Türkiye bir önemli seçimi daha kazasız belasız tamamladı. 10 Ağustos”ta yapılan seçimle ilk defa bir cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi. Seçim sonuçlarında sürpriz olmadı. Tüm kamuoyu anketlerinin önde gösterdiği R. Tayyip Erdoğan %50”yi aşarak ilk turda Türkiye”nin 12. Cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Seçimlerden en büyük kazançla çıkan Türkiye demokrasisi. Seçimler demokrasinin şölenidir, bayramıdır. Her seçimi sevmek, başarıyla tamamlanan seçimlere değer vermek gerekir. Hür ve âdil şekilde yapılan her seçim demokrasiye bir kısmına hemen şahit olduğumuz bir kısmı zamanla ortaya çıkacak büyük katkılar sağlar. 10 Ağustos başarısında, kuşkusuz, tüm partilerin, adayların, seçmenlerin, seçim görevlilerinin payı var. Türkiye demokrasisi hepsine müteşekkirdir.
Seçimlerden Tayyip Erdoğan zaferle çıktı. Böylece 12 yılda girdiği 9 seçimden zaferle çıkmış oldu. Bu başarı grafiğiyle Türkiye tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı politikacısı sıfatını hak etti. Erdoğan yıllarını politikaya verdi, çok çaba sarf etti ve zaman içinde önemli bir siyasî figür olarak pozisyonunu inşa etmeyi başardı. Partisinin mahallî ve genel seçimlerdeki oy oranlarını aşarak siyasette şahsî potansiyelinin partisinin potansiyelinden daha büyük olduğunu 10 Ağustos”ta bir kere daha kanıtladı. Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan en azından 2019”a kadar Türkiye siyasetinin en ağırlıklı politikacısı olmaya devam edecek.
Erdoğan”ın zaferi aynı zamanda AK Parti”nin zaferi. Bu zafer partinin 2015 seçimlerine büyük bir moralle ulaşmasını sağlayacak. Bu önemli, zira Türkiye”nin nereye doğru gideceği Erdoğan”ın zaferi kadar Ak Parti”nin 2015 seçimlerinde alacağı sonuçlara da bağlı. Partinin hükümet kurmaya yetecek çoğunluğu sağlayamaması veya oylarını artırarak anayasayı değiştirebilecek güce ulaşması farklı farklı sonuçlara sebep olacak.
Seçimin ikinci kazananı HDP adayı Selahattin Demirtaş. Bir Kürt politikacının cumhurbaşkanı adayı olması ve fazla sorunla karşılaşmadan tüm Türkiye”yi kapsayan bir kampanya yürütebilmesi Türkiye demokrasisi için bir ileri adımdır. Demirtaş başlardaki söylemini sonuna kadar koruyabilseydi daha fazla oy da alabilirdi. Yine de, Kürt hareketinin oylarının artması HDP”liler açısından da Türkiye demokrasisi açısından da çok memnuniyet verici. Bu sonuçla Kürt hareketi Türkiye siyasetinin önemli bir aktörü olduğunu ve her siyasî hamlede hesaba katılması gerektiğini bir kere daha kanıtladı.
Seçimin üç kaybedeni var: CHP, MHP ve Gülen Cemaati. Bu üç güç Erdoğan”a karşı bir ittifaka girdi ve İhsanoğlu”nu ortak adayları olarak sahaya sürdü. Ancak sonuç onlar için tam bir fiyasko oldu. CHP-MHP bloku 30 Mart seçimlerinde ulaştıkları oy oranının altına düştü. Bu kötü sonucun partilerin içinde yansımaları olacağı kesin. CHP ve MHP parti yapılanmasını ve politikalarını gözden geçirmek zorunda. 10 Ağustos sonuçları muhalefet partilerinin liderlik kadrosundan parti teşkilatlanmasına kadar her şeyin sorgulanmasını gerektiriyor. Gerçi hem CHP hem MHP sorumluluk topunu birbirine atarak işin içinden sıyrılmaya çalışacaktır ama mızrak çuvala sığdırılamayacak kadar büyük. AK Parti”nin başarılarında bu partinin iyi teşkilatlanmasının ve başarılı icraatlara imza atmasının yanında muhalefetin beceriksizliğinin ve iyi politika üretememesinin de payı var.
Gülen Cemaati siyasî bir aktör değil ama boğazına kadar kayıt dışı ve şeffaf olmayan siyasete batmış durumda. Güçlü bir toplumsal tabana sahip görünmüyor. Bürokrasi içinde iyi kadrolaşmış, hatırı sayılır bir medya gücüne sahip ama siyasette etkili olamıyor. Büyük bir ihtimalle cemaatin tabanından birçok kimse tavanın telkinlerine, talimatlarına kulak asmayıp Erdoğan”a oy vermiştir. Bu durum Cemaat”in tavanı ile tabanı arasındaki ayrışmayı takviye edebilir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi heyecanı geride bırakıldığına göre Türkiye artık daha soğukkanlı tartışmalara girmeli. Ne olacak? Bir sistem değişikliği mi gerçekleşecek? Gerçekleşecekse Türkiye hangi istikamette hareket etmeli. Sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için meseleleri kişiler üzerinden değil sistemler ve ilkeler üzerinden tartışmak lazım. Türkiye ne yazık ki bunu yapamıyor. Tayyip Erdoğan”ı sevenler de ondan nefret edenler de, destekleyenler de karşı çıkanlar da hep onun üzerinden tavır alıyor.
Bir sistem değişikliği ihtimali olmakla beraber bunun sanıldığı kadar kolay ve çabuk olmayacağını belirtmeliyiz. Siyasette işler her zaman planlandığı gibi gitmez. Hiç beklenmedik gelişmeler he an vuku bulabilir. Siyasetin başka faaliyetlerden farklı yanları ve hiç beklenmedik cilveler üretme kabiliyeti ve potansiyeli vardır. Bu yüzden gelecek günlerde sürprizlere hazırlıklı olmakta fayda var.
12.08.2014, Yeni Şafak