Diyanet tartışması ve değişen saflaşma

Laiklik tartışmalarının dönüp dolaşıp Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığı üzerinde düğümlenmesine alışığız.
Öncesini bilemem ama benim hatırladığım kadarıyla bu kurumun varlığı son kırk yıldır tartışmalı. Bu tartışma bazen sönerek bazen alevlenerek ama hiç bitmeden sürüyor.

Son günlerde konu Diyanet televizyonu, Diyanet’in umre organizasyonları dolayısıyla yine alevlenmiş durumda. Ama garip olan şey, bu noktada ortaya çıkan saflaşmanın epey çarpık ve oldukça da şaşırtıcı oluşu…
Şu andaki saflaşmaya bakıldığında, Aleviler’in (ki onların gayet anlaşılır sebepleri var) genel olarak sol kamuoyunun ve laiklik konusunda “endişeli modern”lerin Diyanet’in kaldırılması eğilimi taşıdıkları; buna karşılık Sünniler’in büyük çoğunluğunun; siyasi olarak da AK Parti başta olmak üzere muhafazakâr kesimin Diyanet’in korunmasından yana tavır koydukları görülüyor.
Oysa bu hep böyle değildi.

Bülent Arınç ne demişti?

Bunun hep böyle olmadığını görmek için zamanın Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın 2006’da söylediği şu sözlerini hatırlamak yeterli:
“Gerçek laik bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı olmamalıdır. Türkiye’de aslında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın konumu tartışmalı. Türkiye, Diyanet’in mevcudiyetini tartışmalı, gerekirse bu kurumu kaldırmalı (…)”

Arınç’ın bu sözleri o zamanlar büyük yankı yaratmış ve en sert cevaplardan biri de Hürriyet’in başyazarı Oktay Ekşi’den gelmişti. Ekşi, Arınç’ın niyetinin dini ve din hizmetlerini “mollaların eline” bırakmak olduğunu ve bunun da Türkiye’yi rejim değişikliğine götüreceğini, yani cumhuriyetin yıkılacağını söylüyordu. Ekşi’yle birlikte birçok aydın, demokrat ve sol kesimden yazarın da Diyanet’i ‘din yobazlarının’ İslam’ı yeniden ele geçirmesinin ve yeniden din devleti kurmasının önünde bir engel olarak gördükleri anlaşılıyordu.

Aslında “laikçi” kesimden gelen bu yorumların, Diyanet’in kuruluş amacına ve tarihi boyunca yerine getirdiği misyona son derece uygun olduğunu teslim etmeliyiz. Diyanet İşleri eski Başkanı Ali Bardakoğlu’nun da bir konuşmasında belirttiği gibi, “Diyanet bir cumhuriyet kurumudur.” Bardakoğlu daha ileri giderek, “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Genelkurmay Başkanlığı’nın , Atatürk’ün çok önemli iki projesi” olduğunu söylerken de haklıdır. Cumhuriyeti kuranlar, TSK aracılığıyla toplumun siyasal, kültürel ve hatta ekonomik gelişimini vesayet altında tutarken Diyanet vasıtasıyla da dini hayatını vesayet altına almışlardır.

Ne değişti?

İşte Bülent Arınç’ın, Diyanet’in kaldırılmasını savunurken dayandığı bilinç budur. Arınç bu sözleriyle devletin din alanını kontrol etmesine karşı çıkmış ve doğru bir laiklik anlayışını savunmuştur. Ama bugün ne olmuşsa olmuş, devletin iki vesayet kurumundan birine karşı amansız mücadele veren bir siyasi hareket, diğerine kol kanat germe noktasına gelmiştir.

Buna karşılık, öteden beri “camilerin cemaatlere terk edilmemesi” gerekçesiyle devletin din alanındaki vesayetinin devam etmesi için Diyanet’e sahip çıkanlar, bugün Diyanet İşleri Başkanlığı’nı laikliğin baş düşmanı olarak görmeye başlamışlardır.

Bu arada, pozisyon değiştirmeyen tek siyasi hareket ise liberallerdir. Onlar, devlete ya da Diyanet’e kimin hakim olduğuna bakmaksızın ilkesel bir tutumla her zaman dini alanın sivil topluma bırakılmasını savunmuşlardır.

Bugün, 16.05.2012

Bu Yazıyı Paylaşın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

BU YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZAR PROFİLİ

SON YAZILAR

bizi takip edin
sosyal medya hesaplarımız

0BeğenenlerBeğen
0TakipçilerTakip Et
1,714TakipçilerTakip Et