Her yıl 29 Ekim’de, Cumhuriyetimizin ilan ediliş yıldönümünü coşkuyla kutluyoruz.
Ortadoğu ve İslam coğrafyasında, çok partili ve hür seçimlere dayalı tek ülke Türkiye.
Lakin, örnek aldığımız uygar ülkelerin demokratik uygulamalarından ve insan haklarından çok uzaklardayız. Ama bu bir evrimsel süreçtir. Türkiye bu yola girmiştir. Toplumsal ve insani ihtiyaçların önünde hiçbir güç duramaz.
Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu krizleri aşmasının en önemli yolu cumhuriyetin demokratikleştirilmesidir. Halkın her alanda yönetime katılmasıdır. Sivil toplum örgütlerinin hayata daha çok yön vermesidir. Ceberrut devletin yok edilip, halkın ve bireyin lehine devletin küçültülmesidir. Demokratik bir cumhuriyetin yolu da liberal ilkelerden geçiyor. Nedir bu liberal ilkeler? Ve böyle bir sistem nasıl olacaktır?
– Liberalizm hiç bir zaman güçlünün yanında olmaz. Bireyin ve bireyin özgürlüğünü üstün değer olarak görür.
– Hoşgörüyü esas alır. Bir arada, farklılıkları koruyarak , VAR olmanın yollarını arar. Liberalizm farklı ahlaki standartların nasıl bir arada var olabileceğinin bir anlatımıdır.
– Hukukun, insan olmaktan kaynaklanan tüm hakları içermesini ve adil olmasını öngörür. Yüce-kutsal sıfatları hukuka yüklemez. İhtiyaçlara göre birey lehine hukuk değişebilir.
– Bireyin bedenini kendi mülkiyeti olarak gördüğünden her türlü “zorunlu hizmetlere” karşıdır.
– Düşüncenin özgürce ifade edilmesinden yanadır.
– Her şeyin tartışılabileceğini kabul eder. Hiç bir türden kutsallar ve kutsal liderler, ulu önderler vs. kabul etmez.
– Serbest teşebbüsün önünün açılmasından ve piyasanın kendi doğal akışı içerisinde şekillenmesinden yanadır.
– Devletin birey lehine daraltılmasını talep eder.
Daha somuta, ülkemiz için neler istediğimizi anlatırsak daha iyi olur her halde.
Liberal demokratik anlayıştaki bir Türkiye’de neler olacaktır?
– Anayasa tamamen değişecek, insan hak ve özgürlüklerini esas alan, ileri demokrasilerdeki uygulamalar getirilecektir.
– Diyanet İşleri Başkanlığı kalkacak, din hizmetleri topluma, sivil topluluklara bırakılacaktır. Zorunu din dersi kalkacaktır. İsteyene gönüllü ve seçmece olacaktır. Kişi istediği din hizmetini alabilecektir. Devlet, bütün inanç guruplarına eşit ve adil bir mesafede duracaktır. İsteyen inanç kesimleri kendi okullarını, hastanelerini açabilecektir. Gerçek laikliğin olduğu uygar ülkelerde olduğu gibi…
– Dini değerleri referans alan ve almayan, bu şekilde yaşamını sürdüren her birey ve topluluk sonsuz özgür olacaktır.
– Cinsel tercihleri farklı olan bireyler asla dışlanmayacaktır. Kamuda, özelde özgürce çalışabilecektir. “Fuhuş” onların kaderi olmayacaktır.
– Aleviler kendilerini nasıl tanımlıyorsa öyle kabul edilecek ve Cemevi onların istediği şekilde ibadethane statüsüne kavuşturulacaktır.
– Kürtlerin varlığı anayasal olarak kabul edilecek ve ana dilde eğitim-öğretim hakları iade edilecektir.
– İsteyen her etnik unsur, aynı hakları talep ettiğin de bu gerçekleşecektir.
– Yerinden yönetimler (valilerin halk tarafından seçilmesi gibi…) öncelik kazanacaktır.
– Diğer inanç mensuplarının tüm hakları iade edilip, ayrımcılığa son verilecektir. (Örneğin, Heybeliada ruhban okulu açılacaktır)
– Devletin üretimden elini çekmesi sağlanacaktır. Devlet rant dağıtan bir aygıt olmaktan çıkarılacaktır. İhaleler tamamen şeffaf olacaktır.
– Şiddeti , nefreti, ötekileştirmeyi teşvik etmemek şartıyla, her türlü görüş açıklanabilecek ve tartışılabilecektir.
– Zorunlu askerlik dahil her türlü zorunlu hizmetlere son verilecektir.
İnsanı hayatın merkezine almadan, hiçbir devlet başarılı ve sürekli olamaz. Devlet vatandaşının hizmetkarı bir aygıta dönüşmelidir. Bunun yolu da cumhuriyetimizin, tam liberal bir demokrasiyle taçlanmasından geçiyor.