Cehennemde her milletin içinde yandığı birer çukur varmış.
Her çukurun başında da birer zebani. Elindeki topuzla çukurdan çıkmaya çalışanların kafasına vurup, onları tekrar ateşin içine yuvarlıyormuş.
Sadece bir çukurun başında zebani yokmuş. Biri bunun sebebini sormuş.
“Orası Türkiye’den gelenlerin çukuru” demişler, “orada zebaniye gerek yok, çünkü biri çıkmaya çalıştığında zaten diğerleri ayağından tutup yeniden ateşin içine çekiyor”.
***
Nihayet istedikleri oldu. Teslim olmaya gelen PKK mensuplarıyla ilgili kışkırtıcı tutum ve haberler zehirli meyvesini verdi. Dağdan inişe ara verildi. Öteki kafilenin gelişi de ertelendi.
Artık ölüsevici bürokrat, siyasetçi ve gazeteciler bir süreliğine sevinebilirler. Şiddet bitecek diye kriz geçirenlere “müjde”, PKK’lılar hala dağda.
Baykal ile Bahçeli’nin başları göğe ermiş olmalı. DTP’den birileri de şark kurnazlığı ile selden kütük kapmaya çalışırken kazandığını sandığı üç beş oy için sevinsin.
***
Acaba dünyanın başka hangi ülkesinde bu kadar sorumsuz, bu kadar vicdansız eliti bir arada görebilirsiniz?
Yıllarca kan akarken sesini hiç çıkarmayan, çocuğunu askere göndermeyen, ölümleri seyreden, asker cenazelerinde törenlere katılıp 15 dakikalığına üzülen, cenazeden dönünce askeri de ailesini de anında unutan, yetim kalan çocuklar için feryat etmeyen, çözüm önermeyen, ama ilk kez barış ihtimali ufukta belirince ortalığı velveleye veren, ciyak ciyak bağırıp süreci sabote etmek için elinden geleni ardına koymayan bir muhalefet bu.
Acaba hangi ülkenin muhalefeti kendi ülkesine, kendi toplumuna bu kadar çelme takar, kendi halkı için bu kadar hayati bir imkanı heba eder?
***
Ulus-devlet varolduğu sürece etnik sorun olacak. Ama ulus devlet içinde de etnik sorunun minimuma inmesi mümkün ve dünyada bunu başarmış pek çok ulus devlet var.
Yani İspanya’nın yapabildiğini biz de yapabiliriz.
Ama bizim işimiz onlarınkinden çok daha zor. Çünkü İspanya’nın iki büyük avantajı vardı:
Birincisi orada Baykal ve Bahçeli gibi liderler yoktu.
İkincisi orada Hürriyet gazetesi yoktu.
***
Normal şartlarda bu muhalefetle, bu basınla, kendi halkına karşı psikolojik savaş yürüten bu aşağılık darbecilerle sorun çözmeyi bir yana bırakın, hala iç savaş yapıp birbirimizi kesmediysek şanslı bile sayılabiliriz.
Dağdan inme süreci mutlaka devam ettirilmeli.
Altyapısını daha iyi hazırlayarak Avrupa’dan gelecek olanlara da kapıları açmalı.
Her şeye rağmen sevindirici olan, önceki karşılamanın sonuçlarını göz önüne alarak daha makul bir yöntemin tercih edilmesine ilişkin bir iradenin de mevcut olması.
Kendisiyle görüştüğüm Barış Meclisi’nden Ayhan Bilgen, kitlesel miting işinin tümüyle askıya alınıp, gelecek olanları havaalanında Türklerin ağırlıkta olduğu aydınların karşılanmasının sağlanması gibi alternatiflerin tartışıldığı bilgisini veriyor.
***
Sinirleri sağlam ve kararlı olanların kazanacağı bir kavga bu. Korkulara teslim olmamak gerek.
Erdoğan kolayı değil zoru, ama doğruyu seçti.
Ve eğer sebat ederse, sadece Kürt Sorununu çözmekle kalmayacak, bu toplumu kabustan çıkarmamak için uğraşan siyasetçileri de tasfiye edecek.
Yoksa birlikte yandığımız bu cehennem çukurundan hiç çıkamayacağız.
Star, 27.10.2009