Cami-cemevi girişimindeki gaye, Cemaat’in farklılıklara saygı duyan bir yapı olduğunun altını çizmek. Özellikle hükümetin hayat tarzlarına müdahale etmekle suçlandığı bir dönemde Cemaat bu adımla, kendini bu konuda hükümetten farklı konuma yerleştirdi
Fikir Fethullah Gülen’den geldi, İzzettin Doğan da destek verdi ve böylece aynı mekânda cami ve cemevi inşa etme projesi hayata geçirildi. Ancak Ankara/Mamak-Tuzluçayır’da ilk harcın karıldığı andan itibaren tepkiler yükselmeye başladı. Hem Sünniler hem de Alevilerden.
Aslında Sünni kesimin büyük kısmının bu projeden rahatsızlık duyduğu söylenemez; tabanda hoşnutsuzluk ifade eden bir davranış sergilenmedi. Ancak fikri düzeyde itirazlar dile getirildi. Mesela Hayretin Karaman, cami ve cemevi birlikteliğine aynı dinin mensuplarını iki mabed arasında böleceğinden ve bir ayrışmaya yol açacağından bahisle karşı çıktı. Ona göre: “Bir dinin iki mabedi olmaz. Mabed, mezhebleri ve tarikatleri farklı da olsa bir dine mensup olan bütün müminlerin ortak ibadethanesidir. Bu ibadethane dışında kalan ve içinde bir dine mensup grupların bazı ibadetler ile ayinler vb. icra ettikleri yerlere ‘mabed’ denmez, ‘tekke, dergâh, cemevi, dernek evi’ gibi isimler verilir.” Karaman, bu uygulamanın değiştirilmesi halinde müminlerin mabedlerinin ikiye ayrılacağını ve bunun da birleştirmeye değil bölmeye hizmet edeceğini savunuyor. (Yeni Şafak, 13.09.2013)
Karaman’ın itirazının teolojik kısmını değerlendirecek durumda değilim. Ancak Karaman’ın cami ve cemevinin aynı alanda barınmasının sosyal açıdan yarılmalara sebebiyet vereceği kanaatini paylaşmıyorum. Söz konusu girişim, sembolik düzeyde olsa dahi, bilhassa Türkiye ’de Sünnilerin cemevlerine olan yabancılığını azaltma ve Alevilere dair önyargılarını kırma noktasında bir işlev görebilir. Dolayısıyla cami-cemevi, Sünni ve Aleviler arasındaki ayrımın kökleşmesine değil, birlikte yaşamanın gelişmesine katkıda bulunabilir.
Alevilerin tepkileri
Alevi kesimdeki tepkiler ise çok sertti. Bazı Alevi gruplar, bunun bir asimilasyon projesi olduğunu söyleyip tümden karşı çıktılar. Onlara göre bu proje farklı mezhep mensupları arasında bir tanışma ve yakınlaşma yaratmak amaçlı olarak sunulsa da, gerçekte gaye Aleviliği Sünnilik içinde eritmektir. Alevilerin talebi, cemevlerine ibadethane statüsünün tanınması, yoksa caminin yanında bir cemevinin yapılması değil. Alevilerin bu denli açık bir talebini karşılamak yerine cami-cemevi inşa etmek, aslında Aleviliğin ne olduğuna Alevilerin dışında karar vermek ve Aleviliği kendi durduğu yere göre konumlandırmak anlamına gelir. Sonuçta meydana çıkacak olan, Sünnilik ve Alevilik arasında bir yakınlaşma değildir, aksine olacak olan Aleviliğin Sünniliğe yakınlaştırılmasıdır. (Ruşen Çakır, Vatan, 9-12-13.09.2013)
Alevi kesimdeki tepkiler sokağa da yansıdı. Özellikle Tuzluçayır’da şiddetli çatışmalar yaşandı. Projeyi destekleyen İzzetttin Doğan’a karşı çok sert bir tavır takınıldı. Doğan, Alevilikteki en ağır tabirlerden biriyle (“yol düşkünü”) itham edildi. Doğan’ın kontrolündeki Cem TV ve Cem Radyo’ya karşı, sahipleri Alevi olan birkaç müzik firması boykot kararı aldı.
Bazı Alevi grupların dillendirdikleri, Alevilerin bu şekilde asimile edilecekleri düşüncesine katılmıyorum. Bir kere bu, sembolik bir adım. Artık bütün cemevlerinin yanında bir cami olmayacak. Muhtemelen birkaç yerde daha cami ve cemevinin yan yana durduğu yapılar inşa edilecek, diğer bütün camiler ve cemevleri birbirinden ayrı olarak durmaya devam edecek. Dolayısıyla sınırlı potansiyeli olan bir yapıdan bahsediyoruz. Alevilerde kimlik bilinci çok yüksek. Gerek devletten gerek sivil toplumdan Alevi kimliğini tehdit eden veya tehlike altına soktuğu düşünülen bir görüş serdedildiğinde veya bir eylem yapıldığında, Aleviler buna dair tepkilerini ortaya koymaktan imtina etmiyorlar. Ayrıca Aleviler arasında örgütlülük de gelişkin. Alevi kültürünü geliştirmeyi ve korumayı amaçlayan çok sayıda sivil toplum örgütü var. Bu gerçek ortadayken, yapılacak 5 veya 6 cami-cemevinin Alevileri asimile edebileceği veya etme potansiyeli taşıdığı söylenemez.
Katkı sağlar
Cami-cemeviyle Alevilerin başkalarınca tanımlanmaya çalışıldığı iddiasını da doğru bulmuyorum. Aleviler, diğer toplumsal gruplar gibi, tek bir parça değil. Alevilik çeşitli gruplarca farklı yorumlanıyor; onu İslam’ın içinde gören de var, görmeyen de. Aleviliği İslam içinde yorumlayanlar, cami-cemevi birlikteliğinden hoşnut olabilir; diğer eğilimde olanların ise yapması gereken buna saygı göstermek olmalı. İsteyen caminin yanındaki cemevine gider, dileyen diğerine. Keza cami-cemevi, Alevilerin haklı taleplerinin önünü kesen bir işlev de görmüyor. Bu projeye destek veren Aleviler dahil hiçbir Alevi, cemevinin ibadethane statüsünden vazgeçmiş değil. Hem ibadethane statüsündeki ısrarı korumak, hem de iki farklı mezhebin barışçıl birlikteliğini simgeleyen bir yapıya destek vermek mümkün.
Cami-cemevi projesi, bir asimilasyon aracı olarak değil de, tersi bir şekilde okunabilir. Kültürlerin ve inançların etkileşim içine girebilecekleri, mensuplarının birbiriyle görüşüp tanışabilecekleri ortak yerlerin inşa edilmesinin, toplumsal barış için önemi açık. Bu tür karşılaşmaları sağlayan mekânlar, zihni kalıpların yıkılmasında önemli bir rol oynayabilir. Bu bağlamda sivil toplumun önayak olduğu bu girişim, hem de farklı mezhebi inanışların kamusal alanda kendine daha fazla yer bulmasına, hem de cemevinin de cami kadar meşru bir ibadethane olarak görülmesine katkı sağladığı için değerlidir.
Neden şimdi?
Bu tartışmada öne çıkan sorulardan biri de, Gülen Cemaati’nin neden bu dönemde böyle bir işe giriştiğiydi. Gülen Cemaati son dönemde iki önemli girişimde bulundu: Önce, anadilde eğitimin temel bir hak olduğunu ve bir kimsenin anadilini kullanmasını engellemenin hiçbir haklı temelinin olamayacağını açıkladıl. Sonra da, cemevi-cami projesini başlattı. Kanımca Cemaat, anadil açıklamasıyla “Cemaat, çözüme karşı çıkıyor” şeklindeki algının doğru olmadığını göstermeye çalıştı. Nitekim Cemaat’e yakın bazı kalemler, bütün Kürtlerin ortaklaştığı anadil talebinin Cemaat tarafından tanındığını, zaten Cemaat’in çözüme veya Kürtlerin haklarının tanınmasına değil, PKK’ya karşı olduğunu ifade eden bazı yazılar kaleme aldılar. Cami-cemevi girişimindeki gaye ise, Cemaat’in farklılıklara saygı duyan bir yapı olduğunun altını çizmek olabilir. Özellikle hükümetin hayat tarzlarına müdahale etmekle suçlandığı bir dönemde Cemaat bu adımla, kendini bu konuda hükümetten farklı konuma yerleştirdi.
Malum anadil ve cemevi, Kürtlerin ve Alevilerin hassasiyetle üzerinde durdukları ama hükümetin de mütereddit davrandığı iki önemli alan. Cemaat’in son dönemlerde bu alanlardaki faaliyetlerindeki niyetleri farklı olabilir. Ama siyaset niyetler üzerinden değil, süreçler üzerinden yürür. Gerek anadil ve gerek cemevine ilişkin faaliyetler, AKP ’nin tabanını oluşturan Sünni kesimlerde bir itirazın olmadığını gösterdi ve olumlu bir süreç başlattı. Hükümete düşen, bunu görmek, Alevilerin ve Kürtlerin taleplerini karşılamak olmalı.
Bu yazı Radikal Gazetesi‘nde yayınlanmıştır.