, yanlışım ne olabilir diye düşünmek gerekir. Sürekli karşı tarafı haksız görmek işin kolaycılığıdır. Sorunları çözmez, kendi hatalarımızı örtbas eder ve kendimizi “temize” çıkarmış oluruz.
7) Eşin sorumluluk almaması: Aile yükünün tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokar ve gergin, öfkeli yapabilir. Bu yüzden hiçbir cinsiyet ayırımı gözetmeksizin yapılacak işleri ortak yapmaya gayret etmek gerekir. Diğer yandan ilişkideki bozulmadan dolayı “sen beni zorluyorsun, çıldırtıyorsun, bu yüzden öfkemi kontrol edemiyorum, seninle ilişkimde zorlanıyor ve bu yüzden öfkemi kontrol edemiyorum” tarzında konuşulsa kişi kendisini de ortaya koyuyor ve sorumluluğu paylaşmış oluyor. Böylece eşini suçlamıyor var olan soruna dikkat çekip, üzerinde düşünülmesi gerektiği mesajı veriliyor.
8) Mantıksal yaklaşmak onu silah olarak kullanmak: “Bana iyi bir neden göster, söylediklerimi çürüt yoksa beni kabul et. Bana geçerli mantıksal neden göster ben her şeyini yapayım” yaklaşımı evlilikle iş ilişkisini karıştırma yaklaşımıdır. Evlilikte roller, duygular, cinsellik ve birçok değişken rol oynar. Kendisini “Temize çıkarmada” mantık olayını ileri sürmek kendimizi aldatmaktan ibarettir. Kendimizde kusur aramıyorsak biz değişime kapalı bir insanızdır. Veya kendimize güvenimiz eksiktir. Kendimizle yüzleşmekten korkuyor olabiliriz.
9) Konuşurken sözlerin kesilmesi ve ses tonunun yükseltilmesi: İletişimde en önemli husus konuşan insanı sonuna kadar dinlemek çok gerekliyse aralara girmektir. Dinlemek, anlamak ve kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek, ses tonunu yükseltmemek, kişiyi baskı altına almamaktır.
10) Eşlerden birinin kendini terapist yerine koyması: “Senin hasta olduğunu biliyorum, nedenlerini de biliyorum. Senin ne zayıflıkların var hepsini keşfettim. Ne yapman gerektiğini söylüyorum ama sen beni dinlemiyorsun. Beni dinlesen doktora falan da ihtiyacın olmaz. Ne gereği var? Doktorun yaptığını ben sana, hem de bedava yaparım. O parayla gidip yemek yeriz….” Eş ne kadar bilgili, tecrübeli olursa olsun kendini doktor yerine koymamalı, yoksa bir şey değişmez, eşi kendisini dinlemez ve dirençle karşılaşır. Bu yüzden ona doktorluk yerine iyi bir eş, arkadaş dost, sevgili, maşuk nasıl olur öyle davranalım…
Evlilere öneriler:
*Birbirinizden korkmayın, çekinmeyin, utanmayın.
* Düşünce ve duygularınızı, kızgınlıklarınızı uygun sözcüklerle birbirinize aktarın.
* Birbirinizin sözünü kesmeden dinleyin ve dinlediğinizi belli edin.
* Konuşmalarınıza bir sevgi, saygı sözcüğü ile başlayın.
* Sorular sorarken, eşinizi sorgular ve suçlar tarzda sormayın.
* Duygularınız konusunda birbirinizi yargılamayın, duyguların tartışmasını yapmayın.
* Yalan söylemeyin, açık, dürüst olun.
* Birbirinize yalnız kalma hakkı tanıyın.
* Eşinizin özel zevklerini paylaşmazsanız da ilginizi belli edin.
* Cinsel yaşamınıza yenilik getirin.
* Eleştirilerinizin yıkıcı olmamasına özen gösterin, eşinizin olumlu davranışlarını ödüllendirin, dikkat çekin.
* Akşam yemeklerinde bir arada olmaya ve içten sıcak sohbetlerde bulunmaya gayret edin.
* Birbirinize sürpriz yapın, özel günlerinizi unutmayın.
* Unutmayın evliliğinize ne verirseniz, onu alırsınız.

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et