En büyük ceza DTP’yi kapatmamak

Demokratik Toplum Partisi için açılan kapatma davası hakkında Anayasa Mahkemesi karar vermek üzere.

Bu karar, Kürt sorununu çözmek üzere AK Parti’nin devlet projesi olarak takdim ettiği demokratik açılım süreci bakımından hayatî ehemmiyet taşıyor. Bu bakımdan karar, içeride ve dışarıda büyük bir dikkatle takip ediliyor. Anayasa Mahkemesi, böylece bir kez daha siyasete yön verecek bir karar verecek.

Reşadiye’deki çatışma çok manidar

Karar öncesindeki siyasî atmosfere bu bakımdan kısaca bakmakta fayda var. PKK militanlarının Habur’daki teslim törenlerinin yarattığı tepkilerin aksattığı süreç, CHP ve MHP’nin şiddetli muhalefeti ve DTP’nin gittikçe sertleşen açıklamalarıyla sıkıntılı bir döneme girdi. Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki yeni hücresini beğenmemesi üzerine başlatılan şiddet içeren kitlesel sokak hareketleri ise bu sıkıntıyı artırdı. Gösterilerde minibüslere, otobüslere, AK Parti ve MHP binalarına saldırıların yanında, bugün itibarıyla bir Türk bayrağı da yakılması niyetin tahrik olduğunu gösteriyor. Son olarak İstanbul’da molotoflu saldırıda otobüste yeralan Serap Eser bugün, Anayasa Mahkemesi’ndeki karar günü öncesinde vefat etti. Bu zamanlama ve Serap Eser’in ailesinin şikâyetleri, bu hadisenin ayrıca soruşturulmasını elzem kılıyor. Keza akşam saatlerinde Tokat Reşadiye’den gelen 5 askerin şehit olduğu 6’sının yaralandığı haberi, yeri ve zamanlamasıyla bilhassa manidar. Bu tür kararlar öncesinde hep görülen türden bir psikolojik harp operasyonunun bu kadar cüretkâr şekilde yapılabilmesi, açılımı sona erdirmek isteyen karanlık güçlerin kararlılığını gösteriyor. DTP Eşbaşkanı Emine Ayna’nın yine aynı gün, ‘taban bizi dağda görmek istiyor’ ve ‘partimizin var oluş sebebi PKK’nın kuruluşudur’ mealindeki açıklaması dikkat çekiciydi. Bu arada bazı yayın organları, DTP içindeki Emine Ayna’dan ve dolayısıyla PKK’dan farklı düşünenlerin bir ayrışma noktasında olduğu yönünde değerlendirmeler yapıyorlar. Hükümetin demokratik açılım sürecinin bir ayağını teşkil eden kanun tasarısının Meclis’te bugün yapılacak görüşmesi, AK Parti’nin talebiyle ertelendi.

Kürt sorununu tartışamayan ve bu sorun etrafında yeni yetişen siyasî elitleri bünyelerine al(a)mayan Türkiye’nin geleneksel siyasî partilerinin çoğunun 90’lı yıllarda bölgede silinmesiyle beraber, müstakil bir siyasî parti ortaya çıktı. HEP, HADEP, DEHAP gibi kapatılan bu partilerin geldiği son nokta, DTP’de ifadesini buluyor. Devletin ve PKK’nın şiddetli baskısıyla budana budana DTP haline gelen bu siyasî gelenek ciddi kadro, tecrübe ve inisiyatif kaybı yaşadı. 12 Eylül sonrasında yurtdışına kaçışlarla başlayan siyasî kadroların kaybı, kapatılmalardan sonra gelen siyasî yasaklar, yıldırmalar ve cinayetlerle devam etti. Her kapatmadan sonra PKK’nın baskısına daha açık hale gelen bu gelenek, bugün ne yazık ki modern bir siyasî parti hüviyeti taşımakta zorlanmaktadır. Kendisini Kürt sorununda ve demokratik açılım sürecinde muhatap olarak bile gör(e)meyen meşru bir parti olan DTP’nin yaşadığı problem dramatiktir. Konunun bu dramatik ve acılı geçmişini görmeden, sadece DTP’yi suçlamak doğru olmayacaktır. Şimdiye kadar devletin baskıcı ve sorunu inkâr eden politik hatalarının toplamı, şimdi muhatap siyasî bir parti bulmayı zorlaştıran bir maliyetle karşımıza çıkmaktadır. Parlamento’da grubu bulunan ve son mahalli idareler seçimlerinde başarı yakalamış olan bir parti, üzerinde yükseldiği Kürt sorununda kendisini muhatap olarak göremiyorsa, bunun tek sorumlusu o parti olabilir mi?

Üstelik siyasî parti kapatmaların sorunların çözümüne hiçbir katkı sağlamadığı bu kadar ortadayken. Açılım sürecinin en kritik aşamasında DTP’yi kapatmak, tarihe geçecek bir siyasî basiretsizlik olacaktır. Şüphesiz buraya kadar söylenenler, bu siyasî geleneğin ve DTP’nin apaçık siyasî hatalarını ve ahlakî problemlerini ortadan kaldırmıyor. Ancak bu tür eleştirilerin ifade edilebilmesi için, moral bir zemin gerekiyor. Kapatma ve baskı, işte bu moral zemini ortadan kaldırdığı için yanlış bir yol. DTP’ye yönelik eleştirilerin bir mâkes bulabilmesi, eleştirilerin özeleştiriye dönüşebilmesiyle mümkün. Özeleştirinin dile getirilebilmesi de yine aynı moral zemine muhtaç. Bu bakımdan DTP’nin içindeki farklılıkların açığa çıkabilmesi, hataların tartışılabilmesi ve açılımla yeni bir dönemin başladığını görülebilmesi için Anayasa Mahkemesi eskisinden farklı bir bakış açısıyla davaya bakmalıdır.

DTP olmazsa muhatap kim olacak?

Eğer Anayasa Mahkemesi bu basireti göstermezse, zaten kaybettiği itibarını geriye kazanmak bir yana, girilecek yeni dönemin faturasıyla karşı karşıya kalacaktır. DTP’nin kapatılmaması, bilhassa partinin kapatılması için elinden geleni yaptığı anlaşılan PKK ve onun DTP içindeki yandaşlarını zor durumda bırakacaktır. Bu bakımdan belki de kapatmamak, DTP için kapatmaktan daha büyük bir ceza olacaktır. Kapatma ve yeni siyasî yasaklar, yeni kurulacak partiyi PKK çizgisine daha çok yaklaştıracaktır. Daha da kötüsü, yeni bir partinin kurulmamasıdır. PKK ve Öcalan’ın bu ihtimali de değerlendikleri anlaşılıyor. Kapatma kararıyla sorunun derinleştirilmesi yerine, DTP kapatılmayarak PKK’nın inisiyatifi boşa çıkarılarak DTP’nin özeleştirilerle sahiden modern bir siyasî parti olmasının yolu açılabilir. Kapatmadan önce Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in şu sorusu ciddiyetle düşünülmelidir: “Bir sorun direkt ya da dolaylı, muhatapsız, istişaresiz çözülebilir mi? Çözüm süreci başlayabilir mi?”

Zaman, 08.12.2009

Bu Yazıyı Paylaşın

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et