CHP kurultayı sonrasında en ilginç görüntülerden biri, parti grubunda Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını izleyen muhaliflerin yüz ifadeleriydi.
Gergin ve gizlenemeyen bir nefret dolu bu yüzler, söz konusu siyasetçilerin kendi akılalmaz yanlışlarını belki yeni idrak ettiklerini ortaya koyuyordu. Çünkü parti içi muhalefet açısından seçim öncesi bir kurultay en akılsızca hamleydi. Her kurultayın Kılıçdaroğlu’na kendi iktidarını derinleştirme ve genişletme fırsatı vereceği, ayrıca parti içi muhalefeti de kendi kaderine ortak edeceği açıktı. Asıl siyaset Kılıçdaroğlu’nu bu seçimde yalnız bırakmak olurdu, ama Sav ve Baykal bunu yapamadılar… Çünkü seçim sonrasının Türkiye’sine hitap edecek bir vizyonları olmadığını galiba onlar da kabullenmişlerdi. Böylece göz göre göre kendilerini bir bataklığa sürüklediler. CHP seçimde başarılı olamasa bile, önümüzdeki dönemde artık bu iki ismin gerçek bir hükmü kalmayacak, parti içi pazarlıkların garnitürü haline geleceklerdir.
Kılıçdaroğlu ise bu kurultayı iyi kullandı. Birincisi kendi altında Gürsel Tekin ve Süheyl Batum adları etrafında şekillenen yeni bir gerilim ekseni yaratarak, kendisini ‘siyaset üstü’ hale getirdi ve liderliğini rakipsiz kıldı. İkincisi, Süheyl Batum’u genel sekreterlikten alarak, kendisini CHP liderliğine taşıyan proje sahiplerine net bir mesaj verdi. Bundan böyle Kılıçdaroğlu’nun ulusalcılardan göreceli olarak daha bağımsız davranabilmesini sağlayacak psikolojik zemini hazırladı. Üçüncüsü, sekreterlikten almış olduğu Batum’u seçim işlerinden sorumlu kılarak, hem ulusalcı projeye bir selam göndermiş, hem de muhtemel seçim yenilgisinin sorumluluğunu üzerinden atmış oldu. Böylece Kılıçdaroğlu’nun kaybedemeyeceği bir oyun kurguladığı söylenebilir: Seçim başarısı kendi liderliğini toplum nezdinde pekiştireceği için eli rahatlayacak, ancak yenilgi halinde de onu tutan iplerden kurtulacaktır. Dördüncüsü, örgüt işlerini Gürsel Tekin’e vererek partinin kurultay tabanının tümüyle kendi isteğine göre yeniden dizaynlanmasının yolunu açtı. Tekin’in bu imkânı büyük bir iştahla kullanacağına kuşku yoktur. Aslında Tekin’in de yakın gelecek açısından her sonuçta kazançlı çıkacağı bir süreçteyiz. Seçimin kazanılması onu yerinde tutacak ama yenilgi halinde muhtemelen genel sekreter koltuğuna oturacaktır. Nihayet beşincisi, Kılıçdaroğlu bu kurultayda Sav ve Baykal’ı kendi kaderine ortak ederken, onlarla siyasi bağlamda ‘alay’ da etmiş oldu. Her iki siyasetçiye yakın birer ‘kadın siyasetçinin’ MYK üyesi ve genel sekreter olarak görevlendirilmesi, bir yandan parti içi muhalefeti anlamsızlaştırırken, muhtemel seçim yenilgisinin yükünü de paylaştırdı. Üstelik bu tablo Kılıçdaroğlu’nun ‘birleştirici lider’ olarak sunulmasını sağladı. Bunun niçin bir tür ‘alay’ olduğunu ise siyasetin erkek egemen kültürünü bilenler kavramışlardır. Kılıçdaroğlu ‘yumuşatılmış’ bir Sav ve Baykal yaratmış oldu ve nitekim bunun getirdiği çaresizlik, parti grubu konuşmasını dinlerken her iki siyasetçinin yüzüne yansıyordu…
Kılıçdaroğlu’nun bu maharetli manipülasyonunun ardında tabii ki bir ‘akıl’ var. Ancak bu sonucu ortaya çıkaran etken yeni liderin kabiliyetinden ziyade, rakiplerin toplum nezdinde siyaset dışı kalmaları. Sav ve Baykal’ın yarını taşıma güçleri ve perspektifleri yok… Kılıçdaroğlu ise kendi yetenekleri üzerinde yükselen bir liderden ziyade, yetenek boşluğunda hasbelkader ‘liderleşen’ bir hevesli siyasetçi… Aynı zamanda şanslı bir siyasetçi. Çünkü önündeki misyon hem parti içinde hem de partinin dışa dönük görünümünde ‘yumuşak’ bir CHP’nin yaratılmasıdır ve bu görev Kılıçdaroğlu’na gayet uygun. Çünkü sözünü ettiğimiz ‘yumuşama’ kendisiyle yüzleşmeyen, toplumsal sorunlarda derinleşmek zorunda kalmayan, buna karşılık söylem temelinde muğlak ancak olumlu imaj yaratan bir partiyi ima ediyor. Bu nedenle CHP’nin Kürt raporunu unutması, ‘iki dil’i bölücülük olarak adlandırması, sadece iş ve aştan bahsetmesi son derece isabetlidir. Unutmamak gerek ki CHP zaten katı Kemalizm’den geliyor. Diğer bir deyişle devletçi söylemin yadırganacak hali yok. Ama bundan her uzaklaşma, Kılıçdaroğlu’nun ‘yeni’ özgürlükçü CHP’si olarak sunulabilecektir ve elde bunu yapmaya hazır da bir medya bulunmaktadır.
Yumuşak CHP, partiye yeni bir imaj kazandırmak ve laik kesimin apolitik cenahını havaya sokmak için uygun bir proje. Ancak ne yazık ki bu yumuşaklıkla toplumun geri kalanına söyleyeceği de pek fazla bir şey yok…
Zaman, 06.01.2011