– Hangi parti hangi partiyle koalisyon için masaya oturabilir?
Bu seçimde muhalefet, Ak Parti’nin tek başına hükümet kuramayacağı bir meclis kompozisyonuna odaklanmış görünüyor. Siyaseti dizayn etmeye meraklı olan oligarşi medyasının da önceliği bu. Onların Kürtlere duydukları ani gelişen aşkın ekonomi politiği de.
İktidar partisinin hükümet kuracak sayıda milletvekili çıkaramaması için CHP’den HDP’ye kaydırılacak oyun ne kadar olması gerektiğine dair matematiksel hesaplar bile yapılıyor.
Muhalefet partileri de ilginç bir yakınlaşma sergiliyor. HDP, dışarıdan destekli bir CHP-MHP koalisyonu için kapıyı açık tutuyor, Demirtaş AKP’ye içeriden veya dışarıdan destek vermeyeceklerini söylüyor.
-Türk siyasetini şu anki söylemler üzerinden ele alacak olursak, koalisyon ortamında Türkiye’yi nasıl değerlendirirsiniz?
Birbiriyle alakasız, siyasi programları karşıt, ortak yönleri sadece “anti-AKP” olan partilerin oluşturacağı bir koalisyonda Türkiye yeniden bir fetret devrine, o eski istikrarsızlık ve kaos ortamına girebilir.
Ak Parti hükümeti hatalar yaptı ama bu hatalar, siyasette vesayet rejiminin onunla gerilediği ve ekonominin onlarla düze çıktığı gerçeğini değiştirmiyor.
Bununla beraber tamamlanmış bir süreç değil bu. Sivil asker ilişkileri henüz kalıcı reformlarla güvence altına alınmış değil ve bürokratik devlet sadece geriletilmiş ve bekler durumda.
Bu iktidarın alternatifi bir CHP-MHP Koalisyonudur ve o da Çözüm Süreci, anayasal vatandaşlık, sivil-asker ilişkileri ve demokratik anayasa gibi temel konularda onu çok daha geri bir noktadan eleştiriyor. “Az” diye değil, “fazla” diye kızıyor.
Bütün bu kavganın gürültünün, öfkeli siyasi tutum ve söylevlerin gölgesinde kalan realitemiz bu.
– Anlamlı bir koalisyon mümkün mü?
Böyle bir ortamda “oh nihayet AKP’den kurtulduk” duygusu çok kısa sürer. Sonra gerçekler başlar. CHP ile MHP ve HDP iktidara karşı birleşebilir ama birlikte nasıl bir program oluşturabilirler? Çözüm Süreci’ni HDP yetersiz diye eleştiriyor, MHP ihanet diye.
Ak Parti’nin demokratik ve sivil anayasayı gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği tartışılabilir ama CHP ve MHP’nin bir sivil anayasa tahayyülü dahi yok. Ekonomiye dair ölçüsüz vaatlerde ortaklaşmak dışında ne yapacaklarını kestirmek veya ortak bir programa dair bir öngörü yapmak da mümkün değil.
Eğer “o olmasın” yerine “ne olsun?” sorusuna odaklanmış olsalardı, anlamlı bir tartışma mümkün olabilirdi. Ama bilinçli bir biçimde bundan kaçındılar; çünkü orada beraberce ifade edebilecekleri ortak bir ekonomik ve siyasi perspektif yok.
Şu an öfkeyle hareket edenlerin göremediği gerçek var: Tepkiden hareketle kurulan bir siyasi beraberlikten yapıcı bir hükümet çıkmaz. Özellikle de bu kadar birbirine benzemez güçten. Damdaki Kemancı’da söylendiği gibi, “bir kuş bir balığa aşık olabilir, ama bunlar yuvalarını nereye kurabilir?”
Durum tam da bundan ibaret.
Serbestiyet, 06.06.2015