Büyük partiler pür liberal olabilir mi?
Türkiye gibi büyük nüfuslu bir demokraside özellikle iktidara talip olma gücüne/şansına sahip bir siyasî partinin pür liberal bir parti olmasını beklemek bana göre gündüz gözüne hayal kurmaktan öteye geçmez. Liberal fikirlerin ve politika önerilerinin tarihsel ve güncel olarak alternatiflerinden daha üstün, tutarlı ve başarılı olması bu gerçeği değiştirmez. Çünkü bir taraftan fikirler fiilen sahip oldukları veya onların taraftarlarının sahip olduğuna inandığı saflık ve insicamla siyasete yansımıyor, diğer taraftan siyaset sadece ilkeler üzerinden işlemiyor. Kesin inançlılar –meselâ Kemalistler ve tersinden Kemalistler- öyle olduğunu sansa da, elimizde her vakayı, sorunu, ilişkiyi kolayca okumamızı ve çözmemizi sağlayacak şablonlar yok. Olaylar çoğu zaman göründüğünden daha karmaşık. Aktörler ve faktörler çok sayıda ve aralarında, zaman ve zemine bağlı olarak, bazılarının farkına bile varılması zor doğrudan, dolaylı ve çapraşık ilişki ve etkileşimler mevcut.
Bana öyle geliyor ki, geniş bir demokraside iktidar alternatifi olma potansiyeline sahip her siyasî parti düşünce alanında liberal, sosyal demokrat ve muhafazakâr fikirlerin bir karması, başka bir deyişle kırması olacaktır. Bu, bir felsefî liberal için şu veya bu derecede rahatsız edici olabilirse de, her gün şahit olunan bir hakikat. Buna şaşırmamak lâzım, çünkü çağdaş demokrasiler çoğulcu toplumsal vasatlar. Ayrıca, toplumsal çoğulluğun hemen hemen hiç bir unsuru mutlak anlamda homojen ve tek başına iktidar zemini olabilecek kadar geniş ve güçlü değil. Bunun çeşitli mahzurları olabilir ama kesinlikle yararları da var.
Türkiye siyasî tarihinde tam manasıyla liberal bir çizgi izleyerek iktidar olmuş tek parti yok. Bundan sonra olacağını da sanmıyorum. Üstüne üstlük, liberallerin iktidarın maddî ve manevî çekiciliğinin ve yozlaştırıcılığının dışında kalması için de özel bir neden göremiyorum. Siyasî rantlar asla sıfırlanamaz ve yeni rant yaratma veya var olan rantları kullanma imkânlarının olduğu yerlerde her meşrepten siyasetçiler (ve de bürokratlar, çıkar grupları, tek tek veya gruplar hâlinde seçmenler) bu rantlardan yararlanma peşinde koşabilir. Hatırlıyorum, bir zamanlar seçmeni her tür yalan dolanla, abartılı ve temelsiz vaatlerle kandırıp iktidara gelelim ve sonra harika bir liberal sistem kuralım diyen kimseler vardı. Bunların bir kısmı ilerleyen zamanlarda kategorik AK Parti muhalifine dönüştü. Şimdiki umutları, görebildiğim kadarıyla, AK Parti’nin iktidardan inmesinin veya düşürülmesinin liberal bir sistem kurulmasına yeteceği, en azından bunun yolunu açan anahtar olacağı…
Bu çerçevede CHP’nin tamamen değiştiğini, eski CHP olmadığını söyleyenler var. Arada bir CHP’nin neredeyse saf liberal bir partiye dönüştüğünü iddia edecek kadar cüretkâr tipler de çıkıyor. Bunların bazıları, tezlerini kuvvetlendirmek için, AK Parti ile CHP arasında bir karşılaştırma yapma yoluna giderek, AK Parti liberal çizgiden gitgide uzaklaşırken CHP’nin liberalliğe doğru yelken açtığını öne sürüyor. Bu bana bir tespitten ziyade bir temenni gibi görünüyor.
Ne AK Parti’nin ne de başka bir partinin liberalliğine kefil olmam, olamam. Yukarıda da yazdığım gibi, seçmenler arasında uzunca bir süre yaklaşık yüzde elli karşılık bulmuş dev bir partinin sırf liberal fikriyata dayanmasını beklemem. İster miyim, o da tartışılır. Nitekim AK Parti kurmayları hiç bir zaman partilerinin liberal olduğunu söylemediler, liberal etiketini asla kullanmadılar. Ama gerek lider kadrolar gerekse parti adına konuşma kabiliyetine malik başkaları, sık sık, adıyla sanıyla, muhafazakâr oldukların açıkladılar. Bununla da kalmayıp zaman zaman sosyal demokrasiye göz kırptılar. Örneğin, sosyal demokratlara has zannedilen sosyal devletçi politikalar uygulamaktan iftiharla söz ettiler. Hatta AK Parti’ye yakın medya organlarında asıl sol-sosyal demokrat partinin AK Parti olduğunu öne sürenler de çıktı.
CHP liberalleşebilir mi?
Açık bir gerçektir ki bir partinin muhalefette liberal olması iktidarda liberal olmasından daha kolay. Bu her sepet (catch all) partisi için geçerli. Öbür taraftan, liberalliğin hiçbir partinin (veya sivil grubun) tekelinde olmadığı, olamayacağı da malûm. Ne bir parti zorla liberal fikriyata dâhil edilebilir ne de bir parti liberal fikriyattan engizisyon mahkemesi olarak karar veriliyormuş gibi tard edilebilir. Bir taraftan büyük partiler ideolojik bakımdan saf olamaz ve kalamaz, diğer taraftan ne yapacakları ve fikren nerede duracakları partilerin kendilerinin bilecekleri bir iştir.
CHP de başka partiler de liberalleşebilir. Daha önce bunun mümkün olduğunu yazmıştım. Kategorisindeki her parti gibi CHP de daha liberal ve daha illiberal çizgilere kayabilir. Ama muhtemelen, çok partili rejimde kaldığımız ve halkın hakemliğine başvurmayı becerebildiğimiz ve sürdürebildiğimiz (yani âdil ve hür seçimler yapabildiğimiz) sürece, tüm büyük partiler, saf liberal ol(a)masalar da, siyasal dağarcıklarında ve politika önerileri demetlerinde bazı liberal fikirleri barındıracaktır.
CHP tarihinde partinin daha liberal bir çizgiye doğru kaydığı zamanlar ve dönemler oldu. Tek parti dönemi CHP’si ile çok partili dönem CHP’sini karşılaştırmak çok doğru olmamakla beraber, tarihî bir bilgi olarak hatırlatmak gerekir ki, CHP ilk olarak 1945’ten itibaren demokrasiye geçiş sürecinde liberalleşmeye başladı. Hak ve özgürlükleri resmî parti belgelerine aldı ve egemen olduğu tek parti sisteminde parti kurmanın, din eğitiminin önünü açma gibi liberalleşme adımları attı. Bana öyle geliyor ki CHP daha sonrasında da liberalleşme çabaları gösterdi. Rahmetli Bülent Ecevit’in başını çektiği inançlara saygılı laiklik arayışları ve biraz şahsileştirerek de olsa derin devlet operasyonlarına (gladyoya) ve darbelere karşı tavır alışı bu çerçevede görülebilir. AK Parti’nin iktidarda olduğu 18 yıl boyunca da CHP’nin liberallerin hoşlanacağı tavır ve tutumları oldu. Meselâ, Cem evlerinin statüsü konusunda bazı CHP’li belediyelerce atılan adımlar, demokratik hak ve özgürlüklerin seçici olarak da olsa önemine ve değerine yapılan vurgular, bu bağlama yerleştirilebilir.
Ancak, ayrıca ele alınması gereken tarihsel, yapısal, ideolojik, sosyal ve kültürel sebeplerle CHP liberalleşmede ve liberal fikirlerle politikaları savunmada, bana göre, muhafazakâr kanada nispetle hemen hemen her zaman daha geride oldu. Daima böyle olmaya mahkûm değil ama bunu değiştirme yolunda bilinçli, sistematik ve yeterli bir çaba göstermiyor. Bu dediğimi bir-iki alandaki duruma bakarak açıklamaya çalışabiliriz. Meselâ, CHP eğitim sistemi tercihinde hemen hiç liberalleşme işareti vermiyor. Ne devlet tekelindeki eğitimin bir Kemalist endoktrinasyon aracı olmaktan çıkartılmasını talep ediyor ne de bu tür taleplere destek veriyor. Bu mesele sanılabileceğinden çok daha önemli. Bana göre bu, CHP’nin, eğer istiyorsa, liberal terazide daha ağır çekmek için, atması geren ilk adım ve başka adımların da anahtarı.
CHP ifade özgürlüğü konusunda da ikircikli. Haklı olarak iktidarı eleştiri alanının genişletilmesini istiyor. Bu talebi şahsen destekliyorum. Ama CHP sözcüleri genel olarak ve herkes için daha fazla ifade özgürlüğü istediğini anlamamızı sağlayacak sinyaller vermiyor. Meselâ 5816 numaralı kanun konusunda çok tutucu. Aynı zamanda öfkeli. Korkarım bu kanun ile hesaplaşmadığı sürece CHP tam bir ifade özgürlüğü taraftarı olarak siyaset arenasında boy gösteremez. Unutmayalım ki Türkiye AİHM’de en fazla ve en ağır ifade özgürlüğü ihlâli cezalarını bu kanun yüzünden alıyor.
Bir diğer mesele ekonomiye bakışta liberallik. Ben CHP’nin bana mutluluk verecek derecede piyasa ekonomisi taraftarı olduğuna dair umut verici ve ikna edici işaretler göremiyorum. CHP özellikle de sıra dışı uzun ömürlü bir iktidara karşı muhalefet olmanın kolaylığını ve konforunu kullanarak ekonomi alanında yaygın anlamında popülizm yapıyor. Bir tane olsun açık seçik ekonomi politikası önerisi yok. Özel sektörü kamuya tercih ettiğini hiç söylemiyor. Korkarım, CHP çizgisi tersine eğilimli gibi. Örneğin, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP sözcüleri sık sık filanca parayla şu kadar bu kadar fabrika yapılırdı, vatandaşa iş verilirdi, işsizlik önlenirdi türünden sözler saf ediyor. Bu bize CHP’nin ekonomide küçük devlet, sınırlı devlet talep etme ve devleti en büyük istihdam aracı olarak kullanmaktan uzaklaşmayı isteme durumunda olmadığını gösteriyor. CHP’nin siyasî rant yaratma ve kullanma vakalarında esas itirazı da bizatihi rantlara değil rantların kullanım biçimine ve rant kullananların siyasî ve bazen sosyal kimliklerine yönelik.
CHP bürokratik vesayete elveda dedi mi?
CHP’yi değerlendirirken ele alınması gereken bir diğer mevzu bürokratik vesayet sistemine karşı tavrı. Bunun sebebi CHP’nin bu sistemin kurucusu, sahibi, asıl yararlananı ve ana siyasî hamisi olması.
Bürokratik vesayet uzun süre Türk demokrasisinin önünde büyük bir engel olarak durdu. Ülkemizde iyice kökleşen bu sistemin en önemli –bugünlerin moda terimiyle- siyasî ayağı, evet, CHP’ydi. Merkez sağ siyasetçilerin ve siyasî partilerin önemli bir kısmı ürkek, çekingen ve her hâlükârda yetersiz adımlarla bürokratik vesayeti geriletmeye çalıştı. Gittikçe yoğunlaşan mücadele AK Parti iktidarları döneminde doruğa ulaştı. Türkiye’deki sosyolojik değişimin yarattığı yeni tablonun eseri olan ve aynı zamanda bu tablodan güç alan yeni iktidar, biraz da karşı mücadeleye mecbur bırakılmasının bir sonucu olarak, bürokratik vesayet odaklarıyla, daha hikâyesi tam olarak yazılmamış, amansız bir mücadeleye girişti.
Türkiye bürokratik vesayetle bu mücadelesinde düşe kalka, oraya buraya savrula savrula, hatalar yapa yapa ilerledi. Ama her şeye rağmen vesayet sistemini (bana göre tamamen yok etmeyi değil) hayli geriletmeyi başardı. Eskiden asker bürokratlar ve müttefiklerinin elinde bırakmak zorunda kalınan alanlar demokratik siyasete iade edildi. Seçilmiş siyasetçiler asker memurların gerçek amiri, emredeni konumuna yükseldi. Eskiden asker siyasetçiye hükmederdi, şimdi siyasetçi askere hükmediyor. CHP bunun gerçekleştirildiği mücadele sürecinde demokratik bloka ciddî bir destek sağlamadı. Aksine, çeşitli gerekçelere dayanarak onu mümkünse durdurmak, değilse yavaşlatmak istedi, çünkü vesayetin tasfiyesi CHP’nin seçim kazanamamasına rağmen devlet içinde sahip olduğu iktidar alanlarından uzaklaştırılması anlamına geliyordu. Hararetli mücadele günlerinde bürokratik vesayete karşı savaşa gerekli ve yeterli desteği vermeyen CHP son günlerde hortlamaya çalışan ve bu çerçevede en somut atağını eski GKB İlker Başbuğ üzerinden yapan vesayet odaklarına karşı demokrat bir tutum takınamadı. Silahlandırılmış bürokratları imtiyazlardan arındırıp olağan sivil yargı sistemine sokmuş adımlara karşı vesayet sözcüsü olarak boy gösteren Başbuğ’un yanında yer aldı. Bu da ister istemez CHP’nin eski günleri özleyip özlemediği, tüm aksaklıklarına rağmen demokratik sistemi bürokratik vesayet sistemine tercih edip etmediği yolunda kuşkular uyandırdı.
Hayatî meselelerde CHP çizgisi
Ekonomi, eğitim politikaları, bürokratik vesayet sistemine ve vesayet odaklarına karşı tavır alanlarındaki sorgulamaların benzeri meselâ Kürt meselesi, Suriyeli sığınmacılara karşı tutum gibi konularda da yapılabilir. Kürt meselesinin önemli ölçüde CHP’nin eseri olduğu biliniyor. CHP Dersim Katliamı için ne itirafta bulundu ne de özür diledi. Yakın dönemlerde de iktidar partisi Oslo görüşmeleri, açılım süreci gibi hayatî riskler içeren adımlarla Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmeye çalışırken CHP çok şiddetli bir muhalif çizgi izlemişti. Bunun günahları hâlâ omuzlarında. Şimdi de, seçimlerde Kürt seçmenlerden yararlanmak için siyasî dilinde yaptığı yeniliğe rağmen, Kürt meselesinde ne düşündüğünü bilmiyoruz. CHP Kürt sorununu nasıl çözecek? Kardeşlik, eşitlik gibi yuvarlak laflar bir şey ifade etmez. Bu konuda somut politika vaatlerine ihtiyaç var. CHP, meselâ, mevcut iktidarın yapmadığı veya yapamadığı neleri yaparak PKK terörünü ortadan kaldıracak? Yoksa PKK sırf CHP iktidar oldu diye silah bırakıp tövbe mi edecek?
CHP’nin Suriyeli göçmenler konusundaki duruşunun ırkçı, şövenist, gayri ahlâkî olduğu açık. Savaş, siyasî baskı gibi nedenlerle hayatları tehlikeye giren insanların en yakın yere sığınabilmeleri bir insan hakkı. Türkiye sığınmacılar konusunda adeta destan yazar ve bütün dünyaya bir insanlık dersi verirken CHP bazen açık ve kaba, bazen örtülü ve dolaylı olarak sığınmacılara saldırıyor. Toplumu, vatanlarını terk etmek zorunda kalmış insanlara karşı kışkırtmaya çalışıyor. CHP’nin demokratik ve liberal bir çizgiye yaklaşabilmek için bu alanlarda da tutumunu değiştirmesi gerekiyor.
CHP’nin liberalleşmesine katkı
Bir geniş parti olarak elbette CHP’de bazı liberal düşünceler ve tutumlar var. Ama bunlar ne yeterince çok ve açık ne de dikkate alınmayı gerektirecek genişlikte, güçte ve derinlikte. Hâl böyleyken CHP’nin kendi geçmişine veya diğer partilere nispetle daha liberal bir noktaya geldiği tezi bana pek inandırıcı ve ikna edici gözükmüyor. CHP, bana göre, birkaç icraatı ve söylemi dışarda bırakılırsa, daha demokrat ve daha liberal olma yolunda ilerleyecekmiş gibi de durmuyor. Bu tespitimde yanılmaktan, yanlış çıkartılmaktan sadece mutluluk duyarım ve yanıldığım gösterilirse düşüncelerimi memnuniyetle tashih ederim, ancak gördüğüm bu.
Durum benim tespit ve tahlil ettiğim gibiyse, CHP’nin neredeyse her yönüyle ve tamamen liberalleştiğini iddia edenlerin, başkalarını CHP’nin liberal olduğuna inandırmaya çalışmak ve buna inanmayanları tekfir etmek yerine –varsa- bağlarını ve gitgide koyulaştığını gözlemlediğim CHP sevgilerini CHP’yi siyasette, ekonomide farkına varılabilir derecede liberal bir çizgiye çekmek için kullanmaya çalışması daha uygun ve yararlı olur kanaatindeyim.