Başbakan 5 Şubat’ta Mardin’de yeni bir çözüm politikasının duyurusunu yaptı. On başlıktan oluşan siyasalar demeti yeni bir politik perspektifi yansıtıyor. Görünen o ki, Hükümet Öcalan’ın bir nevi arabuluculuğunda PKK ile yürüttüğü müzakere politikasından vazgeçmiş veya uygun koşullar şekilleninceye kadar askıya almış.
Bu yeni politika Kürt meselesinin çözümünde PKK’nın bir aktör olarak rolünü küçültme, mümkünse oyundan tümden çıkarma esasına dayanıyor. İlan edilen maddelerin tümü bu amaca hizmet edecek şekilde düşünülmüş. PKK’yı devre dışı bırakmaya dönük bu eylem planı dört ana kategoride düşünülebilir.
İlki muhataplık meselesidir. Şimdiye kadar çözüm sürecinde muhatap her ne kadar Öcalan, HDP ve PKK olmak üzere üçlüymüş gibi görünse de asıl muhatap elinde silah tutan olması hasebiyle her zaman PKK idi. Bu durum diğer Kürt hareketleri tarafından “Kürtleri sadece PKK temsil etmiyor, Hükmet neden bizleri muhatap kabul etmiyor” çıkışlarıyla sürekli eleştirilmekteydi. Bazıları, böyle yaparak Hükümetin, PKK’nın Kürtler üzerinde tekel kurmasına katkı sağladığını düşünüyordu. Ancak konu silahların susması olduğunda çözüm için elinde silah olan ile konuşmaya çalışmak yanlış değildi. Şimdi ise PKK’yı muhataplıktan çıkartmak çözüme hizmet etmez diyenlerin unuttuğu şey, halihazırdaki Ortadoğu konjonktüründe PKK’nın silah bırakmak üzere en azından şimdilik masaya oturmayı kabul etmeyeceğini açıkça göstermiş olmasıdır.
Yeni politikada PKK’nın muhataplıktan çıkartılarak yerine bölgedeki kanaat önderleri ve STK’lardan oluşan meclisler oluşturulması planlanıyor. Bu meclisler muhtemeldir ki danışma, yeni politikanın halka benimsetilmesi ve geri dönüşlerin alınması için işlevselleştirilecektir.
İkincisi tabanın daraltılması meselesidir. PKK’nın bir aktör olarak gücünün zayıflaması bölge halkından aldığı desteğin gerilemesine bağlı. Halkın güçlü desteğine sahip bir aktörü görmezden gelmek pek mümkün değil. Hendek savaşı PKK ile tabanın arasını soğutan girişimlerden biri oldu. Anlaşılan Hükümet bu noktayı bir manivela olarak kullanıp, PKK tabanını eritmeye yönelik hamleler tasarlamış. Bu amaca ulaşmak için ekonomik ve sosyal destekler, şehrin ve halkın kayıplarının telafi edilmesi, psikolojik unsur denilen halkın güvenini kazanmaya yönelik çalışılması ve PKK propagandasına karşı etkin iletişim stratejisi gibi siyasalar öngörülmüş.
Üçüncüsü saha hakimiyetine son verilmesi meselesidir. Bir süredir bölgede, PKK kimlik sorma, vergi toplama veya mahkeme kurma adını verdiği faaliyetler ile adeta bir tür gecekondu devlet hakimiyeti kurmuştu. Aslında hendekli özyönetim savaşı bu hakimiyete son vermek isteyen hükümete karşı verilen mücadelenin adıdır. Operasyonlarda sona yaklaşan Hükümetin, PKK hakimiyetine son verdiği bu bölgelerde ve diğer yerlerde hakimiyeti tekrar yitirmemek için kamu güvenliği ve düzeni başlığı altında çeşitli girişimlerde bulunacağı anlaşılıyor.
Dördüncüsü ise pazarlıksız siyasî ve idarî reform meselesidir. PKK’yı bir aktör olarak etkisiz bırakma politikasının son ayağı siyasî ve idarî alanda “müzakeresiz” demokratik reformlar yapılması olarak tasarlanmış. Ak Parti bugüne kadar Kürt meselesi konusunda pek çok demokratik reform gerçekleştirdi. Ancak bir görüşe göre, bazı kesimlerde bu reformların PKK’nın varlığı ve mücadelesi ile mümkün olduğu yönünde hatalı bir algı yaratıldı. Hükümet söz konusu eylem planında, PKK’yı müzakere masasından kaldırdığını, demokratik reformlara ise devam edeceğini beyan etmiş oluyor.
Hükümetin yeni çözüm politikasının başarısını hem nasıl uygulandığı hem de bölgesel koşullar belirleyecek gibi görünüyor.
Yeni Yüzyıl, 15.02.2016
http://www.gazeteyeniyuzyil.com/makale/cozum-politikasinda-degisiklik-1309