Efkan Ala’yı ve Selami Altınok’u biraz tanırım.
Gerçi bir akademisyenin bakanları, bürokratları tanımasının çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Fakat Türkiye’nin kaderini değiştiren bu iki insanla hemşehri olmak, aynı okullarda okumak güzel bir duygu.
Efkan Bey’le müsteşarlığı döneminde kamu yönetimine ilişkin reformlar üzerine fikir alışverişi yapmışlığım var. Orada edindiğim izlenime göre Efkan Bey’in, birçok devlet adamında olmayan entellektüel bir kafa yapısı vardı ve olaylara bakışı oldukça berraktı.
Şahit olduğum kadarıyla müsteşarlığı döneminde devletin yeniden yapılanmasıyla ilgili epey hazırlık yapmıştı. Bu reformların bir kısmı hayata geçirildi. Fakat özellikle Ergenekon süreci bu reformların tam olarak uygulamaya konulmasına imkân vermedi. Sonra Efkan Bey İçişleri Bakanı oldu ve Türk tarihinin önemli olayları -Açılım, Şehir çatışmaları, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz olayları- onun zamanında meydana geldi.
Fakat bana soracak olursanız tarih onu, müsteşarlığı dönemindeki reformcu kimliği ve 17-25 Aralık dönemindeki duruşuyla yazacaktır.
Bugün yani 15 Temmuz sonrası, herkes Hükümetin yanında ve herkes aşırı FETÖ düşmanı. Hatta bazı kişilerin FETÖ karşıtlığı çığırtkanlık düzeyinde. Ve bugün hiç kimse FETÖ taraftarlığı yapamıyor. Bu yapıyla en ufak bağı olan hâkimler, savcılar, paşalar hemen açığa alınıyor.
Fakat 17-25 Aralık, Ak Parti’nin içinde bile duraksamaların olduğu bir dönemdi. Ve iki kişi, birisi dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, diğeri ise onun arkadaşı İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok bu ülkenin kaderini değiştirdiler.
O gün, bu iki yürekli insan, cesaret gösterdiler, Anayasayı ve Kanunları fiilen yok sayıp darbeci savcıların talimatını dinlemediler.
O gün bu iki cesur insan duraksama gösterseydi, bakanların oğlu üzerinden bakanlara, Başbakanın oğlu üzerinden Başbakana ulaşılacaktı ve büyük bir ihtimalle FETÖ ülkeyi ele geçirmiş olacaktı. Ne 15 Temmuz darbe girişimi olacaktı ne de biz meydanlara inip devletimizi kurtarabilecektik. Kale içeriden fethedilecekti.
Çoğu kişi 17-25 Aralık’ta acaba ne oluyor diye düşünürken, ya da olayları hukukun gereği olarak görürken veya kendi hükümetinden şüphe duyarken, Efkan Ala ve Selami Altınok, duraksamadılar ve tereddüt göstermediler.
Bize düşen, çocuklarımız adına bu iki öncüye saygı duymak.
Ben bu anlamda kendimi çok şanslı görüyorum. Efkan Ala gibi bir devlet adamı ve Selami Altınok gibi bir dost kolay bulunmaz.