Söz, Mareşal Fevzi Çakmak’a ait. Cumhuriyetin ‘efsanevi’ Genelkurmay Başkanı. 1937-1938 operasyonlarının başındaki kişi. Hazırladığı bir raporda Dersim için ‘koloni yönetimi’ önerdiği bilinir. Bir rivayete göre de “Doğu’ya yol yapmanın, Doğu’da mektep açmanın, Kürtleri elit hale getirmenin, oraya medeniyet sokmanın aleyhindeydi.” “Bunlar uyanırlarsa istiklal fikrine kapılırlar” diyordu.
Kanaat bu olunca kadın, çocuk, yaşlı Dersimli’nin sığındığı mağaraları zehirli gazlarla bombalamak pek zor olmasa gerek. O dönem Dersim’de olup bitenlerin bazı çok dramatik anlarını CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun 1986 yılında eski emniyet müdürlerinden ve Dışişleri bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil’le yaptığı röportajdan öğrendi Türkiye. Örneğin, idam edilenlerden Seyyid Rıza’nın son sözleri şöyleydi: “Biz evlad-ı Kerbela’yız. Bîhatayız. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir…”
‘Fare gibi zehirlendiler’ sözünü ‘bilinen tarih’ sayfasına çıkaran da Kılıçdaroğlu. Yıllar önce bizzat Kılıçdaroğlu’nun yaptığı röportajda bakın İhsan Sabri Çağlayangil nasıl anlatıyor: “Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti.”
Evet, 30’lu yıllarında ‘gerçek’i arayan Kılıçdaroğlu bugün CHP Genel Başkanı. Yaşı da 63. Tarihle yüzleşmek, hesaplaşmak için daha neyi bekliyor? CHP’nin geçmişten taşıdığı yükü sırtından indirmek, hafiflemek, arınmak için tarihî bir fırsat var önünde. 2009 yılında Onur Öymen, Meclis kürsüsünde Dersim Katliamı’nı savunurken sesi çıkmadı. Anladık, parti içinde o zaman sadece bir grup başkan vekiliydi, gücü yetmedi. Peki şimdi? Onu kim tutuyor?
CHP Dersim milletvekili Hüseyin Aygün, Zaman’dan Habib Güler’e verdiği bir röportajla başlattı tartışmayı. Daha doğrusu yıllardır bu konularda çalışma yapan Aygün, bildiklerinin çok küçük bir kısmını kamuoyuyla paylaştı. Ardından da bir grup CHP milletvekili çıkıp ‘Dersim olayları’ üzerinde görüşlerini açıklayan arkadaşlarının ‘cezalandırılması’nı istediler. Valla bravo! Kendi içinde bile ‘ifade özgürlüğü’ne bu kadar izin veren bir CHP’nin Türkiye’de iktidar olduğunu düşünün bir de…
Peki, CHP’li Aygün’ün röportajında ne vardı ki? Dersim’e ‘soykırıma varan operasyonlar’ yapıldığını, bu operasyonlardan Atatürk’ün de haberdar olduğunu, sorumluluğun da devlette ve dönemin tek partisi olan CHP’de bulunduğunu söylemiş. Bu sözlere tepki gösteren ‘ulusalcı’ CHP’liler tabanın baskısı altındalarmış, Atatürk’ün koltuğunda oturan adamın böyle hakaretlere sessiz kalmasını anlamıyorlarmış!
Elli ile yüz bin arasında olduğu söylenilen Dersimli’nin topluca katledilmesinin ‘makul’ bir açıklaması olabilir mi? Genel Başkanınızın ailesinden 40 kişinin de bu katliamın mağduru olduğunu biliyor musunuz? Genel Başkanınız size anlatmadı mı yoksa?
Atatürk’ün yürütülen operasyonları ve izlenen politikaları bilmemesi mümkün müdür? Çağlayangil’e göre; “Atatürk olayla ilgileniyor ve ilgililere kesin talimat veriyor: Bu meseleyi kökünden hallediniz.” Trabzon Müzesi’nde yer alan harita üzerinde operasyonu gösteren işaretlerdeki el yazısı kime aittir? ‘Tunç Eli’ operasyonuna havadan katılan Sabiha Gökçen kimdir? O dönem olup bitenlerden iktidarın, hadi diyelim devletin sorumlu olması ‘normal’ değil midir? Sorumlu diyelim ki ‘devlet’, devlet-parti bütünleşmesinin tamamen gerçekleştiği bu dönemde CHP bunun neresinde olabilir peki?
Siyaset ve de liderlik gerektiğinde ‘risk almayı’ gerektirir. Kılıçdaroğlu parti içindeki ‘ulusalcı isyan’a isterse ‘rest’ çekebilir. Sanmasın ki ‘isyancılar’ın hedefinde milletvekili Hüseyin Aygün var. Hayır, sınanan onun ‘liderliği’. Atalarının katledildiği, kendisinin çok iyi bildiği bir konuda tavır alamayan, doğruları söyleyemeyen bir parti başkanının inandırıcılığı da, karizması da, liderliği de biter.
Kılıçdaroğlu, parti içindeki ulusalcı beyaz Türklere karşı ‘Dersimli’ olmanın ezikliğini yaşıyor. Farkında değil, aslında bu kimliği bir avantaj; CHP’nin geçmişiyle yüzleşebilmesi ve yeniden doğuşu için bir avantaj.
CHP, ‘ulusalcı-Ergenekon sempatizanı’ grubun vesayetinden kurtulmadıkça ve ulusalcı-Ergenekoncu bir yeni parti doğurmadıkça sancıları bitmez.
Zaman, 18.11.2011