AK Parti- CHP koalisyonu konusunda her iki tarafta da bunca umutsuzluk varken görüşmelerin bir türlü sona ermemesini; üstelik her iki tarafın da her toplantı ertesinde hiç alışık olmadığımız uzlaşmacı bir ses tonu ve yüz ifadesiyle yaptıkları iyimser açıklamaları neye borçlu olduğumuzu sanırım hepimiz biliyoruz: Masadan ilk kalkan olmama gayretine…
7 Haziran’dan bu yana yaşadığımız döneme Türkiye’yi erken seçime götüren parti olmamak için verilen taktik savaşları dönemi de diyebiliriz.
Ama galiba artık bu dönemin sonuna yaklaştık…
Baksanıza, üst düzey bir CHP yetkilisinin Reuters’e yaptığı açıklamaya bakılırsa, Kılıçdaroğlu bu yazının yazıldığı gün milletvekilleriyle yapacağı grup toplantısında seçim broşürlerini dağıtmaya başlayacakmış!
HDP ise erken seçime “Barış Bloku” adını verdiği ve içinde her türden sol grupçuğun, “eller tetikten çekilsin”ci STK’nın ve HDP’ye yakın duran CHP milletvekillerinin yer alacağı ittifakla girmeye karar verdi bile. Şimdi bu ittifakın görüşmelerini yapıyormuş. Kılıçdaroğlu’nun bu görüşmelerden haberdar olduğu ancak koalisyon görüşmeleri sürerken resmiyete binmesi yakışık almayacağı için şimdilik uzak durduğu söyleniyor.
AK Parti derseniz, tek başına iktidara bu kadar yakınken, şansını bir daha denemeden koalisyona razı olmayı bir türlü içine sindiremiyor. Tabanının CHP’yle arasındaki tarihi kan uyuşmazlığı da işin cabası…
Hâl böyle olunca, 7 Haziran akşamından bu yana en büyük ihtimal olan erken seçim ihtimali, yavaş yavaş tek ihtimal haline gelmiş gibi.
Gerçi anketler yeni bir seçimde tabloda radikal bir değişiklik olacağı işaretini vermiyor. AK Parti ve CHP’de bir – iki puanlık yükselişler, MHP ile HDP’de ise aynı oranda düşüşler, hepsi bu… Ama yine de AK Parti’nin, iki puanlık yükselişin kendisine getirebileceği bıçak sırtı bir iktidarı, içine bir türlü sinmeyen CHP koalisyonuna tercih edeceği anlaşılıyor.
Kaldı ki, erken seçim tek başına iktidar getirmediği takdirde dönüp dolaşıp gelinecek nokta bugün bulunulan noktadan farklı değil; yani koalisyon denenecekse şimdi değil, o zaman denenebilir ve AK Parti açısından bir şey kaybedilmemiş olur. Düşünce bu…
Bu mantık pek de yanlış sayılmaz. Ama benim korkum başka…
Erken seçimden tek başına AK Parti iktidarı çıkmadığı takdirde ortaya çıkacak tablonun 7 Haziran sonrası karşımıza çıkan tablodan en büyük farkı MHP’nin tutumu olacaktır. Öyle ya, hiçbir siyasi parti, hem siyasi parti olup hem de iktidar ortağı olmaya ve yönetimde sorumluluk almaya ilelebet direnemez. Direnirse kendi tabanı başta olmak üzere bütün halk “sen ne için varsın?” diye sorar ona. Dolayısıyla, bugün koalisyon için bütün kapıları kapatan MHP’nin erken seçimden sonra AK Parti’yle dört yıllık bir koalisyona yönelmesi büyük ihtimaldir ve bu durumda AK Parti’nin bu alternatifi öncelikle değerlendireceğini rahatlıkla öngörebiliriz.
Zira biliyoruz ki, 7 Haziran seçimlerinden bir AK Parti – MHP koalisyonu çıkmamasını MHP’ye borçluyuz. AK Parti cenahında bu iki partinin koalisyonunun (kendi ifadeleriyle, gerek tabanların geçişkenliği, gerekse temel değerlerde uyumluluk açısından) en doğal ve en uyumlu ortaklık olarak görüldüğünü biliyoruz. Bu defa MHP’nin kapıyı açması halinde AK Parti’nin o kapıdan seve seve girmesi hiç sürpriz olmaz.
Ve bence bu, gerek Türkiye, gerekse AK Parti açısından en berbat ihtimaldir.
Neden böyle gördüğümü gelecek yazımda anlatacağım.
Akşam gazetesi, 13.08.2015
