Anayasa Mahkemesi, beklendiği üzere, “Demokratik Toplum Partisi”ni kapattı. Son birkaç gündür bu kararın muhtemel siyasi sonuçları hakkında tahminler yürütülüyor. Bu sonuçlardan en önemlisi “Kürt Açılımı”nın geleceğiyle ilgili olanlar. İyimserler de var olmakla beraber, çoğu kimse DTP’nin kapatılmasının bu süreci olumsuz olarak etkileyeceğini, hatta akamete uğratacağını düşünüyor.
Oysa, Açılımın bu karardan nasıl etkileneceği bir yandan DTP’lilerin şimdiden sonra nasıl bir yol izleyeceklerine, öbür yandan da hükümetin belirleyeceği yeni stratejiye bağlıdır. Aslına bakılırsa, Ahmet Türk ve arkadaşlarının bu meselede tutacağı yol Açılımın kaderi bakımından eskisinden de önemli hale gelmiştir. Çünkü, son gelişmeler PKK’nın bu Açılıma, dolayısıyla Kürt sorununun barışçı yoldan çözümüne karşı olduğunu göstermiştir. Onun için mesele, DTP’lilerin önümüzdeki dönemde PKK’dan bağımsız bir siyaset izleyip izlemeyeceklerinde düğümlenmektedir. Bu dönemde eğer DTP’liler kitlesel olayları provoke eder tarzda davranmaz da barışçı bir siyaset izlemeyi tercih ederlerse, bunun çözümü kolaylaştıracağı açıktır.
Öte yandan, demokratik açılımın geleceği bakımından asıl belirleyici olan hükümetin benimseyeceği tutumdur. Aslına bakılırsa, AKP hükümeti DTP’yi bir nevi “Kürt tarafı” olarak bu işe dahil etmekte baştan beri isteksiz olmuştur. Hatırlanacağı gibi, Başbakan Erdoğan DTP eş başkanı Ahmet Türk’le görüşme konusunda uzunca bir süre ayak diremişti. Bu da, çok muhtemelen, AKP yönetiminin Kürt sorununu çözme “başarısı”nın onurunu ve siyasi rantını kimseyle paylaşmak istememesinden kaynaklanıyordu.
Ne var ki, CHP ve MHP’nin katı muhalefeti de nazara alındığında, hükümetin bu işi tek başına götürme yaklaşımının başarılı olma şansı yüksek değildir. Bu gerçeğe rağmen AKP’nin bu Açılım işinde kendisine çok güvenmesinin belki en önemli nedeni, parlamentoda Kürtleri en fazla temsil eden partinin kendisi olmasıdır. Bunun sorunun çözümünde AKP’ye bir avantaj sağladığı doğru olabilir, ama sürecin başarısı için bu temsil kabiliyetinin yeterli olduğunu düşünmek yanlıştır. Çünkü, AKP’de temsil edilen Kürt oyları “kimlik” temelli olmaktan çok, esas itibariyle muhafazakâr duyarlılıkların harekete geçirdiği oylardır. Oysa, -muhafazakârı ve milliyetçisiyle- Türklerin hoşuna gitmese de, halihazırda var olduğu şekliyle Kürt meselesini “Kürt kimliği” bilincinden ayrı olarak düşünmeye imkân yoktur.
Bu arada, AKP liderliğinin gözden kaçırdığını sandığım önemli bir nokta daha var: DTP’nin kapatılmış olması zaten gerilimi tırmandırma potansiyeli taşırken ve esasen PKK da buna dünden hazır iken, hükümetin Kürt siyasi hareketini yok sayar bir şekilde davranması sadece genel olarak ülke için değil, AKP’nin kendisi için de fevkalâde risklidir. Erdoğan ve ekibi, ülkenin Doğu ve Güneydoğusunda gerilimin gitgide tırmanmasının –adı açıkça konmasa bile- bir tür olağanüstü hali hükümete bir emrivaki olarak dayatabileceğini hesap etmek zorundadır. Böyle bir durum hepimiz için barış, özgürlük ve demokrasi kaybı anlamına geleceği gibi, bu AKP’nin de “köşeye sıkışması”yle ve statüko güçlerinin kuşatması altına girmesiyle sonuçlanabilir. Yani, iyi hesap yapmaması halinde AKP hiç beklemediği bir tuzağa düşebilir.
Onun içindir ki, bu Açılımın başarılı olması, her şeyden önce, hükümetin son gelişmelere rağmen kararlılığını yitirmemesine bağlıdır. Ama, belirttiğim gibi, hükümetin ayrıca Kürt siyasi hareketini göz ardı etmemesi de sürecin başarısı için son derece hayatidir. Mamafih, kabul etmek gerekir ki, DTP’nin kapatılmasından sonra hükümetin işi bir hayli zorlaşmıştır. Dahası, PKK’ya yakın odakların yazıp söylediklerine bakılırsa, PKK liderliği kendisinin muhatap alınmaması durumunda Açılımı sabote etmeye devam edecektir. Devletin içinde de Kürt sorununun çözülmesini istemeyen gizli-açık odakların var olduğunu da düşündüğümüzde, PKK’nın bu sabotaj işinde hiç zorlanmayacağını söyleyebiliriz. Esasen, PKK baştan beri “Kürt Açılımı”nın asıl hedefinin kendisinin tasfiye edilmesi olduğundan endişe etmekteydi. Bu açıdan bakıldığında, DTP’nin kapatılması en fazla PKK’ya yaramış görünüyor.
Trabzon Taka Gazetesi, 15 Aralık 2009