Ülkenin seçimlerden önceki halini bir düşünün.
Siyasi gerilimin yükseldiği, atmosferin ağırlaştığı, toplumun bunaldığı ve nefes alamaz hale gelmeye başladığı elektrik yüklü bir ortam vardı.
Halk fişi çekti ve bir anda bütün tablo değişti.
Şimdi yeniden beyaz bir sayfanın açıldığı, seçimlerden önce her zamanki gibi elinden geleni ardına koymayan oligarşi medyasının bile yeniden sempatik mesajlar verdiği kısa bir “ilk durum”u yaşıyoruz.
Ama hepimiz biliyoruz ki böyle devam etmeyecek.
Bunun sadece hükümetin yapıp ettikleriyle ilgili değil, yaşadığımız değişimin niteliğinden kaynaklanan boyutları olduğu için.
Değişim harareti yükselir
Türkiye toplumu, ayrıcalıklı bir zümrenin subaşını tuttuğu oligarşik bir yapıyı, kitlelerin demokratik seçimlerle iş başına gelen siyasi temsilcileri eliyle değiştiriyor. Hiçbir bünye bu değişimi yüksek ateş olmadan atlatamaz. Çünkü “eli iyi gelenler” kartların yeniden dağıtılmasına her zaman itiraz ederler ve bu tepki siyasi gerilim olarak yansımasını bulur.
Ama siyasi gerilimin kaçınılabilir boyutu da vardır ki, değişimi yürüten siyasi aktörünün bunu başarması önemlidir.
Gerilimi düşürmek için bu yapısal değişimden vazgeçmeyi kastetmiyorum.
Tersine, hem adaletin hem de o değişimin aktörü olan hükümetin ayakta kalabilmesi, yapısal adaletsizlikle malul olan sosyo-politik sistemi dönüştürmeye devam etmekten geçer. Yarın yeniden ülkeyi istikrarsızlaştırma pahasına eski kazanımlarını geri almaya kalkışacak eski oligarşik unsurların tasfiyesini tamamlamaktan geçer.
Ama bunu yaparken, kimsenin kendisini, ekonomik, sınıfsal, cinsel, ideolojik veya başka bir kimlik özelliği yüzünden dışlanmış hissetmemesini sağlayarak; rehabilite edici bir dille ve herkesin hak sahibi saygıdeğer bireyler olduğunu pratik içinde gösteren bir yaklaşımla.
Formül, sistemi dönüştürmekte gerektiğinde radikal olmak, ama bunu siyasi muhalifler dahil herkesle maksimum iletişim çabası içinde, mümkünse parçacı reformlarda onların da katkısını alarak yapmaktır.
Yeni dönemin gündemi
Hükümetin 7 Haziran’dan gereği gibi ders alıp almadığını önümüzdeki birkaç ayda öğrenmiş olacağız. Bunun da bazı göstergeleri olacak.
Bunlardan ilki, sivil anayasa olacak. Onca zamandır yürütülen çok boyutlu çabalar boşa gitmiş değil. Şu an TBMM’nin web sayfasında dört partinin önerisi duruyor ve bunlardan ikisi, Ak Parti ile o günkü BDP’ninki liberal anayasacılığın telosuna en uygun iki metni ifade ediyor. Dört partinin uzlaştığı maddeler “elde” kabul edilip, ortak bir metin oluşturup halka gitmek için tarihi fırsat kaçırılmamalı.
Bunu yaparken, aynı anda, her kesimi rahatlatacak maddeler içeren bir dizi reform yapılmalı. Yeni ve kapsamlı bir demokratikleşme paketi, otoriterleşme algısına karşı da etkili bir cevap olur.
Alevi meselesinde artık kayda değer, anlamlı adımlar atılmalı. Zorunlu din dersi saçmalığını derhal ortadan kaldırmak ve cemevlerine hukuki statünün iadesi ile kamusal istihdama ilişkin şikayetlerin giderilmesi gibi adımlar zaten adaletin gereği.
Kürt barışında çözüm iradesi devam ettirilmeli. 1 Kasım seçimlerinde alınan sonuç, hem hükümete hem de Kandil’e gerekli çözüm mesajını verdi. Kürt seçmenin HDP’ye kestiği ceza, Kandil’deki bazı unsurların, bazı devletlerin, oligarşi medyasının ve marjinal Türk solunun damgasını taşıyan hendek siyasetini mahkum etmekle kalmadı, süreci bütün sorunlarına rağmen ilerletmeyi öngören öteki HDP’nin görünürlüğünü de mümkün kıldı; oligarşi medyasının Kürt versiyonunun sahte bir saygı söylemiyle dışladığı Öcalan’ın “Eşme Ruhu”nda ifadesini bulan yerli çözümünü de kurtardı. Yaşadığımız ölümlerin acısı, hem Çözüm Süreci’nin, hem de şartlar elverdiğinde silahın tasfiyesi için yeniden konuşmanın zarureti gerçeğini gölgelememeli.
Derin Devlet davalarında yaşananlardan ders alarak, “Cemaat Operasyonu”nun hukuka uygun biçimde yürütülmesini sağlamak da esas olarak hükümetin sorumluluğunda. Hükümet, “kayyuma devretme”den “kelepçeli tutuklama”ya kadar pek çok konuda dile getirilen yerindelik ve ölçülülük eleştirilerini ve ihlal iddialarını ciddiye almalı.
“Çevre”den gelen bir hükümet, bütün bunlara özen gösterse bile, ülkedeki değişim ve dönüşümün doğasından dolayı gerilim yaşanacak. Ancak meşru ve kaçınılmaz olanın ötesinde bir gerilimin yaşanmaması mümkün.
Şimdi demokratik sonuçların sağladığı moral üstünlük ve enerji azalmadan taze bir başlangıç için fırsat var. İlk üç-altı ay önemli.
Dilerim hükümet bu fırsatı herkes için hayatı kolaylaştıracak bir “siftah” yaparak kullansın.
Yeni Yüzyıl, 12.11.2015