ETÖ davası Türkiye için tarihî bir fırsat sunuyor.
İkinci iddianame açıklandı ve orada demokrasinin ve hukukun düşmanı darbecilerin her açıdan fotoğrafları çekilmiş halde…
Tam bir suçüstü hali…
Demokrasinin gücüne bakın ki, Türkiye iliklerine kadar işlemiş “darbe kültürüne” rağmen bugün darbeyi, darbecileri, darbe teşebbüslerini yargılayabiliyor.
Yargılananlar arasında eski generaller, kuvvet komutanları da var.
56 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, Tolon ve Eruygur ‘örgütün üst düzey yöneticileri olmak’la suçlanıyor.
Bakın emekli orgeneraller Eruygur ve Tolon nelerle suçlanıyor;
Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme. TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etme. TBMM’ye karşı halkı isyana teşvik. Vahim miktarda silah bulundurma ve temin etme. Uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma ve sağlama. Yargıç üzerinde nüfûz kullanma…
İkinci iddianamede neler var hatırlayalım;
Ergenekon’un, PKK, TİT, Hizbullah ve Hizbuttahrir
terör örgütlerini nasıl kullandığı, karargah evlerinin orduya nasıl sızdığı, ‘Eldiven’ darbe planının ayrıntıları… Ayışığı ve Sarıkız darbeleri ile ‘Eldiven’ darbe planına nasıl zemin hazırlandı? AK Parti ve MHP’yi bölme planları, Ergenekon’un CHP içinde yaptığı operasyonlar ve Deniz Baykal’ı devirme planları… Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un darbe için yaptıkları planlar. Darbeye zemin hazırlamak için Ergenekon’un yaptığı ve yapacağı provokasyonlar… Cumhuriyet mitingleri… Atatürkçü Düşünce Derneği’nin nasıl operasyonel bir güç olarak kullanıldığı…
Bu ülkede demokrat olmak zor, darbeci olmak ise çok kolay…
Şimdi hepimiz zor bir yolculuktayız, hukukun üstünlüğüne dayalı bir düzen istiyoruz.
Hukukçu-yazar Orhan Kemal Cengiz ile ikinci iddianame ışığında yeni bilgilerle Ergenekon’u konuştuk, nereye gidiyoruz, neler oluyor sorusuna cevap aradık…
Türkiye’nin başına bundan sonra bir şey gelirse onu kimden bileceğimizi de bulduk…
Röportaj: Mehmet Gündem
***
Ergenekon davasında ikinci iddianame açıklandı. Yeni bilgilerle fotoğrafı yeniden yorumlayalım; Ergenekon nedir, amacı neydi, neler yapmış.
Kendilerini hukukun ve tüm kuralların üstünde görenlerin örgütüdür Ergenekon. Bizans’tan Osmanlı’ya, oradan da cumhuriyete aktarılan entrikacı mantığın son mirasçılarının örgütüdür. Bu ülkedeki tüm siyasi cinayet ve manipülasyonların arkasında duran derin yapının son temsilcisidir Ergenekon.
Nedir bu yapının bağlantıları…
Elimizde tuttuğumuz şey ahtapotun sadece bir koludur aslında. Türk Gladiosu’nun bir kanadını tasfiye ediyoruz. Ergenekon’da kilit noktalarda görünenlerin çoğu aynı zamanda JİTEM’de kilit noktalardaydılar. JİTEM’i işin içine kattığınız zaman Sauna, Atabeyler çetelerini, Santoro, Dink, Malatya cinayetlerini ve daha bilumum işi bu davaya bağlamış oluyorsunuz. Güneydoğu’daki faili meçhulleri (faili meşhur), cinayetlerin hepsini bu yapıya bağlarsınız. İş derinleştirilebilirse Hizbullah ve PKK’nın da Ergenekon’la işbirliği iyice ortaya çıkacaktır.
Ümraniye’de bir gecekonduda 27 el bombasının ele geçirilmesiyle başlayan, cephanelikler, suikast planları ve kaotik eylem girişimlerinin ortaya çıkarılmasıyla süren Ergenekon davası ikinci iddianame ile nasıl bir boyut kazandı?
Olaya sadece ikinci iddianame diye bakmıyorum. Son zamanlardaki bazı gelişmeler en az ikinci iddianame kadar önemli.
Hangi gelişmeler?
Botaş kuyularının açılması, JİTEM’ci albayın tutuklanması, Ergenekon’un Fırat’ın doğusuna geçtiğinin yani akması gereken yerlere doğru ilerlediğini gösteriyor ki, bu çok önemli. İkinci iddianame ile ayrıca, bir darbenin nasıl hazırlandığını ağır çekimde izliyoruz.
DARBECİNİN FOTOĞRAFI ÇEKİLDİ
Yani bildiğimiz şeyler bu kez belgeli…
Evet, darbelere zemin hazırlandığını hep biliyorduk. İkinci iddianame bize bu işin nasıl yapıldığını bir yemek tarifi gibi gösteriyor. Medyanın nasıl darbe kışkırtıcılığı yaptığını, bazı medya mensuplarının darbeleri nasıl da ikbal kapısı olarak gördüklerini anlıyoruz.
Davanın en başat anlamı nedir?
Anlamı çok büyük. Şimdiden bir perdeyi ortadan kaldırdı. Kokularını duyduğumuz, seslerini işittiğimiz pis işlerin nasıl yapıldığını gözlerimizle gördük. Geriye dönüş yok. Gerçeği gördük artık. Toplum uyandı. Dava ilerler, ulaşması gereken yerlere ulaşır ve failler hak ettikleri cezalara çarptırılırsa o zaman başka şeyler de olur.
Ne gibi?
Bu ülkedeki askeri vesayet sistemi ölümcül yaralar alır. Adalet duygusu yerini bulur, demokratik hukuk devletinin temelleri atılır.
DARBEYE İNDİRGENMEMELİ
Davanın sınırlanması gerektiği, aksi halde sürecin zaafa uğrayacağı öne sürülüyor. Tehlike nedir, daraltma mı genişletme mi?
Şamil Tayyar, Ergenekon’un deşifre olması için canhıraş çalışan bir arkadaşımız ama bu davanın sınırlanması tezini işliyor ki bu fevkalade yanlıştır. Susurluk raporuna göz atın, orada Kutlu Savaş; “Bağlantılı olay ve yapıların farklı davaların konusu yapılması Susurluk’un ne olduğunun anlaşılmasını imkansız hale getirmiştir” diyerek çok önemli bir tespitte buluyor.
Bugün aynısı, çok daha fazla bir biçimde Ergenekon için geçerli…
Doğru, ilgili olay ve davaları ayrı ayrı ele aldığınız sürece ne Ergenekon’un tam olarak ne olduğunu anlayabiliriz, ne de bu yapının tamamen tasfiye edilmesi mümkün olabilir. Darbe girişimleri önemli ama davayı buna indirgerseniz moral gücünü zayıflatmış olursunuz. Davanın AKP karşıtlarının tasfiyesi için açıldığı yönündeki sinsi propagandanın kendini daha da güçlü ifade etmesine neden olursunuz. Unutmayalım, Ergenekon devasa bir yapılanma ve Türkiye’de pekçok karanlık işin odağında duruyor.
Geçmişte ne var, gelecekte ne olur?
Sanıklardan birinin üzerinde çıkan belgede “Özel Kuvvetler Ergenekon’un göz bebeğidir” diyor. Özel Kuvvetler, Özel Harp Dairesi’nin devamı, mirasçısı. 6-7 Eylül’ün muhteşem bir Özel Harp Dairesi icraatı olduğunu söylüyordu dairenin eski başkanlarından Org. Sabri Yirmibeşoğlu. Bağlantıları izlediğiniz zaman Ergenekon’un dehşet verici bir yere gittiğini görürsünüz.
Peki Ergenekon’un geleceğe bakan yüzü?
Ülkenin geleceğine konulan ipotek. AB sürecinin önünü kesip, dünyadan yalıtıp, otoriteryen-faşist bir rejim kurmaktır…
İddianamenin merkezinde darbe var. İlk defa darbe teşebbüsüyle generaller yargılanıyor.
Türkiye için bir devrim niteliğinde. Biz Evren’in ismini okullara, sokaklara verdik. 27 Mayıs’ı bayram gibi kutladık. 27 Mayıs’ı hâlâ ilericilik, gericiliğe karşı yapılmış bir devrim gibi gören insanlar var. Böyle bir ülkede darbecileri yargılarsanız asıl bu yargılama bir devrimdir.
Darbe şartları için medya desteğini sağlama, kamuoyu oluşturma, siyaseti işlevsizleştirme, vatan elden gidiyor tehlikesine dikkat çekme, komuta kademesini ikna etme, olmuyorsa devre dışı bırakma… Böyle mi yapmışlar?
Bütün darbeler böyle yapılmadı mı? İlk defa darbecileri suçüstü yakaladık. İlk defa maskeleri düştü. İlk defa çıplak yüzlerini gördük. Bakın koşullar oluştuğunda ben darbe yaparım diyen bir ordu varsa, gerek o ordunun içinden ve gerekse dışından bazı insanlar o gerekli koşulları yaratırlar. Durumdan vazife çıkarılıyorsa eğer, o durum yaratılır.
Süreç derin devlet ve darbeler tarihinin tasfiyesi midir?
Derin devletin tasfiyesi demek için işin çok başındayız. Ergenekon derin devlet yapılanması dediğimiz şeyin ortasında duruyor. Ergenekon’un ilgili olduğu bütün olaylar dosyaya eklenirse devleti çetelerden bütünüyle temizleme konusunda bir umut doğar.
DEMİR YUMRUKLA EZECEKLERDİ
Günlükler ne söylüyor size?
Günlükler Ergenekon zihniyetinin ne kadar derine kök saldığını, sistemin nasıl işlediğini anlatıyor. Yıllardır neden bir askeri vesayet rejimi altında yaşadığımızı izah ediyor.
Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven planlarını biliyordum şimdi de ‘Demir yumruk’ çıktı.
Ben de ilk defa duydum. Darbeler bu ülkenin üzerine inen demir yumruklardır. İsmi doğru koymuşlar. Yakalanmasaydılar, demir yumrukla demokrasiyi nakavt edeceklerdi.
İkna oldum diyenlerin sayısı artıyor, Ergenekon sulandırma boyutunu aştı mı…
Hâlâ var mı yok mu tartışması yapıyor olmamız trajikomik. Belli bir medya grubunun inanılmaz bir karartma ve ince dezenformasyon taktikleriyle oldu bu durum. Utanç verici. Ama halk buna rağmen neyin ne olduğunu görüyor.
ERGENEKON’DAN GEÇİNENLER
İstanbul Barosu neden Ergenekonculara açıktan destek mesajları veriyor?
Sadece İstanbul Barosu değil maalesef. Bazı baroların yönetim kurullarına, kendilerine ulusalcı adını veren gruplar hakim oldu. Aktif şekilde Ergenekon’un avukatlığına soyundular. Kimbilir belki de Ergenekon’un çöktüğü bir ülkede herkesin işini layıkıyla yapmak zorunda kalacak olması, bu ülkenin AB’ye girecek olması falan belli insanları çok fazla ürkütüyordur…
Ergenekon yapısının avukatları, elitleri ve tetikçileri şeklinde bir tanımlamanız var, kim bunlar… Avukatlar;
Darbelerden medet umanlar, halktan korktuğu için halkı korkutanlar, hiçbir demokratik ülkede üç gün siyaset yapamayacak oldukları halde Türkiye’de baş siyasetçi kesilenler, demokrasiden öcü gibi korkanlar.
Elitler
Hak etmedikleri mevkilerini askeri vesayete borçlu olanlar. Halkı aşağılamayı ilericilik, ezberlerini entelektüel güç sananlar. Ergenekon’un göbeğinde olup da gazetecilik, politikacılık, patronluk yapıyormuş gibi yapanlar.
Tetikçiler…
Onlar malum. Susurluk’tan tanıyoruz. Sapanca-Adapazarı-Hendek arasında ölüm üçgenini yaratanlar. İnsanları kaçırıp cesetlerini asit kuyularına atanlar. Dink’in ensesine kurşun sıkanlar. Danıştay’da kurşun yağdırıp, mütedeyyin Müslüman numarası yapanlar…
Yüksek yargı ve merkez bürokratlar Ergenekon’da savcılara baskı yapıyorlar mı?
Ortada bir Şemdinli savcısı örneği varken, başkaca bir baskıya gerek var mı? Şemdinli savcısı bir yaşayan ölüye dönüştürüldü. O örnekten sonra Ergenekon gibi bir soruşturmanın yapılabilmiş olması mucize gibi bir şeydir aslında…
YAZILANLARA DÜŞÜNCE SUÇU DEMEK APTALLIK
“Darbe düşünmek suç değildir, eyleme geçmek suçtur” tezini işleyenler var. Bu çabalar Ergenekon’u meşrulaştırma girişimi mi?
Adamın oturup tek başına darbe hayal etmesinden bahsetmiyoruz ki. Adam gitmiş darbecilere akıl hocalığı yapıyor.
Mustafa Balbay’ın günlüklerinden söz ediyorsunuz…
Elbette. Buna birileri düşünce suçu diyorsa, zekasından ve iyi niyetinden şüphe ederim. Diğeri de oturmuş köşesinden darbe kışkırtıcılığı yapıyor. Bunu ifade hürriyeti görenler, aslında darbeyi şuur altlarında suç olarak görmeyenlerdir. Yoksa bir suçu övmenin, tahrik etmenin suç olduğunu herkes biliyordur herhalde.
Ergenekon davası TSK için tarihî fırsat
TSK’nın bazı emekli generalleri koruduğu izlenimi var, GATA bu konuda tipik bir örnek. Sivil yargı-askeri yargı realitesi Ergenekon davasını nasıl etkiler?
Bizde dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek genişlikte bir askeri yargı alanı var. Dünyada ya askeri yargı diye bir şey yok ya da varsa sırf askerlik mesleğini ilgilendiren konulara hasredilmiş. Darbe teşebbüsünün askeri suç olduğu gibi tuhaf bir mantalite işliyor ortada…
Askerin darbe yapmak gibi görevi mi var ki, görevine ilişkin bir suç olsun…
Askeri yargının bakması durumunda ne olabileceğini Şemdinli’de gördük. Sivil mahkemenin 30-40 yıl gibi hapisle yargıladığı sanıklar askeri mahkemeye sevk edildiğinin ertesi günü serbest bırakıldı. Gatakulli ise toplumun zekasına karşı yapılmış ağır hakarettir.
TSK Ergenekon davası karşısında nasıl bir duruş sergiliyor?
İkircikli duruyor. Gözaltılara engel olmuyor görüntüsü var ama öbür taraftan Karargah Evleri meselesini ele alış tarzları oldukça düşündürücü. MİT 2005’te bilgilendirmiş askeri savcılar hiçbir işlem yapmamış. Kolun kırılıp yenin içinde kalacağı günler geride kaldı. Ergenekon davası, ordu için yeni bir kurumsal kültür, yapılanma modelini dayatmaktadır. Bazılarınca baş belası gibi görülen dava, orduya içindeki çürükleri ayıklaması için altın fırsat sunmaktadır
Genelkurmay ‘darbeler dönemi bitmiştir’ deyip, içindeki çürükleri ayıklamak yerine neden ‘TSK’yı yıpratmayın’ diyor.
Asker bir türlü bir özeleştiri süreci başlatamadı. Ama bu durum askere büyük zarar veriyor.
1999’DA SİVİLLERE AÇILDI
Ergenekon ilk önce nerede yapılanmış, merkez neresi?
Dosyadaki belgelere baktığınızda ‘TSK bünyesinde kurulmuş Ergenekon’ dendiğini görürsünüz. 1999’a kadar askeri yapılanma olan Ergenekon yeniden yapılanarak sivilleri de içine almış. Daha önce belki sivillerle dirsek teması söz konusu iken 1999’dan sonra iş iyice dallanıp budaklanmış. Yargı, emniyet, medya, siyaset, iş dünyası, üniversitelere kadar yayılmış…
Tetikçiler yara aldı beyin takımı dışarıda
Ergenekon’da gerçek yapılanmaya ne kadar dokunulabildi? Yapının geri kalanları şimdi ne yapıyor, intikam peşindeler mi?
Aslında yapının operasyonel kısmına dokunulduğu açık. Bakın dava başladıktan sonra siyasi cinayetler bıçakla kesilir gibi bitti. Demekki tetikçiler etkisiz hale getirildi. Operasyon olmasaydı oluk oluk kan akacaktı bu ülkede. Alevilere saldıracaklardı, entelektüelleri vuracaklardı, gayrimüslimleri vuracaklardı. Ama Ergenekon’un beyin takım hala dışarıda. Tüm darbelerde vardım diyor birileri…
Her halde teslim olmadılar, önümüzdeki süreçte ne tür hamleleri olabilir?
Bu yapı tabii ki tamamıyla tasfiye olmadı. Güçleri yetse ve imkanları olsa başbakana suikast yaparlar. Çok dikkatli olmak lazım. Keza ikinci bir kapatma davasına hazırlıklı olmak onu geçersiz kılmak için şimdiden kolları sıvamak lazım. Sinsi bir plan seziliyor. Birinci kapatma davasının AB’nin karşı çıkışıyla engellendiğini fark ettiler. Şimdi o desteği geçersiz kılmak için muazzam bir çaba var ortada. Batıyı AKP’nin Türkiye’yi ‘ılımlı İslam’a doğru götürdüğüne ikna etmeye çalışıyorlar. Bu tuzağa düşmemek lazım. AKP seçimlerden sonra yeni bir AB atağı başlatarak bu kumpasları geçersiz kılmayı başarabilmeli. Kimse Ergenekon’un tamamen tasfiye edildiği gibi naif bir inanca kapılmasın. Daha yolun başındayız…
Yeni Şafak